Esas No: 2015/3376
Karar No: 2016/11635
Karar Tarihi: 06.10.2016
2863 sayılı Kanuna aykırılık - Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2015/3376 Esas 2016/11635 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
Suç : 2863 sayılı Kanuna aykırılık
Hüküm : Sanık ... hakkında; Beraat
Sanık ... hakkında; 2863 Sayılı Kanunun 65/1, TCK"nın 62, 52, 53, CMK"nın 231/5. maddeleri gereğince mahkumiyet hükmünün açıklanmasının geri bırakılması
2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan sanık ..."ün beraatine ilişkin hüküm ile, sanık ... hakkında tesis edilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin karar, katılan vekili ve sanık ... müdafii tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
1) Sanık ... hakkında kurulan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesinde:
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının 5271 sayılı CMK"nın 231/12. maddesi uyarınca itiraz kanun yoluna tabi bulunduğu, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına katılan vekili tarafından yapılan itirazın ...2. Ağır Ceza Mahkemesi"nce kesin olarak karara bağlandığı anlaşılmakla, katılan vekilinin ve sanık müdafinin temyiz isteminin, itiraz mahiyetinde değerlendirilmesi suretiyle CMK"nın 264/2. maddesi uyarınca gereği merciince yapılmak üzere dosyanın incelenmeksizin mahkemesine iadesinin temini için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
2) Sanık ..."ün beraatine ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
... II Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu"nun 29/01/1993 tarih ve 3023 sayılı kararı ile tescilli 1. derece arkeolojik sit alanında kalan taşınmazda izinsiz duvar yıkıp yaptığı iddiasıyla sanık hakkında dava açıldığı, arkeolog ve inşaat mühendisi bilirkişiler tarafından tanzim edilen 28/08/2013 tarihli raporda, izinsiz müdahalenin 1. derece arkeolojik sit sınırları içerisinde gerçekleştirildiğinin, yıkılan duvarın 6,20 m uzunluğunda olduğunun, yeniden duvar örülmediğinin ancak hazırlık yapıldığının, yapılan müdahale nedeniyle kaya mezarlarının fiziki yapılarında tahribat oluşmadığının tespit edildiği, sanık ..."in savunmasında, duvarın sıvalarını söktüğü sırada belediyeden görevlilerin geldiğini, işleri durdurduklarını beyan ettiği, tüm dosya kapsamından sanık ..."in, hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilen sanık ... ile yaptığı anlaşma doğrultusunda taşınmazda çalışma yaptığı anlaşılmış ise de, kolluk marifetiyle yapılan araştırmada, yöre halkı tarafından bölgenin sit alanında kaldığının bilindiğinin tespit edildiği, sanık ..."in davaya konu yerde ikamet ettiği ve aşamalardaki savunmasında, çalışmalar sırasında kaya mezarlarına dokunmadığını ve zarar vermediğini beyan ettiğinin anlaşılması karşısında, sanığın, davaya konu taşınmazın sit alanında kaldığını bildiğinin kabulünde zorunluluk bulunduğu, bu itibarla, sanığın atılı suçtan mahkumiyetine karar verilmesi gerektiği gözetilmeksizin hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesis edilmesi,
Kanuna aykırı olup, katılan vekilinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK"un 321. maddesi gereğince hükmün isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 06/10/2016 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
MUHALEFET ŞERHİ
Sanık ... hakkında;....4. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonucunda; 28/03/2014 gün, 2013/91 E-2014/142 K sayılı karar ile 2863 sayılı Kanuna muhalefet suçundan beraat kararı verilmiştir.
Bu karara karşı katılan hazine vekili tarafından süresinde açılan temyiz davası üzerine, Yargıtay Yüksek ... . Ceza Dairesi tarafından yapılan inceleme sonucunda, 06/10/2016 gün, 2015/3376 E-2016/11635 K sayılı karar ile sanık hakkında 2863 sayılı kanuna muhalefet suçundan dolayı verilen beraat kararının; “sanığın davaya konu taşınmazın sit alanında olduğunu bildiği kabul edilerek, hakkında mahkumiyet kararı verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde beraat kararı verildiğinden bahisle” BOZULMASINA, karar verilmiştir.
Yerel mahkemece verilen beraat hükmünün Yargıtay Yüksek ... . Ceza Dairesi tarafından "BOZULMASINA“ dair karara karşı aşağıda arz ve izah edilecek sebeplerle iştirak edilmemiştir.
Sanık ... hakkında; yerel mahkemece verilen beraat hükmünün BOZULMASINA dair kararda, sanığa isnat edilen eylemin sübutu konusunda Yargıtay Yüksek ... . Ceza Dairesinin sayın çoğunluğu ile aramızda uyuşmazlık doğmuştur.
Uyuşmazlığın çözümü için, öncelikle sanık ..."ün, hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen ... ile yaptığı anlaşma gereğince suça konu taşınmazda tadilat yaparken, taşınmaz malikinin gerekli izni almadığını bilip bilemeyeceği ve buna bağlı olarak sanığın suç kastıyla hareket edip etmediğinin toplanan deliller ışığında yeniden irdelenerek yargı kararları ve öğretideki görüşlerden yararlanılarak belirlenmesi gerekmektedir.
Sanık ... hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünde oluşan başlıca şüpheleri şu şekilde açıklamak mümkündür.
1-)Hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen ..., 20/07/2012 tarihli hazırlık aşamasındaki ifadesinde; suça konu taşınmazı 2008 yılında satın aldığını, 2010 yılında evi tamir etmesi için sanık ... ile anlaştığını, evin yanında bulunan istinat duvarına dokunma-ması konusunda; sanık ..."e uyarıda bulunduğunu, ancak sanık ... tarafından suça konu duvarın kendisinin bilgisi dışında yıkılarak sağlamının yapılmak istendiği sırada, yeni duvar yapılmadan görevliler tarafından müdahalede bulunulduğunu,
Yargılama aşamasındaki 30/04/2013 tarihli ifadesinde; hazırlık aşamasındaki ifadesine benzer mahiyette açıklamada bulunarak; duvarın yıkıldığını bilmediğini, bunu sonradan öğrendiğini beyan eylemiştir.
2-)Sanık ...; 12/12/2012 tarihli hazırlık aşamasındaki ifadesinde; 2010 yılında taşınmazın sahibi olan ... ile evin sıvasının ve terasındaki seramiklerin yapılması ve ev ile mezarlar arasındaki yıkılan duvarın onarımı için anlaştıklarını, ancak henüz inşaata başlamadan önce Anıtlar Kurulundan görevlilerin gelerek inşaat yapılamayacağı uyarısında bulundukları için onarım işlemlerini yapamadığını,
Yargılama aşamasındaki 09/04/2013 tarihli ifadesinde; hazırlık aşamasındaki ifadesine benzer mahiyette açıklamada bulunarak, yıkılan duvarın tamiri için izin alınması gerektiğini bilmediğini beyan eylemiştir.
3-)Yargılama aşamasında mahkemece bilirkişi marifetiyle yapılan keşif sonucunda; düzenlenen raporda; a-) İzinsiz müdahalenin 1.derece arkeolojik sit sınırları içerisinde gerçekleştirildiği,
b-)Yıkılan duvarın 6,20 metre uzunluğunda olduğu, yıkıldığı için yüksekliğinin belirlenemediği,
c-)Yapılan fiziki müdahale sebebiyle kaya mezarlarının fiziki yapılarında tahribat olmadığı; belirtilmiştir.
4-).... Su Altı Arkeolojisi Müze Müdürlüğü tarafından düzenlenen 01/12/2010 tarihli raporda; .... karayolu üzerinde bulunan kaya mezarlarının çevresinde; inşai faaliyetlerin bulunduğu, mezarların fiziki müdahaleye maruz kaldığını, mezarların yanında bulunan eskiden mevcut olan merdivenler yıkılarak yeniden yapılmak istendiği; belirtilmesine karşın; yargılamanının dayanığını teşkil eden iddianamede; suça konu taşınmaz ile mezarlar arasındaki duvarın ne zaman kim tarafından yıkıldığına dair herhangi bir tespite yer verilmediği gibi ...Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Müdürlüğüne sunalan 31/05/2012 tarihli raporda da; yargılamaya konu edilen duvarın kim tarafından hangi tarihte yıkıldığına dair tespite yer verilmediği anlaşılmıştır.
Dosyadaki mevcut deliller irdelendiğinde suça konu taşınmaz ile kaya mezarları arasındaki duvarın sanık tarafından yıkıldığının tespit edilemediği gibi sanık tarafından onarım amacıyla duvarın yıkıldığı tespit edilse dahi duvarın onarımı için bina maliki tarafından gerekli iznin alınıp alınmadığının sanık tarafından bilinip bilinmediği konusu oldukça şüphelidir.
Çünkü tadilat işleriyle uğraşan sanığın, taşınmazın sahibi olan ve hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen ..."nin bilgisi dışında; üstelikte oldukça yoğun bir emek sarfedeceği işi duvarın yıkıldığını bilmediğini söyleyen taşınmaz sahibinin beyanına itibar edilmesi halinde anlaşma dışındaki bu işi ücret anlaşması yapmaksızın üstelikte hiç bir menfaati olmadan yapmasının hayatın akışına uygun olmadığı tartışmayı gerektirmeyecek kadar açıktır.
Uyuşmazlığın çözümü için" Ceza Muhakemesi Hukuku" nun en temel ilkelerinden birisi olan ‘Şüpheden sanık yararlanır ilkesinden’ ne anlaşılması gerektiğinin uygulamada ve teoride benimsenen görüşler ışığında açıklanması gerekmektedir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 26.10.2010 tarih, 2010/8-134 esas- 2010/217 karar sayılı içtihadında; ‘Şüpheden sanık yararlanır ilkesi’ özet olarak aşağıdaki şekilde açıklanmıştır.
Latince ‘in dubio pro reo’ olarak ifade edilen ve masumiyet (suçsuzluk) karinesinin bir uzantısı olan ‘şüpheden sanık yararlanır ilkesi’ ceza yargılaması hukukunun evrensel nitelikteki önemli ilkelerinden biridir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel koşulu, suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesine bağlıdır. Şüpheli ve aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak hüküm tesis edilemez. Ceza mahkûmiyeti bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, teorikte olsa hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermemelidir. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermektir.
Anayasanın 38/4. ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/2. maddelerinde düzenlenmiş bulunan suçsuzluk karinesi, suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kişinin suçsuz sayılması gerektiğini ifade etmektedir. Bu karine uyarınca, suçsuz olduğu varsayılan kişinin suçlu kabul edilmesi için kesin hükümle mahkum olması, mahkumiyet için de fiilin ispatlanması, yani şüphenin bertaraf edilmesi gerektiğinden, şüpheden sanık yararlanır ilkesi suçsuzluk karinesinin bir uzantısı olarak karşımıza çıkmaktadır.
Prof. Dr. ... Şüpheden Sanığın İstifade Etmesi İlkesini; ‘Mahkeme, Muhakeme Hukuku açısından kullanılmasına izin verilen bütün delilleri dinlediği halde, maddi mesele hakkındaki şüphesini yenemezse, suç fiilini sanığın lehine olacak şekilde karara bağlar. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/2. maddesindeki ‘suçsuzluk karinesi’, şüpheden sanığın faydalanmasını gerektirir’ şeklinde özetledikten sonra; Şüpheden sanık yararlanır kuralının anlamını şu şekilde açıklamıştır.
Şüpheden sanık yararlanır" ilkesi, ceza yargılaması hukukunda geçerli olan ve mevzuatımızda yazılı olarak hükme bağlanma-mış bulunan bir ispat kuralıdır. Buna göre, bir suç işlediği iddiasıyla yargılanan kimse hakkında mahkûmiyet kararının verilebilmesi için, o kimsenin o suçu işlediğinin yüzde yüz oranında kesin olması, ispatlanmış bulunması gerekir. Bu noktadaki yüzde birlik şüphe dahi, sanığın beraat etmesine yol açar.
Böylece masum bir kimsenin cezalandırılmasındansa, suçlu bir kimsenin serbest bırakılması daha üstün tutulmaktadır. Nitekim jüri sisteminin bulunduğu ... "nde jürinin tek görevi, sanığın suçu işleyip işlemediği konusunda, yani ispat hususunda karar vermektir. Jüri 11 üyeden oluşmaktadır ve bir kimsenin suçu işlediğine karar verilebilmesi için 11 üyeden, 11"inin de sanığın suçu işlediğine kanaat getirmesi gerekir. 10 üye sanığın suçu işlediği; ancak bir üye işlemediği yönünde oy kullandığı takdirde, sanığın beraatına karar verilir. Bu örnek, şüphenin yüzde yüz oranında yenilme-mesi dolayısıyla, sanığın beraatına karar verilmesi gerektiğini göstermektedir.
Yargıtayın da benzer olaylardaki pek çok kararlarında bu ilkeye gerekli önemi verdiği açıkça görülmektedir. Çeşitli kararlarda bu husus şöyle ifade edilmiştir:
Ceza yargılamalarında amaç, gerçeğin hiçbir şüpheye yer bırakılmaksızın ortaya çıkarılmasıdır; şüphenin bulunması halinde, mahkûmiyet kararı verilmesi ceza yargılaması hukukunun genel ilkelerine aykırıdır; şüpheden sanığın yararlanacağı evrensel bir ceza yargılaması hukuku ilkesidir ve varsayımlara dayanılarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz.
Yargıtay Yüksek ... Ceza Dairesinin 24/10/2011 tarih, 2008/15060 E-2011/44361 K sayılı ilamında;
Sanığın aşamalarda yüklenen suçu kabul etmemesi, sanıklardan ... ’in soruşturma aşamasında sanıktan hiç bahsetmediği halde, kovuşturma aşamasında suça konu eşyaları sanık .... tarafından getirilen araç ile götürüldüğü yönündeki beyanı arasında kısmi çelişkinin bulunması ve yüklenen suçu işlemediğini beyan eden sanığın savunmasının aksine hakkında beraat kararı verilen ... in atfı cürüm niteliğindeki beyanı ile tüm dosya içeriği karşısında; sanığın yüklenen suçu işlediğine dair suç isnadı dışında mahkumiyetine yeterli, kesin kanıtlar bulunmadığı gözetilmeden, beraatı yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verildiğinden bahisle yerel mahkeme taarfından verilen mahkumiyet kararının BOZULMASINA, karar verilmiştir.
30/09/2010 tarih, 2006/11735 E-2010/15175 K sayılı ilamında
Sanık ... ’nın, yüklenen hırsızlık suçunu işlediğini gösterir, diğer sanık ... ın aşamalardaki soyut suç atması dışında, savunmasının aksini ispatlayan, her türlü kuşkudan uzak, hükümlülüğüne yeterli, kesin ve inandırıcı hukuka uygun kanıt bulunmadığı gözetilerek, beraatına karar verilmesi gerektiği düşünülmeden, yasal ve yerinde olmayan gerekçeyle yazılı şekilde hükümlülüğüne karar verildiinden bahisle yerel mahkeme tarafından verilen mahkumiyet kararının BOZULMASINA, karar verilmiştir.
Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 22.05.1996 tarih, 1996/3748 esas-1996/4759 karar sayılı içtihadında;
Mahkeme kararının dayandığı tüm verilerin, bu verilere ait mahkemenin ulaştığı sonuçların, iddianın savunma ve varsa tanık anlatımlarına ilişkin değerlendirmelerin açık olarak gerekçeye yansıtılması, Anayasanın 141. ve CYUY" nın 32, 260 ve 308/7. maddeleri uyarınca sanıkları, mağdurları, Cumhuriyet Savcısını ve de herkesi inandıracak ve Yargıtay denetimine olanak verecek biçimde olması gerekir.
Şüpheden sanık yararlanır ilkesi; özenle yapılmış bir hazırlık soruşturmasına, her türlü araştırma soruşturma sonucu toplanmış ve değerlendirilmiş bütün delillere rağmen sanığın suçluluğu veya aleyhe durum konusunda var olan makul şüphenin giderilmemesi halinde uygulanmalıdır. Bu durumun aksi, bu kez de mağdur tarafın, adaletin ve toplumun zarar görmesine sebep olacaktır. Uygulama alanı çok geniş ve hukukumuzda da vazgeçilmez bir yere sahip olan şüpheden sanık yararlanır ilkesi doğru uygulandığı ve doğru anlaşıldığı takdirde adalet sistemine ve hukuka hizmet edebilir.
Ceza muhakemesinin en temel ilkelerinden birisi olan "şüpheden sanık yararlanır" kuralı gereğince; somut olayımızda suça konu duvarın onarımı konusunda taşınmazın maliki olan ... tarafından izin alınmadığının, tadilat işleriyle uğraşan sanık tarafından bilindiğine dair savunmanın aksini ispatlayacak şüpheden arındırılmış kesin kanıtların elde olunamıdığı gibi duvarın sanık tarafından yıkılıp yıkılmadığı dahi tespit edilemediğinden; suça konu duvarın onarım işiyle uğraşan sanık ... tarafından yıkılmadığının; yada en kötü ihtimalle taşınmazın maliki olan ... tarafından izin alınmadığı bilinmeksizin taşınmaz malikin direktifleri doğrultusunda sanık tarafından onarım yapmak amacıyla duvarın yıkıldığının kabulü gerekmektedir. Eylemin sübutu konusunda en küçük bir şüpheyi dahi sanık lehine yorumlayan yerleşik uygulamaların, en kötü ihtimalle taşınmaz malikinin direktifleri doğrultusunda, alacağı ücret karşılığı taşınmazı onarmak isteyen sanığa; şüpheli durumun aleyhe yorumlanarak sorumluluk yüklenmesine kayıtsız kalması beklenemez. Bu duruma çağdaş herhangi bir hukuk sisteminin izin vermesi düşünülemez.
Uyuşmazlığa konu somut olayımızda suça konu taşınmazın onarım işini ücret karşılığı üstlenen sanık ... hakkında yerel mahkeme tarafından verilen beraat kararının BOZULMASINA” dair Yargıtay Yüksek 12. Ceza Dairesince verilen kararın, aşağıda örnek olarak gösterilen Yargıtayın çeşitli dairelerinin içtihatlarına aykırı olduğu gibi Yargıtay Yüksek 12. Ceza Dairesinin kendi içtihatlarına dahi aykırı olduğu ve böyle bir aykırılığın ceza hukukunun temel ilkelerinden olan kanun önünde eşitlik ilkesini zedeleyeceği açıktır.
Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 19/09/2014 tarih, 2014/12885 esas-2014/18264 karar sayılı içtihadında;
Sanıklar M.S ve R.T"nin ise suça konu yapıda işçi olarak çalışma yaptıkları, çalışma yapılan alanın doğal sit alanı içerisinde kaldığı hususunda bilgi sahibi olduklarına ilişkin herhangi bir delil bulunmadığı gibi koruma altına alınan yerde çalışma yaptırmak için ilgili koruma kurulundan izin alması gereken kişininde arazi sahibinin olduğu, dava konusu yerin niteliğini araştırma yükümlülüğünün kendilerinden beklenemeyeceğinden bahisle adı geçen sanıklar M. S ve R.T"nin ise atılı suç bakımından kastlarının bulunmadığı gerekçesiyle yerel mahkemece verilen beraat kararının ONANMASINA, karar verilmiştir.
Yargıtay ... . Ceza Dairesinin 2016/12596 esas-2016/9349 karar sayılı içtihadında;
Yapılan yargılama sonunda, yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmadığı, sanığın inşaat işçisi olup, atılı suçun sanık yönünden sübut bulmadığı, gerekçeleri gösterilerek mahkemece kabul ve takdir kılınmış olduğundan, katılan vekilinin, beraat kararının hukuka aykırı olduğuna ilişkin temyiz itirazlarının reddiyle, sanık N.A"nın beraatine ilişkin hükmün ONANMASINA, karar verilmiştir.
Yargıtay ... . Ceza Dairesinin 02/11/2010 gün, 2008/6313 esas-2010/15634 karar sayılı içtihadında;
İnşaatta çalışan işçiler dinlenerek, inşaatı yaptıran kişi tesbit edilip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, sadece inşaat sahibinin dinlenmesi ile yetinilerek eksik soruşturma sonucu yazılı şekilde karar verildiğinden bahisle yerel mahkemece verilen kararın BOZULMASINA, karar verilirken, kararın ayrıntı içermemesine karşın, inşaat sahibinin sorumlu tutulmak istendiği açıkça anlaşılmıştır
Yargıtay ... . Ceza Dairesinin 06/01/2013 gün, 2012/26367 esas-2013/1315 karar sayılı içtihadında;
Koruma altına alınan yerde inşaat yaptırmak için, ilgili koruma kurulundan izin alması gereken kişinin inşaat sahibi olduğu, sanıklar...,... ın çatı onarımı yapan işçiler oldukları, bu sanıkların izin almak gibi bir sorumluluklarının bulunmadığı, kaldı ki, inşaat sahibinin ilgili yerlere müracaat edip, izin alıp almadığını bilebilecek durumda olmadığından bahisle yerel mahkemece verilen beraat kararının ONANMASINA karar verilmiştir.
Yargıtay Yüksek ... . Ceza Dairesinin 22/02/2016 gün, 2015/2539 E-2016/2576 K sayılı ilamında;
“”Sanık... ın ise arazi maliki olan sanık... ile yaptığı anlaşma gereğince dava konusu araziye sondaj vurmaktan ibaret eyleminde, koruma altına alınan yerde çalışma yaptırmak için, ilgili koruma kurulundan izin alması gereken kişinin arazi sahibinin olduğu, sanık ... "ın izin almak gibi bir sorumluluğu bulunmadığı gibi, dava konusu yerin niteliğini araştırma yükümlülüğünün de kendisinden beklenmeyeceğinden bahisle sanık hakkında verilen beraat kararının ONANMASINA,
Yargıtay Yüksek ... . Ceza Dairesinin 12/01/2016 gün, 2015/2350 E-2016/193 K sayılı ilamında;
Sanık ... "nın iş makinesi operatörü olarak çalıştığı ve iş vereninin talimatıyla olay günü olay yerine zemin düzleştirmek için gittiği, arazi sahibi ... "ın isteği üzerine zemin düzleştirme ve önceden açılan çukurları kapattığı esnada olay yerine kolluk görevlilerinin geldiği, sanığın verdiği ifadelerinde, kendisine verilen talimatla çalıştığını ve ne istenirse onu yaptığını, bir suç kastının olmadığı ve kültür varlığı bulmak amacıyla kazı yapma iddialarını kabul etmediğini beyan ettiği, tüm dosya kapsamından sanık ... "nın verdiği ifadelerin doğru olmadığına ve olay anında kültür varlığı bulabilmek amacıyla izinsiz kazı yaptığına dair delillerin elde edilemediğinden bahisle yerel mahkemece verilen beraat kararının ONANMASINA, karar verilmiştir.
Yargıtay Yüksek ... . Ceza Dairesinin 09/05/2016 gün, 2015/3494 E-2016/8050 K sayılı ilamında;
Sanığın savunmasında, çalışma yapılan alanın arkeolojik sit alanı içerisinde kaldığını bilmediğine ilişkin beyanı ve koruma altına alınan yerde çalışma yaptırmak için, ilgili koruma kurulundan izin alması gereken kişinin arazi sahibinin olması ve gerekli izinleri alıp almadığını denetleme yetkisinin bulunmadığı hususları dikkate alındığında, dava konusu yerin niteliğini araştırma yükümlülüğünün kendisinden beklenmeyeceği, anlaşılmakla;
Yargıtay Yüksek ... . Ceza Dairesinin 09/05/2016 gün, 2014/12564 E-2015/9445 K sayılı ilamında;
Koruma altına alınan yerde çalışma yaptırmak için ilgili koruma kurulundan izin alması gereken kişinin arazi sahibinin olduğu, sanığın arazide müteahhit vasfı ile işçileriyle birlikte çalıştığı, adı geçen sanığın izin almak gibi bir sorumluluğu bulunmadığı gibi, dava konusu yerin niteliğini araştırma yükümlülüğünün de kendisinden beklenmeyeceği, bu kapsamda atılı suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmadığı gözetilmeksizin, mahkemece, sanığa yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmamış olduğu gerekçesiyle, mahkemece yanlış gerekçeyle verilen BERAAT karanın “ yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmadığı” ve “CMK"nın 223/2-e” şeklinde değiştirilmesi suretiyle, DÜZELTİLEREK ONANMASINA, karar verilmiştir.
Yargıtay Yüksek ... . Ceza Dairesinin 28/01/2015 gün, 2014/7903 E-2015/1414 K sayılı ilamında;
Suç tarihinde, 1. derece doğal sit alanı olarak belirlenen sınırlar dahilinde yer alan arazilere ...,... tarafından ekilen tahılın iş makinesi vasıtasıyla biçilmesi işinde çalışan sanıkların, çalışma yapılan arazilerin doğal sit alanı içerisinde kaldığı hususunda bilgi sahibi olduklarına ilişkin herhangi bir delil bulunmadığı, ayrıca koruma altına alınan yerde çalışma yaptırmak için, ilgili koruma kurulundan izin alması gereken kişinin arazi sahibinin olduğu, sanıkların izin almak gibi bir sorumluluğu bulunmadığı gibi, dava konusu yerin niteliğini araştırma yükümlülüğünün de kendilerinden beklenmeyeceğinden bahisle yerel mahkemece verilen beraat kararının ONANMASINa,
Yargıtay Yüksek ... . Ceza Dairesinin 29/06/2016 gün, 2015/13534 E-2016/14368 K sayılı ilamında;
Sanığın suçla ilgisi olmadığını, suça konu yerde ücret karşılığı çalıştığını, suça konu eklentileri yaptıranın dükkanın asıl sahibi ... olduğunu savunması karşısında suça konu yerin kime ait olduğu ve sanığın bu işyerinde ne sıfatla çalıştığı kuşkuya yer bırakmayacak şekilde araştırılarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerektiğinden bahisle yerel mahkemece verilen mahkumiyet kararının BOZULMASINA, karar verilmiştir.
Yukarıda ayrıntılı bir şekilde açıklanan bilgi ve belgeler ile benzer olaylarda benimsenen içtihatlar ışığında somut olayımıza baktığımızda; gerek hazırlık aşamasında gerekse yargılama aşamasında yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğine dair mahkumiyete yeterli ve inandırıcı şüpheden arındırılmış kesin kanıtlara ulaşılamamıştır. Hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen taşınmazın sahibi ..."nin suçtan kurtulmak amacıyla suça konu duvarın kendisinin talimatı dışında sanık tarafından yıkıldığı yönündeki beyanının hayatın olagan akışına da uygun olmadığı tartışmayı gerektirmeyecek kadar açıktır. Zira onarım işi ile uğraşan sanığın, taşınmaz sahibinin bilgisi dışında üstelikte oldukça emek ve mesaiyi gerektirecek bir işi yapmasında hiç bir menfaati bulunmamaktadır. Ayrıca benzer konularda farklı suçlardan dolayı kurulan hükümleri temyizen inceleyen Yargıtay Yüksek ... Ceza-18 Ceza Dairelerinin yukarıda örnek olarak açıklanan içtihatlarında; kanuna aykırı işlerden dolayı taşınmaz sahipleri sorumlu tutulurken, sözleşme karşılığı taşınmazın onarımında yada inşasında çalışan şahısların sorumlu tutulmadıkları gibi bizzat Yargıtay Yüksek ... . Ceza Dairesinin yukarıda örnek olarak açıklanan içtihatlarında; bir taraftan izin alma görevinin taşınmazın sahibine ait olduğu kabul edilirken diğer taraftan sözleşme karşılığı inşaat yada onarım işlerinde çalışan kişilerin sorumlu tutulamayacağı sonucuna varıldığı görülmektedir. Ayrıca yargılamaya kone edilen eylemde suça konu duvarın sanık tarafından yıkıldığıda net olarak belirlenememiştir. Zira benzer olaylarda sanık ya da sanıkları sadece olay nedeniyle tanıyan tanıkların dosya içeriğine uygun iddialarına üstünlük tanınması gerektiği konusunda gerek uygulamada gerekse teoride herhangi bir duraksamanın mevcut olmamasına karşın, incelemeye konu eylemde olduğu gibi yargılamaya konu edilen eylemden dolayı kendi sorumluluğu da bulanan sanık ya da sanıkların beyanlarının daha kuşkulu karşılandığı bilinen bir gerçektir. Yukarıda ayrıntılı bir şekilde açıklandığı üzere; suça konu duvarın sanık tarafından yıkıldığına dair hakkında hükmün açıklanmazının geri bırakılmasına karar verilen taşınmaz sahibinin atfı cürüm niteleğindeki hayatın olagan akışına aykırı beyanı dışında şüpheden arındırılmış kesin kanıtlara ulaşılamadığını dikkate alan yerel mahkemenin toplanan deliler ışığında sanık ... hakkında verdiği beraat kararının yerleşik içtihatlara ve Yargıtay Yüksek ... . Ceza Dairesinin benzer olaylardaki içtihatlarına uygun olmasına karşın, somut olayımızda Yargıtay Yüksek .... Ceza Dairesinin adı geçen sanık hakkında mahkumiyet kararı verilmesi gerektiğinden bahisle yerel mahkemece verilen beraat kararının bozulması gerektiğine ilişkin kararının Yüksek Yargıtayın çeşitli dairelerinin yerleşik içtihatlarına ve Yargıtay Yüksek ... . Ceza Dairesinin kendi içtihatlarına aykırıcı olacağı, böyle bir durumun, kanun önünde eşitlik ilkesini zedeleyeceği gibi ülke gerçekleri ile bağdaşmayacağı da açıktır. Zira zaten iş bulma ihtimali düşük olan ekonomik durum itibariyle zayıf olan kesime, ayrıca izin alınarak yapılması mümkün olan bir işten dolayı anlaşma yaparken izin alınıp alınmadığını araştırma yükümlüğü yüklenmesine, çağdaş herhangi bir hukuk sisteminin izin vermesi düşünülemez.
Bütün ihtimalleri değerlendirmek zorunda olan mahkeme tarafından sanığın suç kastıyla hareket ettiğinin belirlenemediği gibi suça konu duvarın sanık tarafıntdan yıkıldığı dahi belirlenememiştir. Suça konu duvarın, hakkında hükmün açıklannmasının geri bırakılmasına karar verilen taşınmaz sahibinin bilgisi dışında; sanık tarafından yıkıldığına dair taşınmaz sahibinin atfı cürüm niteliğindeki beyanı dışında hiç bir delil elde olunamadığı gibi taşınmaz sahibinin beyanınında hayatın olagan akışına aykırı olduğu tartışmayı gerektirmeyecek kadar açıktır. Toplanan delillere ve yerleşik uygulamalara göre sanık hakkında verilen beraat kararının ONANMASI, gerekirken, Yargıtay Yüksek ... Ceza Dairesinin sayın çoğunluğunun yerel mahkemece verilen mahkumiyet kararının BOZULMASINA, dair kararına yukarıda arz ve izah edilen nedenlerle iştirak edilmemiştir.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.