17. Hukuk Dairesi 2009/7838 E. , 2010/3031 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, müvekkiline ait, davalıya kasko sigortalı aracın, trafik kazası sonucu hasarlandığını belirterek, fazlaya dair hakları saklı kalmak üzere 19.796,86 TL hasar tazminatının 07.11.2007 kaza tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili , kaza tarihine kadar poliçe peşinatı ve primlerinin ödenmediğini belirtip, hasara ve faize itiraz ederek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece toplanan delillere ve tüm dosya kapsamına göre, davanın kısmen kabulüyle, 16.000,00 TL tazminatın 15.11.2007 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1.Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
Dava kasko sigorta poliçesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.Uyuşmazlık, davacı sigorta ettirenin prim peşinatını olaydan önce yatırıp – yatırmadığı, dolayısıyla davalı sigortanın sorumluluğunun başlayıp, başlamadığı noktasında toplanmaktadır.
Sigorta hukukunda kural olarak, sigorta sözleşmesinin meydana gelmiş olması, sigortacının sorumluluğunun başlamış olmasını gerektirmez. Sigortacının sorumluluğunun başlayabilmesi için TTK"nun 1282 ve 1295. maddeleri hükmünce, kazadan önce primin tamamının veya ilk taksitinin ödenmiş olması zorunludur. Ancak ; prim peşinatının rizikodan önce yatırılmaması nedeniyle sigortacının sorumluluğunun TTK"nun 1295/3 maddesi hükmü uyarınca başlamadığı hallerde, sigortacının olaydan ve ihbardan, diğer anlatımla rizikoyu öğrendikten sonra primleri tahsil etmesi, sonrasında geri vermemesi ve bir ihtarla da sözleşmeyi feshetmemesi hallerinde sigortacının sözleşmeyi ayakta tutması karşısında, tahsil öncesi gerçekleşen rizikodan sorumludur.
Açıklanan ilkeler doğrultusunda somut olaya baktığımızda, taraflar arasında 18.09.2007 – 18.09.2008 tarihleri arasını kapsayan kasko sigorta poliçesi düzenlenmiş olup, poliçede 243,90 TL. prim peşinatının 18.09.2007 tarihinde, kalan 145,00 TL."lik 5 eşit taksitin ise 18.10.2007 ile 18.02.2008 tarihleri arasında ödenmesi kararlaştırılmıştır. Her ne kadar davalı sigorta şirketince 5571 nolu kredi kartıyla müteaddit defalarca prim borcunun tahsil edilmesine çalışıldığı ancak kredi kartı limitinin yetersiz olması nedeniyle prim borcunun tahsil edilemediği iddia edilmişse de, dosya kapsamında davacı sigortalı tarafından bu karta istinaden verilmiş ödeme talimatına rastlanmamıştır. Yine dosyada bulunan kredi kartı ile poliçe ödeme formuna göre 06.11.2007 tarihinde, davacı tarafından 4273 nolu kredi kartıyla prim borcunun tahsil edilmesi istenmiş, ilgili bankadan verilen cevaba göre 06.11.2007 tarihinde bu kartın limitinin müsait olduğu bildirilmiş, bu karta istinaden 13.11.2007 tarihinde 278,90 TL prim peşinatı ve 1. taksit tahsil edilmiştir.Davaya konu riziko 07.11.2007 tarihinde meydana gelmiş ve aynı gün hasar davalı şirkete ihbar olunmuş, davalı sigorta sigorta şirketince araç çekici ile servise götürülmüştür.
Her ne kadar davalı sigortacı tarafından davacıya 22.10.2007 tarihli ihtar ile sigorta prim peşinat ve taksitleri ödenmediğinden söz edilerek ihtarın tebliğinden itibaren 7 gün içinde peşinat ve taksitlerin ödenmesi aksi halde poliçenin kendiliğinden feshedilmiş sayılacağı bildirilmiş ve bu ihtarın 24.10.2007 tarihinde ... isimli şahsa tebliğ edildiği iddia edilmiş ise de,davacı
taraf bu ihtardan haberdar olmadığını, ihtarın tebliğ edildiği bildirilen kişinin kendileri ile ilgisi olmadığını ileri sürmüş, davalı şirket 21.11.2007 tarihinde davacının kredi kartından tahsil edilen 278,90 TL"yi sigortalıya iade etmiştir.
Hükme esas alınan bilirkişi raporunda tarafların ileri sürdükleri hususlar yeterince irdelenip, değerlendirilmemiş olup, eksik inceleme ile hüküm kurulamaz. Bu durumda mahkemece, limiti yeterli olmadığından sigorta primi tahsil edilemeyen 5571 nolu kredi kartının kime ait olduğu ilgili bankadan sorulup, buna ilişkin belgeler temin edildikten sonra dosyanın 2 bankacı ve 1 sigorta hukukçusundan oluşan bilirkişi kuruluna kayıtlar üzerinde inceleme yetkisi verilerek 18.09.2007 tarihinden 07.11.2007 olay tarihine kadar sigorta primlerinin tahsiline yetecek miktarda her iki kredi kartının hesabının müsait olup – olmadığı, acentadan gelecek yazı cevabına göre sigorta priminin tahsil edilememesinde davalı veya acentasının kusurunun bulunup – bulunmadığı hususlarında rapor düzenlettirilmesi, ayrıca davalı tarafından davacıya gönderildiği ileri sürülen 22.10.2007 günlü ihtarın sigortalıya usulüne uygun şekilde tebliğ edilip – edilmediği, tebliğ yapıldığı bildirilen şahsın sigortalı ile tebliğ tarihinde ilgisinin bulunup bulunmadığı konusunun da araştırılarak sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, yazılı olduğu biçimde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 01.04.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.