4. Hukuk Dairesi 2010/13448 E. , 2012/1148 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı .... ve diğerleri aleyhine 19/01/2010 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 09/06/2010 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı ve davalı vekilleri taraflarından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedenine dayalı manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı ile ilgili bir konuda vermiş olduğu karar üzerine davalı şirkete ait gazetenin 21.05.2009 günlü nüshasında yayımlanan ve davalı ... tarafından kaleme alınan ""Hakimlere ne kadar güvenmeliyiz"" başlıklı köşe yazısında kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu belirterek manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
Davalılar, kamuoyunun ilgisini çeken böyle bir kararın bir gazeteci olarak eleştirilmesinin doğal olduğunu, davaya konu yazıda kişilik haklarına saldırının söz konusu olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; davaya konu köşe yazısında, davacının hakimlik görevini yaparken verdiği ve henüz yargı süreci devam eden bir karardan dolayı, ""suç işlediği, görevini kötüye kulandığı, suçunu katmerlendirdiği"" şeklinde isnatlarda bulunularak davacının ve yerine getirdiği hakimlik mesleğinin küçük düşürüldüğü ve saygınlığının zedelendiği gerekçesiyle istemin bir bölümü kabul edilmiş, karar, taraflarca temyiz edilmiştir.
Dosyadaki bilgi ve belgelerden; köşe yazısının, davacının .... Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı görevini yürütürken ... Cumhuriyet Başsavcılığı"nca, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı ... hakkında verilen kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin karara yapılan itiraz üzerine vermiş olduğu 15.05.2009 tarih ve 2009/702 değişik iş sayılı kararın birçok yerinde cumhurbaşkanı için ""şüpheli ..."" ifadesini kullanmak suretiyle takipsizlik kararının kaldırılmasına karar verdiği, dava konusu köşe yazısının ise davacının vermiş olduğu bu karar ve davacının o günlerde basına yansıyan ""hakimlere güvenmek lazım"" şeklindeki sözleri üzerine kaleme alındığı anlaşılmaktadır.Dava konusu yazının içeriğinde ise konuyla ilgili bazı hukuk fakültesi dekanı ve anayasa profesörlerinin ""kararın hukuki dayanaktan yoksun olduğu, yerinde olmadığı"" şeklindeki açıklamaları ve dönemin Barolar Birliği başkanının ""kararın cumhurbaşkanlığı makamını yıpratmaya dönük olduğu"" şeklindeki görüşleri referans alınarak, söz konusu kararın hukuki
dayanağının olmadığı bu nedenle böyle bir karara imza atan davacının suç işlediği, görevini kötüye kullandığı, üstelik kararda ülkenin cumhurbaşkanı için küçültücü bir ifade olan ""şüpheli"" sıfatının kullanılması nedeniyle suçunu pekiştirdiği öne sürülmüş, özellikle geçmişte ideolojik saiklerle verildiği iddia edilen bazı yargılamalar örnek gösterilerek hukuk devleti-yargı devleti kavramları ile davacının sarfettiği ""hakimlere güvenmek gerekir"" sözü tartışma konusu yapılmıştır. Yazının bazı bölümlerinde davacı için ""değerli yargıç"", ""..."ı tenzih ederim"" şeklinde ifadelerin de kullanıldığı anlaşılmaktadır.
Dava konusu edilen ifadeler ve köşe yazısı bir bütün olarak incelendiğinde; köşe yazısının, davacının ülkenin cumhurbaşkanı ile ilgili vermiş olduğu ve kamuoyunda yankı uyandıran kararı ile kararın kamuoyunda tartışıldığı günlerde davacının ""hakimlere güvenmek gerekir"" şeklindeki açıklamaları üzerine kaleme alındığı, yazıda geçen davacının vermiş olduğu bu karar ve kararda cumhurbaşkanı için kullandığı ifadeler nedeniyle suç işlediği, görevini kötüye kullandığı şeklindeki açıklamanın ise davalı köşe yazarının söz konusu dönemde bazı hukukçuların beyan ettiği görüşlerinden hareketle yaptığı yorumdan ibaret olduğu, kararın muhatabının ülkenin cumhurbaşkanı olması, önde gelen bazı hukukçular tarafından söz konusu kararın hatalı, hatta cumhurbaşkanını yıpratmaya yönelik olduğuna ilişkin açıklamalar yapılması ve davacının konumu göz önünde bulundurulduğunda, dava konusu edilen ifadelerin eleştiri sınırında kaldığı, kişilik haklarına saldırı boyutuna ulaşmadığı anlaşılmaktadır.
Şu halde, yerel mahkemece istemin tümden reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile istemin kısmen kabul edilmiş olması doğru değildir. Bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle kararın davalılar yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre tarafların diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve temyiz eden davalılardan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 31/01/2012 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Dava basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedenine dayalı manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacının T.C. Cumhurbaşkanı ile ilgili bir konuda vermiş olduğu karar üzerine davalı şirkete ait gazetenin 21/05/2009 günlü nüshasında yayımlanan ve davalı ... tarafından kaleme alınan "Hakimlere ne kadar güvenmeliyiz" başlıklı yazısında davacının ... Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı görevini yürütürken ... C. Başsavcılığınca T.C. Cumhurbaşkanı ... hakkında verilen kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin karara yapılan itiraz üzerine vermiş olduğu 15/05/2009 tarih ve 2009/702 D.İş sayılı kararı üzerine davalı ..."ın kullandığı;
"Değerli yargıç suç işlemiştir., daha doğrusu görevini kötüye kullanmıştır.", "Şüpheli gibi tahkir kokan küçültücü bir ifadeyle suçunu katmerlendirmiştir." cümlelerini kullanmak suretiyle ve ülke tarihinde kendisinin "kötü muhakeme" örnekleri olarak nitelediği yargılamalarla kıyaslamasını yaparak davacıyı küçük düşürme amacı güttüğü ve hatta yazının sonlarında "..."ı tenzih ederim" diyerek alaycı bir ifade kullandığı anlaşıldığından mahkeme kararının yerinde olduğu görüşüyle çoğunluğun bozma kararına katılmıyorum. 31/01/2012