Esas No: 2020/5243
Karar No: 2022/1403
Karar Tarihi: 02.03.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/5243 Esas 2022/1403 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Davacı işletme sahibinin bonolarla kefil olduğunu iddia ettiği takip süreci hakkında davalı tarafın savunması sonucu verilen kararda, işletme devir sözleşmesinin TTK 11/3.maddesine uygun olarak yapıldığı ve davacının kefil olarak bonolara imza attığı belirtilerek davanın reddine karar verildiği ifade edilmiştir. Aval veren kişinin teminat altına aldığı borçla ilgili şekle ait noksanlıktan başka bir sebebe dayanamayacağına dikkat çekilerek, davacının temyiz itirazları reddedilerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanması kararlaştırılmıştır. Kararda uygulanan kanun maddeleri ise TTK 702/2, TTK 11/3 olarak belirtilmiştir.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : GAZİANTEP BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
11. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada Malatya 3. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 21.03.2019 tarih ve 2017/245 E. - 2019/152 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi'nce verilen 06.02.2020 tarih ve 2019/2182 E. - 2020/163 K. sayılı kararın duruşmalı olarak Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 01.03.2022 günü hazır bulunan davacı vekili Av. ... ile davalı vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalı tarafından müvekkili aleyhine toplam 250.000,00 TL bedelli bonolarla müvekkilinin kefil olması münasebetine dayalı olarak Malatya İcra Müdürlüğü'nün 2017/29460 takip sayılı dosyası üzerine ihtiyati haciz ile icra takibine girişildiğini, müvekkilinin borcu bulunmadığını, bonoların teminat senedi olarak verildiğini, müvekkilinin işbu bonoların yalnızca kefili konumunda bulunduğunu, davalının işletmeyi kira sözleşmesi devam ederken devredebilmesinin mümkün olmadığını, bu hususu bonoları teslim ettikten sonra öğrenen müvekkilinin işbu sebeple davalının hazırlamış olduğu hukuken hiçbir geçerliliği olmayan işletmenin devri sözleşmesini imzalamaktan imtina ettiğini, ortada kanuni şekil şartına uygun bir sözleşme bulunmadığından bonoların iade edilmesi gerekirken takip başlatılmasının kötüniyetli olduğunu ileri sürerek müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine, %20'si oranında kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, senetlerin teminat olduğuna ilişkin kayıt bulunmadığını, davacının kendisini işletmeyi esas devralan olarak tanıttığını, davacının takip öncesi peşin olarak ödenmesi kararlaştırılan ilk 50.000 TL'lik nakit borcunu da ödemediğini, kambiyo senedinin illetten mücerret olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesince tüm dosya kapsamına göre; 03/06/2017 tarihinde mülk sahibi ..., mevcut işletmeci ... ve Şefik arasında kiralamaya yönelik adi yazılı sözleşme düzenlendiği, yine davalı ..., Şefik ve Gülüzar arasında işletme devir sözleşmesi düzenlendiği, bu sözleşme kapsamına göre 15/07/2017 tarihinde 50.000,00 TL'nin peşin olarak ödeneceği, kalan kısımlar için senet düzenleneceğinin kararlaştırıldığı, toplam bedel olarak 250.000,00 TL'nin belirlendiği, düzenleyicisi Gülüzar Candemir, kefilleri ... ve Şefik Candemir olan bonoların düzenlenerek davalı ...'ya verildiği, tanık Şefik'in bir süre bu işyerini işlettiği, hatta işyerinin adını değiştirdiği, işletmenin resmi kayıtlarda devir edilmediği, ancak işlerinin yolunda gitmemesi üzerine işyerini kapattığı, mülk sahibinin kirayı tahsil edememesi üzerine davalı ...'dan işyerinin boşaltılmasını istediği, Şefik tarafından işyerinin boşaltıldığı davalı ...'nın işyerini devretmesi sebebiyle tahsil edemediği bedel için bu bonolar ile takip başlattığı, davacının dava konusu senetlerde avalist durumunda olduğu, aval veren kişinin teminat altına aldığı borç, şekle ait noksanlıktan başka bir sebepten dolayı batıl olsa da aval verenin taahhüdünün geçerli olduğu, davacının avalist olması sebebiyle temel borç ilişkisindeki kişisel defileri davalıya karşı ileri sürme imkanının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince; taraflar arasında yapılmış olan işletme devri sözleşmesinin TTK 11/3. maddesine uygun olarak yazılı şekilde yapıldığından geçerli bir sözleşme olduğu, davacının söz konusu sözleşmeye işletmeyi devralan olarak imza atmamışsa da işletmeyi devralanlara kefil olmak amacıyla söz konusu senetleri imzaladığı, sözleşmelerin nispiliği ilkesi gereğince işletmeyi devreden davalı ile işyerinin mülk sahibi arasındaki kira sözleşmesinde yer alan işyerinin devredilemeyeceğine ilişkin düzenleme sözleşmenin geçerliliğini etkilemeyeceği, işletme devrinin gerçekleştiği, davacı ve dava dışı Şefik'in bir süre sözleşmeye konu restorantı işlettiği anlaşıldığından sözleşmenin geçersizliği ileri sürmek hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olacağı, geçerli bir işletme devri sözleşmesi karşılığında düzenlenen senetlerin de geçerli olduğu, mahkemece davanın reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK'nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına, özellikle TTK 702/2. maddesi kapsamında aval veren kimsenin teminat altına aldığı borçla ilgili şekle ait noksanlıktan başka bir sebebe dayanamayacağına göre davacı vekilince yapılan istinaf başvurusunun HMK'nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddi ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK'nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, takdir olunan 3.815,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak, davalıya verilmesine, aşağıda yazılı bakiye 26,30 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 02/03/2022 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.