#Yukarıda tarihi, konusu ve tarafları gösterilen hükmün; düzeltilerek onanmasına dair Dairemizin 8.12.2009 gün ve 17382-21169 sayılı ilamiyle ilgili karar düzeltme isteminde bulunulmakla, evrak okundu, gereği düşünüldü;
Mahkemece, boşanma davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına, davalı yararına manevi tazminata hükmolunmasına karar verilmiş; tarafların temyizi üzerine, Dairemiz; “..hükmün, “davacı tarafından kusur tespiti, manevi tazminat ve vekalet ücreti yönünden; davalı tarafından da manevi tazminat yönünden temyiz edildiği” belirtilerek; davalının hükme ilişkin tüm, davacının ise vekalet ücreti dışındaki temyiz itrazlarının reddi ile hüküm vekalet ücreti yönünden davacı yararına düzeltilerek onanmıştır.
Davalı, temyiz itirazlarının yalnızca manevi tazminata ilişkin olmadığını, hükmün boşanmaya ilişkin bölümünü de temyiz ettiğini, Yargıtay"ın bu yöne ilişkin temyiz itirazlarını incelemediğini ileri sürerek kararın düzeltilmesini istemiştir.
Davalının 15.9.2008 tarihli temyiz dilekçesinin incelenmesinde; bozma isteğini hükmün sadece manevi tazminata ilişkin bölümüyle sınırlı tutmadığı, temyiz isteğinin hükmün boşanmaya ilişkin bölümünü de kapsadığı; ancak, davalının bu bölüme ilişkin temyiz itirazlarının Dairemizce ilk inceleme sırasında gözden kaçırıldığı ve incelenmemiş olduğu görülmekle, davalının karar düzeltme isteğinin bu sebeple kabulüne, Dairemizin 8.12.2009 tarihli 17382-21169 sayılı ilamının kaldırılmasına karar verilerek davalının boşanmanın esasına ilişkin temyiz itrazlarının incelenmesi gerekmiştir.
Yapılan soruşturma ve toplanan delillerle, davacının uzun süredir bir başka kadınla karı koca hayatı yaşadığı gerçekleşmiş, davalıya atfedilebilecek herhangi bir kusur ortaya konulmamıştır. Mahkemece de davacı tamamen kusurlu kabul edilmiştir.
Türk Medeni Kanununun 166. maddesi hükmünü, tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlama ve değerlendirme doğru değildir. Çünkü böyle bir düşünce, bir kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer. Diğer yandan, gene böyle bir düşünce, tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi, karşı tarafın, evlilik birliğini temelinden sarsar nitelikte hiç bir eylem ve davranışı söz konusu olmadığı halde; evlilik birliğini devamı eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonra da madem ki evlilik birliği temelinden sarsılmıştır diyerek boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir. Öyleyse; Türk Medeni Kanununun 166. maddesine göre boşanmayı talep edebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp, daha fazla kusurlubulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için, diğer tarafın az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır. Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa, bu halin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olmaz. Az kusurlu eşin davaya karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, evlilik birliğinin devamında bu eş ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır. (TMK. m.166/2)
Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin devamı eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki, bu sonuca ulaşılması tamamen davacının yukarıda açıklanan tutum ve davranışından kaynaklanmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir.
Bu durumda yukarıda açıklanan nedenlerle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek boşanmaya karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ: Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 440/I-4. maddesi uyarınca davalının karar düzeltme isteğinin KABULÜNE, Dairemizin 8.12.2009 tarihli 2008/17382 esas, 2009/21169 karar sayılı kısmen onama kısmen de düzeltilerek onamaya ilişkin ilamının KALDIRILMASINA, hükmün yukarıda açıklanan sebeple BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalının sair ve davacının temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, ödediği temyiz peşin ve karar düzeltme harçlarının istek halinde yatırana iadesine, oybirliğiyle karar verildi. 18.03.2010 (prş.)