
Esas No: 2017/2670
Karar No: 2021/1052
Karar Tarihi: 21.09.2021
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/2670 Esas 2021/1052 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 8. Aile Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki "karşılıklı boşanma" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, (Kapatılan) Üsküdar 2. Aile Mahkemesince verilen her iki davanın kabulüne ilişkin karar, taraf vekillerinin temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı-karşı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı-Karşı Davalı İstemi:
4. Davacı-karşı davalı vekili 21.01.2011 tarihli dava dilekçesinde; tarafların 31.08.1996 tarihinde evlendiklerini, ortak çocuklarının bulunmadığını ancak her iki tarafında önceki evliliklerinden çocuk sahibi olduklarını, davalının çocuklar arasında ayrımcılık yaptığını, evlilik birliği süresince umursamaz, saygısız ve sevgisiz davranışlar sergilediğini ileri sürerek tarafların boşanmalarına müvekkili yararına 1.000TL tedbir-yoksulluk nafakası ile 20.000TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı-Karşı Davacı İstemi:
5. Davalı-karşı davacı vekili 15.03.2011 tarihli cevap ve karşı dava dilekçesinde; tüm iddiaları inkârla, tarafların evlenerek müvekkilinin ....ve karşı tarafın .... ile birlikte yaşadıklarını, karşı tarafın 2008 yılında yeğeninin çocuğuna bakma karşılığında ücretle çalışmaya başladığını, haftanın çoğu günlerinde yeğeninin evinde kaldığını, zamanla aile olma kavramını yitirmeye başladıklarını, çıkan tartışmalarda saygısız davrandığını, eve gelmemesi nedeniyle birlik görevlerini yerine getirmediğini, yaklaşık sekiz ay önce sebepsiz şekilde evi terk ettiğini ve yeğeninin evinde yaşamaya başladığını ileri sürerek tarafların boşanmalarına karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkeme Kararı:
6. (Kapatılan) Üsküdar 2. Aile Mahkemesinin 28.02.2012 tarihli ve 2011/49 E., 2012/129 K. sayılı kararı ile; tarafların 31.08.1996 tarihinde evlendikleri, her iki tarafın da ikinci evliliği olduğu ve evlendikten sonra önceki evliliklerinden olan çocukları ile birlikte yaşamaya başladıkları, boşanmaya sebep olan olaylarda erkek eşin agresif bir kişiliğe sahip olduğu, alkol kullandığı, alkol aldığı zamanlarda bağırıp çağırdığı, hakaret ettiği, kadın eşin çocuğu Gizem"in üniversite okurken evde kalmak istediği ancak davalının buna izin vermediği, bu nedenle taraflar arasındaki tartışmaların çoğaldığı, buna karşılık kadın eşinde evlendikten sonra çalışmaya başladığı, haftanın bir kaç günü çalıştığı evde kaldığı, çıkan tartışmalar nedeni ile ortak konutu terk ettiği, dolayısıyla evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında tarafların eşit kusurlu oldukları gerekçesiyle her iki boşanma davasının da kabulü ile tarafların boşanmalarına, kadın yararına 300TL yoksulluk nafakası ödenmesine, eşit kusur nedeni ile manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Kararları:
7. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 04.03.2013 tarihli ve 2012/19334 E., 2013/5552 K. sayılı kararı ile;
"...Hüküm davalı-davacı koca tarafından; yoksulluk nafakası yönünden, davacı-davalı kadın tarafından ise; kusur belirlemesi ve manevi tazminat yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davalı-davacı kocanın temyiz itirazları yersizdir.
2-Davacı-davalı kadının temyizine gelince;
Toplanan delillerden davacı-davalı kadının birlik görevlerini yerine getirmediği; buna karşılık davalı-davacı kocanın da eşine hakaret ettiği toplum içinde eşini aşağılayıcı söz ve davranışlarda bulunduğu anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında; davalı-davacı koca boşanmaya neden olan olaylarda daha ağır kusurlu olduğu halde, mahkemece tarafların eşit kusurlu kabul edilmesi ve bu hatalı kusur belirlemesine bağlı olarak da davacı-davalı kadının manevi (TMK md. 174/2) tazminat isteğinin reddine karar verilmesi isabetsiz olmuş, bozmayı gerektirmiştir,…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
8. İstanbul Anadolu 8. Aile Mahkemesinin 10.12.2013 tarihli ve 2013/672 E, 2013/829 K. sayılı kararı ile bozma ilamında kadının birlik görevlerini yerine getirmediği, buna karşılık erkeğin de eşine hakaret ettiği, toplum içinde eşini aşağılayıcı söz ve davranışlarda bulunduğu, gerçekleşen bu duruma göre erkek eşin ağır kusurlu olduğu belirtilmiş ise de; toplanan tüm deliller, tarafların beyanları, tanık ifadeleri ve tüm dosya kapsamına göre, tarafların 31.08.1996 tarihinde evlendikleri, önceki evliliklerinden birer kız çocukları bulunduğu ve hep birlikte İstanbul"a yerleştikleri, kadının yeğeni olan ve tanık olarak dinlenen Levent İnce"nin çocuklarına bakmaya başladığı, önceleri aralarındaki anlaşmaya göre yatılı olmayan bakımın giderek haftanın 5 gününü dolduracak şekilde ve giderek hafta sonları tüm ailenin Levent İnce"nin evinde kalacak boyuta geldiği, haliyle müşterek hanenin ihmal edildiği, bu durumun doğal olarak taraflar arasında gerginliğe ve tartışmalara sebep olduğu, bunun dışında Kütahya"da okuyan kadın eşin kızı ...nedeniyle tartışma yaşandığı, bunun üzerine kadının evi terk ederek kızıyla birlikte Kütahya"da yaşamaya başladığı, buna karşılık erkeğin alkol aldığı zamanlarda sözünün nereye varacağını düşünmeden konuştuğu, Gizem"in eve çıkma durumunun konuşulduğu ortamda “Gizemle ilgili benim torbamdakiler açtırmayın” şeklinde konuştuğu, eşine “sen ne anlarsın” şeklinde küçümseyici beyanlarda bulunduğu ne var ki bunların dışında eşine karşı ağır hakaret, sövme, şiddet olaylarının bulunmadığı, gerçekleşen olaylara göre tarafların eşit kusurlu oldukları gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
9. Direnme kararı yasal süresi içinde davacı-karşı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
10. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; boşanmaya sebep olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olup olmadıkları, buradan varılacak sonuca göre davacı-karşı davalı eş yararına manevi tazminat şartlarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
11. Uyuşmazlığın çözümü bakımından ilgili kanun maddeleri ve kavramların incelenmesinde yarar görülmektedir.
12. Bilindiği üzere 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) “Evlilik birliğinin sarsılması” başlıklı 166. maddesinin 1 ve 2. fıkraları;
"Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.
Yukarıdaki fıkrada belirtilen hâllerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir.” hükmünü taşımaktadır.
13. Genel boşanma sebeplerini düzenleyen ve yukarıya alınan madde hükmü, somutlaştırılmamış veya ayrıntıları ile belirtilmemiş olması nedeniyle evlilik birliğinin sarsılıp sarsılmadığı noktasında hâkime çok geniş takdir hakkı tanımıştır. Bu bağlamda evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanma davası açan davacının, davasının kabul edilerek, boşanma kararı elde edebilmesi için iki koşulun gerçekleştiğini kanıtlamış olması gerekir. Bunlardan ilkinde davacı; kendisinden, evlilik birliğinin devamı için gereken “ortak hayatın sürdürülmesi” olgusunun artık beklenmeyecek derecede birliğin temelinden sarsıldığını, ikinci olarak “temelden sarsılmanın” karşı tarafın kusurlu davranışları sonucu gerçekleştiğini ispatlamak zorundadır.
14. Belirtmek gerekir ki; söz konusu hüküm uyarınca evlilik birliği, eşler arasında ortak hayatı çekilmez duruma sokacak derecede temelinden sarsılmış olduğu takdirde, eşlerden her biri kural olarak boşanma davası açabilir ise de, Yargıtay bu hükmü tam kusurlu eşin dava açamayacağı şeklinde yorumlamaktadır. Çünkü tam kusurlu eşin boşanma davası açması tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonra da mademki “birlik artık sarsılmıştır” diyerek boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir. Böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer (TMK m. 2). Nitekim benzer ilkeye HGK’nın 04.12.2015 tarihli ve 2014/2-594 E., 2015/2795 K. sayılı kararında da değinilmiştir. Bu durumda kusur ilkesine göre genel sebeple (TMK m. 166/1) boşanmaya karar verebilmek için davalının az da olsa kusurlu olması gerekir.
15. Yargıtay kararlarında boşanma davalarında temyiz incelemesi aşamasının daha sağlıklı yürütülebilmesi amacıyla; her bir davada verilecek olan boşanma kararı, fer’ileri ve boşanmanın malî sonuçları yönünden yapılacak denetlemeye uygun şekilde, tarafların boşanmaya sebep olan olaylarda gerçekleşen kusurlu davranışları belirtildikten sonra eşlerin kusur durumlarının “kusursuz, az kusurlu, eşit kusurlu, ağır kusurlu veya tam kusurlu eş” şeklinde belirlenmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Yine Yargıtay, 03.07.1978 tarihli, 5/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararıyla da “kimin daha fazla kusurlu olduğunu tayin hususunda önceden bir ölçü konulamayacağına ve bu hususta bir içtihadı birleştirmeye gidilemeyeceğine” karar vererek her bir boşanma davasında tarafların boşanmaya esas teşkil eden kusur durumlarının kendine özgü ve o evliliğe münhasır olduğunu kabul etmiştir.
16. Diğer yandan, boşanma, bozucu yenilik doğuran bir karar niteliğinde olup, boşanma kararının kesinleşmesiyle evlilik birliği sona erer. Boşanmanın eşler bakımından kişisel ve mali olmak üzere bir takım sonuçlarının bulunduğu kuşkusuzdur. Maddi ve manevi tazminat talepleri de boşanmanın eşlerle ilgili mali sonuçlarındandır.
17. TMK’nın “Maddi ve manevi tazminat” başlıklı 174. maddesinde "Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddî tazminat isteyebilir. Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevî tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir." hükmü düzenleme altına alınmıştır. Görülüyor ki hâkim, boşanmaya sebep olan olaylarda kusursuz veya az kusurlu bulunan eş yararına tazminat ödenmesine karar vermek yetkisine sahiptir.
18. Manevi zarar; insan ruhunda kişinin iradesi dışında meydana gelen acı, ızdırap ve elem olarak ifade edilmektedir. Bozulan manevi dengenin yerine gelmesi için kanunun öngördüğü bir telafi şeklidir. 22.06.1966 tarihli, 1966/7 E. ve 7. K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtildiği üzere manevi tazminat bir yönüyle de insanlardaki kırgınlık ve kızgınlığı, hatta intikam duygusunu tatmin etme aracıdır. Amacı, olaydan duyulan acı, ızdırap, elem ve kızgınlığı kısmen olsun dindirmek, olayı unutturarak tekrar normal hayata dönüşü sağlamaktır.
19. Kişilik hakları ise, bir bütün olarak kişinin maddi ve manevi varlığıyla ilişkili ve bu varlığın geliştirilmesini hedefleyen haklar ve özgürlükler olarak tanımlanır. Bu haklar; kişiliğe bağlı, dokunulamaz, devredilemez ve vazgeçilemez haklardır. Kişilik haklarının mutlak bir hak oluşu, hak sahibine, bu hakka ve hakkın içerdiği değerlere herkesin saygı göstermesini isteme, kişisel değerlerin korunmasını herkesten isteme, yasaların, kamu düzeninin ve genel ahlak ile adabın çizdiği sınırlar içerisinde dilediği gibi kullanma hakkı verir. Kişilik hakkı kavramı; kişiyi var eden, kişiliğini serbestçe geliştirmesini sağlayan, diğer kişilerden farklılığını temin eden bütün değerler üzerindeki haktır. Yaşam, vücut bütünlüğü, özgürlükler, şeref ve haysiyet, özel yaşam, isim, resim gibi kişisel varlıklar üzerindeki haklar kişilik hakkını ifade eder. Bu varlıklara yönelen saldırılar ise kişilik hakkının ihlali sonucunu doğururlar. Kişilik haklarının korunmasına ilişkin temel düzenleme TMK’nın 23, 24 ve 25. maddelerinde yer almakta; Türk Borçlar Kanunu’nun 58. maddesi ile bu düzenlemeler tamamlanmaktadır. Ancak bu genel korumanın dışında bazı kişisel değerleri koruyan özel hükümler de bulunmakta olup, TMK’nın 174/2. maddesi bu hükümlerden biridir.
20. Eldeki davaya gelince; yerel mahkemece erkek eşin agresif bir kişiliğe sahip olduğu, alkol kullandığı, alkol aldığı zamanlarda bağırıp çağırdığı, hakaret ettiği, buna karşılık kadın eşinde evlendikten sonra çalışmaya başlaması nedeni ile birlik görevlerini yerine getirmediği şeklinde ki gerçekleşen olaylara göre tarafların boşanmaya sebep olan olaylarda eşit kusurlu oldukları belirtilerek boşanmaya karar verilmiştir. Özel Daire ise; toplanan delillere göre kadının birlik görevlerini yerine getirmediği; buna karşılık erkeğin de eşine hakaret ettiği, toplum içinde eşini aşağılayıcı söz ve davranışlarda bulunduğunun anlaşıldığı, tarafların ispatlanan kusurlu davranışlarına göre erkeğin ağır, kadınınsa az kusurlu olduğunu kabul ederek boşanma nedeniyle kadın eş yararına uygun miktarda manevi tazminat ödenmesi gerektiği gerekçesiyle kararı bozmuştur.
21. Toplanan delillerin değerlendirilmesinde; tarafların 31.08.1996 tarihinde evlendiği, bu evlilikten ortak çocuklarının bulunmadığı ancak har iki tarafın da önceki evliliklerinden olan ...ve Gökçe isimli kızları ile birlikte yaşamaya başladıkları, erkeğin tayininin 2008 yılında İstanbul’a çıkması nedeni ile o tarihte İstanbul’a taşındıkları, daha öncesinde İzmir’de yaşadıkları, erkek eşin astsubay olduğu, kadının ise İstanbul’a taşındıktan sonra yeğenleri olan Levent ve Selin’in çocuklarına baktığı ve bu işten gelir elde ettiği anlaşılmaktadır. Yerel Mahkeme ve Özel Daire arasında tarafların boşanmaya sebep olan olaylarda gerçekleşen kusurlu davranışları hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Tarafların kusurlu davranışlarının ağırlığına yönelik yapılan incelemede; kadın eşin üç tanık dinlettiği, bu tanıklardan ikisinin evlerinde çalıştığı yeğenleri ve kendi kızı ...olduğu, tanıklardan Levent’in beyanında “…davacıyı onu küçümser sen bilmezsin sen ne anlarsın diyerek susturmaya çalışırdı,…, çocuklarımıza bakması için davacıdan rica ettik o da kabul etti, davalı da onu destekledi, bize katkıları karşılığı bazı aylar 1.000 TL bazı aylar 1,200 TL para verdik, o sıralarda taraflar araba almıştı, arabaların taksitlerinin ödenmesinde bu paraların verildiğini biliyorum, bu konu ile ilgili davalı ile de konuşurduk, davalı o dönemde bu durumdan herhangi bir yakınması ve şikayeti yoktu,…” şeklinde, Selin’in “…davacı evde istediği bir televizyon kanalını izleme özgürlüğüne sahip değildi,…, davalı yüksek sesle davacıya hakaret edercesine bağırıp çağırmaya başladı,…, davalı genelde alkol alır alkol aldığında tavır ve davranışlarında olumsuz yönde davranışları olmaktadır,…, sen ne anlarsın sen ne bilirsin tarzı onu aşağılayıcı söz ve davranışlarına şahit oldum,…, ben teyzemin emeklerini karşılıksız bırakmadım, o sıralarda davalı yeni bir araba almıştı, onun taksitlerinin ödenmesinde benim verdiğim paralarla katkı olmuş oldu,…” şeklinde, Gizem’in “…sürekli annemin küçük görüldüğü hakarete uğradığını görmekteyim,…,evde her şeyde sözü geçen davalının kendisidir biz kendi isteğimiz ile bir televizyon kanalı açıp televizyon bile seyredemeyiz,…” şeklinde görgüye dayalı bilgi verdikleri, bunun yanında erkeğin beş tanık dinlettiği, bu tanıklardan Sabri, Taner, Figen ve Gülşen’in İzmir’den lojman komşuları oldukları, geçimsizliğe dayalı bilgilerinin bulunmadığı, Gökçe’nin ise “…bizim evimiz Ataköyde idi, davacı ise Çengelköydeki yeğeninin evine gidip gelmekteydi, davacının bu şekilde haftanın iki günü evde olması, evdeki işlerin aksaması bir yana evde aile birliği kalmadı,…, geçen yıl alınan aracın taksitlerinin ödenmesinde davalının çalışması sonucu kazandığı 1000,00-1.250,00 TL nin katkısı tabiki olmuştur,…” şeklinde beyanda bulundukları anlaşılmaktadır.
22. Açıklanan sebeplerle; çalışması karşılığında aileye maddi destek sağlayan kadının bir kısım birlik görevlerini ihmal etmesi karşısında, erkeğin eşine hakaret ettiği, toplum içinde eşine aşağılayıcı söz ve davranışlarda bulunduğu anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu kusurlu davranışlar karşılaştırıldığında tarafların kusurlarının birbirine denk olduğundan bahisle, eşit kusurlu sayılamayacakları, boşanmaya sebep olan olaylarda erkeğin ağır, kadının ise az kusurlu olduğu hususu kabul edilmiştir. Hâl böyle olunca tarafların eşit kusurlu olduğunun kabulü ile dosya kapsamına uygun düşmeyen bu kusur belirlemesine bağlı olarak kadın eşin manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
23. O hâlde; aynı hususlara işaret eden ve Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
24. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacı-karşı davalı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Aynı Kanun’un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21.09.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.