10. Hukuk Dairesi Esas No: 2015/16370 Karar No: 2016/299 Karar Tarihi: 19.01.2016
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2015/16370 Esas 2016/299 Karar Sayılı İlamı
10. Hukuk Dairesi 2015/16370 E. , 2016/299 K. "İçtihat Metni"
Mahkemesi : .... İş Mahkemesi Tarihi : 28.04.2015
Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulü yönünde hüküm kurulmuştur. Hükmün, davacı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. Davacı Kurumca davalıya 01.09.1980-30.06.1999 tarihleri arasındaki yersiz ödendiği iddia edilen 2.731,47 TL’nin işlemiş faizi ile birlikte tahsili için davalı hakkında takip başlatıldığı, takibin davalının itirazı neticesinde durduğu, bunun üzerine iş bu davanın açıldığı, mahkemece davalının yokluğunda kurumun isteminin kısmen kabulüne karar verildiği anlaşılmaktadır. Davalıya yersiz ödendiği ileri sürülen 2.731,47 TL’nin yasal faiziyle birlikte kendisinden geri alınması için başlatılan icra takibine yönelik itiraz üzerine açılan davanın yasal dayanaklarından olan 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 67. maddesinin ikinci fıkrasında, borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse alacaklı yararına ve istem üzerine tarafların durumuna, davanın ve hüküm altına alınan şeyin tahammülüne göre, hüküm altına alınan tutarın %40’ından aşağı olmamak üzere uygun bir tazminata karar verileceği yönünde düzenleme öngörülmüştür. İtirazın iptali davalarında icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için, diğer koşulların yanında takibe konu alacağın likit olması da zorunludur. Anılan tür bir alacaktan söz edilebilmesi için ise gerçek tutarın belli ve sabit olması veya borçlu tarafından belirlenebilmesi için alacağın tüm unsurlarının bilinmesi ya da bilinebilecek durumda bulunması gereklidir. Buna göre, alacağın likit nitelikte olduğunun kabulü için borçlu tarafından tutarın araştırılarak belirlenmesi olanağının varlığı yeterlidir. Yukarıdaki açıklamalar ışığında dava değerlendirildiğinde, asıl alacak niteliğindeki yersiz ödenen ve icra takibine konu yapılan ödemenin, takip ve dava tarihi itibarıyla varlığı ve tutarının belli ve sabit, dolayısıyla, likit nitelikte olduğu ./.. belirgin bulunduğundan, takibe haksız itiraz eden davalının, %40’ı oranında tazminatla sorumluluğuna karar verilmesi gerekirken, mahkemece yanılgılı değerlendirme sonucu anılan istemin reddi yönünde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. Ne var ki; bu aykırılığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hüküm bozulmamalı, 01.10.2011 günü yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun geçici 3. maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 438. maddesi gereğince düzeltilerek onanmalıdır. SONUÇ:1-Hükmün ilk fıkrasında yeralan “kısmen” ibaresinin hükümden çıkarılmasına, 2-Hükmün 2. fıkrasının sonunda yeralan “davacı tarafın fazlaya ilişkin talebinin reddine” ibaresinin hükümden çıkarılarak yerine “Asıl alacak üzerinden %40 oranına göre hesaplanan 1.092,56 TL icra inkâr tazminatının davalıdan alınarak davacı Kuruma verilmesine,” sözcüklerinin yazılmasına ve kararın bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 19.01.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.