Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2015/19177
Karar No: 2016/296
Karar Tarihi: 19.01.2016

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2015/19177 Esas 2016/296 Karar Sayılı İlamı

10. Hukuk Dairesi         2015/19177 E.  ,  2016/296 K.

    "İçtihat Metni"


    Mahkemesi :Asliye Hukuk(İş) Mahkemesi



    Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
    Mahkemece, bozma üzerine ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Hükmün, taraf avukatları tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
    Mahkemece bozmaya uyularak, iş kolunda uzman bilirkişi tarafından düzenlenen rapor hükme esas alınarak karar verilmişse de, alınan rapor hüküm kurmaya elverişli değildir.
    Davanın yasal dayanağı 1479 sayılı Kanunun 63. maddesidir. Aynı Kanunun 41. maddesi hükmüne göre, sigortalının iş kazası sonucu ölmesi halinde, Kurum hak sahiplerine prim ödeme süresine bakmaksızın ölüm aylığı bağlar ve bunun ilk peşin değerini üçüncü kişiler ve onları istihdam edenler ile araç sahipleri ve diğer sorumlulardan rücuan tazminat yoluyla ister. 63. madde hükmünü açıklamadan önce maddedeki “üçüncü kişi” kavramının kimleri amaçladığı konusu üzerinde durulmalıdır. Uygulamada “birinci kişi” ....’u “ikinci kişi” sigortalı veya hak sahibini, “üçüncü kişi” ise bu ikisinin dışında kalan kişileri amaçlamaktadır. Madde ile Kuruma tanınan rücuan tazminat hakkının hukuki nitelendirmesine gelince, başlangıçta uzun yıllar bu hakkın kendine özgü halefiyet kuralına dayandığı kabul edilerek içtihat oluşturulmuş ise de, Yargıtay daha sonra bu görüşünü terk ederek; maddede 3396 sayılı Kanunla 30.06.1987 tarihinde yapılan değişiklik sonucu, Kurumun rücu hakkının halefiyete dayanmadığını ve Kanundan doğan basit rücu hakkı olduğunu kabul etmiş ve içtihat bu yönde oluşarak istikrar kazanmış bulunmaktadır.
    Öte yandan, kusur incelemesinin sağlıklı şekilde yapılabilmesi, ancak davalı ile sigortalının hukuki durumlarının ve aralarındaki hukuki ilişkinin yasaya uygun biçimde tanımlanmasına bağlıdır. Belirtmek gerekir ki; Bağ-kur sigortalısı 1479 sayılı Kanunun 24. maddesindeki tanıma göre, “herhangi bir işverene hizmet akdi ile bağlı
    olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışan” kişi olduğundan işini yaptığı kişi ile arasındaki hukuki ilişki hizmet akdine değil çoğunlukla istisna akdine dayanır işini gördüğü kişi ”işveren” değil iş sahibidir. Hal böyle olunca iş sahibinin sigortalı üzerinde İş Kanunu ve Sosyal Sigortalar Kanunundan doğan işçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirlerini alma görev ve sorumluluğu olmadığı açıktır.
    Oysa mahkemenin hükme dayanak kıldığı bilirkişi raporunda, davalının iş kazasına uğrayan Bağ-kur sigortalısının işvereni gibi değerlendirildiği ve işverene ait sorumluluk esaslarını içeren İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü hükümlerince kusur aidiyet ve oranlarının belirlendiği görülmüştür.
    Kusur raporunda yukarıda açıklanan hukuki tanımlamaya aykırı bir yaklaşımla iş kazasının meydana geldiği tamir atölyesinin sahibi olan ve dükkanına getirilen kamyonun yakıt tankındaki deliği tamir etmek maksadıyla kaynak işlemi yaptığı sırada meydana gelen patlama nedeniyle dükkan komşusu olan Murat Kara"nın ölümüne neden olan davalının Bağ-Kur sigortalısının işvereni gibi kabul edilerek iş güvenliği tedbirlerini almamak, denetlememek vs. gibi işverene ait sorumluluk nedenlerine dayanılarak asli kusurlu kabul edilerek karar verilmiş olması isabetsizdir.
    Hal böyle olunca, davalının iş kazalarına karşı gerekli tedbirleri alma ve bunları denetleme gibi işverene ait bir sorumluluğu bulunmadığı, ancak 3. kişi sıfatıyla olayın meydana gelmesinde “suç sayılır” nitelikte kusurlu bir eylem ve davranışının bulunup bulunmadığı üzerinde durulmalı ve kusur aidiyet ve oranları bu kapsamda belirlenmelidir.
    Mahkemenin, davanın kusurunu belirlerken yukarıda açıklanan hukuki esasları gözetmemiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
    O hâlde, taraf avukatlarının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
    SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 19.01.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi