Esas No: 2020/4262
Karar No: 2022/1455
Karar Tarihi: 03.03.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/4262 Esas 2022/1455 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Davacı, davalı eş adına kayıtlı taşınmazlar üzerine konulan ipoteklerin hükümsüzlüğünü talep etmiştir. Mahkeme, ayni teminat sözleşmelerinde eş rızasının aranmayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir. Ancak davacının üzerinde aile konutu bulunduğunu belirttiği taşınmazın aile konutu vasfında olup olmadığı keşfen araştırılmadan karar verilmesi doğru değildir. Bu nedenle karar, karar düzeltme istemiyle değerlendirilmiş ve Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesi’nin onama kararı bozulmuştur.
Kanun maddeleri;
- Türk Borçlar Kanunu’nun 584. maddesi: eşlerden birinin mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı doğmadıkça, ancak diğerinin yazılı rızasıyla kefil olabileceği
- Türk Borçlar Kanunu’nun 603. maddesi: keflatın şekline, kefil olma ehliyetine ve eşin rızasına ilişkin hükümler, gerçek kişilerce, kişisel güvence verilmesine ilişkin olarak başka ad altında yapılan diğer sözleşmelere de uygulanacağı, ancak eşin rızasına iliş
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada KDZ. Ereğli 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'nce verilen 05.05.2015 gün ve 2014/192 - 2015/96 sayılı kararı onayan Daire'nin 29.04.2019 gün ve 2018/3956 - 2019/2757 sayılı kararı aleyhinde davacı mirasçıları tarafından karar düzeltilmesi isteğinde bulunulmuş ve karar düzeltme dilekçesinin süresi içinde verildiği de anlaşılmış olmakla, dosya için düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra gereği konuşulup düşünüldü:
Davacı vekili, davalı ...'ın müvekkilinin eşi olduğunu, aralarındaki evlilik birliğinin halen devam ettiğini, davalı eş adına tapuya kayıtlı taşınmazların ve halen birlikte yaşadıkları evin üzerine 11.07.2013 tarihli, 10978 yevmiye nolu resmi senet ile 200.000,00 TL bedel karşılığında teminat ipoteği ile ipotek konulduğunu, davalı ...'ın bu ipotekle ilgili müvekkilini bilgilendirmediğini ve muvafakatini almadığını iddia ederek davalı eş ...'ın müteselsil kefilliğinin kesin hükümsüz olduğunun tespitine, Kdz. Ereğli İlçesi ...Mahallesi ...ve 1284 parsel sayılı taşınmazlardaki ipoteğin kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı şirket vekili, davacının açmış olduğu davanın muvazaalı, haksız ve hukuka aykırı olduğunu, ...'ın ise ev hanımı olduğunu, ticaretle ilgisinin olmadığını, borçlarını ödeme düşüncesiyle oğlunun üzerine kurulu şirkete teminat verdiğini, davacının kötü niyetli olduğunu, ayrıca ipotek verilen taşınmazın üzerinde aile konutu şerhi olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Diğer davalı davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 584. maddesi uyarınca eşlerden birinin mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı doğmadıkça, ancak diğerinin yazılı rızasıyla kefil olabileceği, aynı Kanun’un 603. maddesine göre de kefaletin şekline, kefil olma ehliyetine ve eşin rızasına ilişkin hükümlerin, gerçek kişilerce, kişisel güvence verilmesine ilişkin olarak başka ad altında yapılan diğer sözleşmelere de uygulanacağı, ancak eşin rızasına ilişkin hükümlerin, sadece gerçek kişilerce yapılacak kişisel güvence verilmesine ilişkin sözleşmeler için geçerli olacağı, gerçek kişilerce verilmiş olsalar dahi ayni teminat sözleşmeleri veya tüzel kişilerce verilen kişisel teminat sözleşmelerinin bu kapsamda değerlendirilemeyeceği, davalılar arasında yapılan işlemin ayni teminat sözleşmesi kapsamında olduğu, Türk Borçlar Kanunu’nun kefalette eşin rızasını arayan hükümlerinin iş bu davada değerlendirmeye alınamayacağı gerekçesiyle davanın reddine dair verilen hükmün davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (kapatılan) 19. Hukuk Dairesi’nce onanmasına karar verilmiştir.
Bu kez, davacı mirasçıları karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
Davacı, eşi davalı ... adına kayıtlı iki parselin (1283,1284) diğer davalı lehine ipotek verildiğini, bu parsellerden 1284 nolu parsel üzerinde birlikte yaşadıkları ev bulunduğunu, ipotek tesis edilirken TBK’nın 584. maddesi uyarınca kendisinin rızasının alınmadığını iddia ederek ipoteğin fekkini talep etmiştir.
Mahkemece ayni teminat sözleşmelerinde eş rızasının aranmayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, iş bu karara karşı davacı vekilince temyiz yoluna başvurulmuş ise de Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesi’nin 29.04.2019 tarih, 2018/3956 esas ve 2019/2757 karar sayılı ilamı ile hükmün onanmasına karar verilmiş, davacı ... mirasçılarınca (çocukları) karar düzeltme isteminde bulunulmuştur.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 194/1. maddesine göre, “Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz.” Bu madde hükmü ile aile konutu şerhi “konulmuş olmasa da” eşlerin birlikte yaşadıkları aile konutu üzerindeki fiil ehliyetleri sınırlandırılmıştır. Sınırlandırma aile konutu şerhi konulduğu için değil, zaten var olduğu için getirilmiştir. Bu nedenle, aile konutu şerhi konulduğunda, konulan şerh “kurucu” değil “açıklayıcı” şerh özelliğini taşımaktadır. Anılan madde hükmü ile getirilen sınırlandırma, “emredici” niteliktedir. Dolayısıyla bu haktan önceden feragat edilemeyeceği gibi eşlerin anlaşmasıyla da ortadan kaldırılamaz ve açık rıza ancak “belirli olan” bir işlem için verilebilir.
TMK’nın 193. madde hükmü ile eşlerin birbirleri ve üçüncü kişilerle olan hukuki işlemlerinde özgürlük alanı tanınmış ise de TMK’nın 194. maddesi hükmü ile eşlerin aile konutu ile ilgili bazı hukuksal işlemlerinin diğer eşin rızasına bağlı olduğu kuralı getirilerek hukuki işlem özgürlüğü, “aile birliğinin korunması” amacıyla sınırlandırılmıştır. Buna göre, eşlerden biri diğer eşin "açık rızası bulunmadıkça” aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez ve aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz. Bu cümleden hareketle, aile konutunun maliki olan eş, aile konutundaki yaşantıyı güçlüğe sokacak biçimde, aile konutunun ipotek edilmesi gibi “tek başına” bir ayni hakla sınırlandıramaz. Bu sınırlandırma “ancak diğer eşin açık rızası alınarak” yapılabilir.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında maddi vakıaları mahkeme huzuruna getirmek taraflara, hukuki nitelendirmeyi yapmak ise hakime ait bir görevdir. Dava dilekçesinde davacı, üzerinde ipotek tesis edilen taşınmazlardan 1284 nolu parsel üzerinde aile konutu bulunduğunu iddia ederek hem bu parsel hem de ...nolu parsel üzerindeki ipoteklerin fekkini talep ve dava etmiştir. Mahkemece davacının üzerinde aile konutu bulunduğunu belirttiği 1284 nolu parsel üzerinde herhangi bir mesken bulunup bulunmadığı, bulunuyor ise aile konutu vasfında olup olmadığı keşfen araştırılarak aile konutu vasfında olduğu anlaşılması halinde tapuda aile konutu şerhi ibaresinin bulunmasının kurucu değil, açıklayıcı nitelikte olduğu değerlendirilip böyle bir durumda diğer eşin ipotek tesisine açık rızası aranacağı gözetilerek varılacak uygun dairesinde bir karar verilmesi gerekirken her iki parsel yönünden de ayni teminat sözleşmelerinde eş rızasının aranmayacağı gerekçesiyle eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. Hükmün bu yönden bozulması gerekirken Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesi’nin 29.04.2019 tarih, 2018/3956 esas ve 2019/2757 karar sayılı ilamı ile gerekçeli olarak onandığı anlaşıldığından, davacı mirasçılarının karar düzeltme itirazlarının kabulü ile Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesi’nin 29.04.2019 tarih, 2018/3956 esas ve 2019/2757 karar sayılı ilamının kaldırılmasına, hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesi’nin 29.04.2019 tarih, 2018/3956 esas ve 2019/2757 karar sayılı ilamının kaldırılmasına, mahkeme hükmünün BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin, temyiz ilam ve karar düzeltme harcının karar düzeltme isteyen davacı mirasçılarına iadesine, 03/03/2022 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Dava konusu her iki parselin tapuda tarla vasfında olduğu ve üzerlerinde aile konutu şerhi bulunmadığı dosya kapsamından anlaşılmış olup TMK'nın 194. maddesi uyarınca üzerinde ipotek tesis edilen taşınmazın aile konutu niteliğinde olması halinde taşınmaz malikinin eşinin rızasının alınması gerektiği, dava konusu ipoteğe konu taşınmazlar üzerinde ise aile konutu şerhi bulunmadığı, TMK'nın 1023. maddesi uyarınca tapuya güven ilkesinin esas olduğu, üzerinde aile konutu şerhi kaydı bulunmayan dava konusu taşınmazlar nedeniyle taşınmaz malikinin eşinin rızasının alınmasına gerek olmadığı, bu sebeple mahkeme hükmünün gerekçeli olarak onanmasına ilişkin Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesi’nin 29.04.2019 tarih, 2018/3956 esas ve 2019/2757 karar sayılı ilamının yerinde olduğu kanaatinde olduğumdan sayın çoğunluğun kabul-bozma yönündeki görüşüne katılmıyorum.