17. Hukuk Dairesi 2009/9712 E. , 2010/3119 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki rücuen tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün, süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, davalıya ait, müvekkili şirkete trafik sigortalı aracın, dava dışı alkollü sürücü tarafından kullanımı sırasında karıştığı trafik kazası sonucu, ölenin hak sahiplerine poliçe kapsamında 30.000.00 TL destekten yoksun kalkma tazminatı ödendiğini belirterek, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları B.4.d. maddesi uyarınca, bu meblağın ödeme gününden itibaren işleyecek reeskont faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde, aracın kazadan üç ay önce Global Rental Oto Kiralama San. ve Tic. Ltd. Şti.’ne kiralandığını, işleten olmadıklarını bildirerek, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, toplanan delillere, benimsenen bilirkişi raporuna ve kusur durumuna göre, sürücünün kaza sırasında alkol düzeyinin yönetmelikte belirtilenin üzerinde bulunduğu ve kazanın alkolün etkisi ile meydana geldiği, araç maliki/işleteni davalının zarardan sorumlu olduğu gerekçesiyle, davanın kabulüne, 30.000.00 TL’nın, 12.11.2003 ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı vekilince temyiz edilmiştir.
1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, işletenliğin kayda rağmen başkasına geçmiş ol-
duğu hakkındaki iddianın üçüncü kişileri bağlayabilecek güçte delillerle ispat olunmamış bulunmasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2- Dava, trafik sigorta poliçesinden kaynaklanan rücuen tazmini istemine ilişkindir.
2918 sayılı KTK.’nun 48. maddesinde; alkollü içki alması nedeniyle güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu ifade edilmiştir.
Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin "Uyuşturucu ve Keyif Verici Maddeler ile İçkilerin Etkisinde Araç Sürme Yasağı" başlıklı 97. maddesinde; alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli sürme yeteneğini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu açıklandıktan sonra, konu ile ilgili olan "b-2" bendinde, "alkollü içki almış olarak kandaki alkol miktarına göre araç sürme yasağı kenar başlığı altında; alkollü içki almış olarak araç kullandığı tespit edilen diğer araç sürücülerinden kandaki alkol miktarı 0.50 promil üstünde olanların araç kullanamayacakları açıklanmıştır.
Ayrıca, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın B.4.d. maddesinde; tazminatı gerektirin olay, işletenin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin veya motorlu aracın hatır için karşılıksız olarak kendilerine verilen kişilerin uyuşturucu veya keyif verici maddeler almış olarak aracı sevk ve idare etmeleri esnasında meydana gelmiş veya olay yukarıda sayılan kişilerin alkollü içki almış olmaları nedeniyle aracı güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş bulunmalarından ileri geliyorsa, sigortacının sigorta ettirene rücu hakkı olduğu açıklanmıştır.
Bununla birlikte, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın B.4.d. maddesinin dayanağını teşkil eden KTK"nun 48. maddesinin yasaklamayı düzenleyen ilk fıkrasında, alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli araç sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmeleri yasaklanmış olup, aynı maddenin 2. fıkrasındaki yönetmelik düzenlenmesine olanak tanıyan hükümde, yasaklama yetkisi yönetmeliğe bırakılmış olmadığından, Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin 97. maddesinde, yukarıda anılan yasa hükmü tekrarlandıktan ve müteakip, uyuşturucu veya keyif verici mad-
deler ile alkollü içkilerin oranlarının ne şekilde saptanacağı belirlendikten sonra, yasada yer alan hükmü dikkate almadan salt 0.50 promilin üstünde alınan alkol miktarına göre araç kullanma yasağı getirilmesinin yasal dayanağı bulunmadığından geçersiz bulunmaktadır. Geçersiz yönetmelik hükümlerinin yasaya aykırı bir şekilde genel şart olarak kabulü de mümkün değildir.
O halde, zararın teminat dışı kalabilmesi için kazanın meydana geliş şekli itibariyle sürücünün salt (münhasıran) alkolün etkisi altında kaza yapmış olması gerekmektedir. Diğer bir anlatımla, sürücünün alkollü olması tek başına zararın teminat dışı kalmasını gerektirmez. Üstelik, böyle bir durumda zararın teminat dışı kaldığının ispat yükü TTK"nun 1281. maddesi hükmü gereğince sigortacıya düşmektedir.
Yargıtay"ın yerleşik uygulamalarında; sürücünün aldığı alkolün oranının doğrudan doğruya sonuca etkisi bulunmadığından, mahkemece nöroloji uzmanı, hukukçu ve trafik konusunda uzman bilirkişilerden oluşan bilirkişi kurulu aracılığıyla, olayın salt alkolün etkisiyle gerçekleşip gerçekleşmediğinin, alkol dışında başka unsurlarında olayın meydana gelmesinde rol oynayıp oynamadığının saptanması, sonuçta olayın tek başına alkolün etkisiyle meydana geldiğinin saptanması durumunda, oluşan hasarın poliçe teminatı dışında kalacağı ilkesi benimsenmektedir. (YHGK 23.10.2002 gün ve 2002/11-768-840; YHGK 7.4.2004 gün ve 2004/11-257-212; YHGK 2.3.2005 gün ve 2005/11-81-18; YHGK 14.12.2005 gün 2005/11-624-713 sayılı ilamları)
Somut olayda; yargılama sırasında İTÜ öğretim üyesi bilirkişiden alınan 03.04.2007 tarihli raporda; davalıya ait araç sürücüsünün %60 oranında kusurlu olduğu belirtilmiştir. Nöroloji uzmanı bilirkişiden alınan 17.04.2007 tarihli rapor ve 18.01.2008 tarihli ek rapor ile Adli Tıp Kurumu’ndan alınan 12.05.2008 tarihli raporda ise; kazanın münhasıran alınan alkolün etkisi altında meydana gelip gelmediği hususunda kesin kanaat bildirilmediğinden, raporlar yukarıda açıklanan ilkeler karşısında hüküm kurmaya elverişli değildir.
O halde mahkemece, dosyanın, ikisi nöroloji uzmanı diğeri de Karayolları Genel Müdürlüğü Trafik Fen Heyeti veya İstanbul Teknik Üniversitesi Trafik Kürsüsü gibi kuruluşlardan HUMK.nun 275.maddesi uyarınca oluşturulacak bilirkişi kuruluna tevdii ile yukarıda söz konusu edilen ilke-
ler ışığında kazanın münhasıran alkolün etkisi altında gerçekleşip gerçekleşmediğinin, kazanın meydana gelmesinde alkol dışındaki başka etkenlerin de rol oynayıp oynamadığının saptanması yönünden yeniden rapor alınarak, varılacak sonuca göre bir karar vermek gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine; (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle, hükmün davalı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 5.4.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.