22. Ceza Dairesi Esas No: 2015/11471 Karar No: 2016/5171 Karar Tarihi: 05.04.2016
Hırsızlık - Yargıtay 22. Ceza Dairesi 2015/11471 Esas 2016/5171 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Hakim kararı, bir hırsızlık suçuyla ilgili mahkumiyeti içermektedir. Kararın niteliği, ceza türü, süresi ve suç tarihi gibi konular ele alınmaktadır. Hükümle ilgili olarak ceza hukuku kurullarının yürürlüğe girdiği andan itibaren işlenen suçlara uygulanacağına ilişkin ileriye etkili olma prensibi ortaya konulmaktadır. Ayrıca, zamanaşımına ilişkin hükümlerin zaman bakımından uygulama sorunu da kararda ele alınmıştır. Kanun maddeleri arasında, 765 sayılı TCK’nun 2/2. maddesi, 5237 sayılı TCK’nun “zaman bakımından uygulama” başlıklı 7. maddesi, 5252 sayılı Kanunun 9/3. maddesi ve 1982 Anayasasının 38/2. maddesi yer almaktadır. Suç tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı TCK’nun 493/1, 522 (normal), 81/2, 102/3 ve 104/2. madde ve fıkraları uyarınca kesintili zamanaşımı süresi dolmamıştır. Ancak sanığa yüklenen fiil ile ilgili 5237 sayılı TCK’nun 152/1-a, 116/2-4, 66/1-e, 67. maddelerine göre kesintili zaman aşımının süresi olan 12 yıl, suç tarihi ile inceleme tarihi arasında dolmuş bulunmaktadır.
22. Ceza Dairesi 2015/11471 E. , 2016/5171 K. "İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi SUÇ : Hırsızlık HÜKÜM : Mahkumiyet
Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle kararın niteliği, ceza türü, süresi ile suç tarihine göre dosya görüşüldü: 765 sayılı TCK’nun 2/2. maddesi, 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nun “zaman bakımından uygulama başlıklı 7. maddesinde düzenlenmiştir. Görüldüğü üzere her iki düzenlemede ceza hukukunun en önemli ilkelerinden birisi olan ceza hukuku kurullarının yürürlüğe girdiği andan itibaren işlenen suçlara uygulanacağına ilişkin” ileriye etkili olma prensibi ile bu ilkenin istinasını oluşturan ve failin lehine olan yasanın geçmişe etkili olması anlamına gelen “geçmişe etkili uygulama” veya geçmişe yürürlük ilkesine yer vermiştir. Somut olaya ilişkin lehe kanunun belirlenmesinde sadece belirli bir hüküm göz önünde bulundurulamaz. Kanun hükümlerinin olaya bir bütün olarak uygulanması sonucuna bakılmak suretiyle lehe kanun belirlenmesi yoluna gidilmelidir. Bu düşünceyle 5252 sayılı Kanunun 9/3. maddesi ile özel hüküm de konulmuştur. Bu arada suç ile sanık arasındaki bağlantısını kesen ve sanığın cezalandırılmasını önleyen yargılamanın her aşamasında dikkate alınması zorunlu olan zamanaşımına ilişkin hükümlerin zaman bakımından uygulama sorunu da vardır. 1982 Anayasanın 38/2. maddesinde dava ve ceza zamanaşımına ilişkin kanun hükümlerinde değişiklik yapılması durumunda maddi ceza hukukuna ilişkin zaman bakımından uygulama kurallarının geçerli olacağı kabul edilmiştir. Buna göre genel yargılaması devam eden dava için dava zamanaşımına ilişkin sürelerde değişiklik yapan sonraki kanun lehe hüküm içeriyorsa bunun da geçmişe etkili olarak 03.06.1942 gün 36/15 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında ana hatları ile açıklandığı üzere, zamanaşımı süresi ceza bağımsızlığını koruyan her suç için ayrı ayrı uygulanacaktır. Tek İstisnası 5252 sayılı Yasanın 9/4. maddesidir. Bu bağlamda somut olaya gelince; Sanığın eylemi, 765 ve 5237 sayılı Yasaların her ikisinde de suç olarak tanımlanmıştır. Sanıklara isnat edilen eylem 765 sayılı TCK’nun 493/1-son; 5237 sayılı
TCK’nun 142/1-a; 143, 116/2-4, 152/1-a maddelerinde öngörülen ve ceza bağımsızlığını koruyan suçları oluşturmaktadır. Suç tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı TCK’nun 493/1, 522 (normal), 81/2, 102/3 ve 104/2. madde ve fıkraları uyarınca bu suça ilişkin kesintili zamanaşımı süresi dolmamıştır. Ancak sanığa yüklenen fiil ile ilgili 5237 sayılı TCK’nun 152/1-a, 116/2-4, 66/1-e, 67. maddelerine göre kesintili zaman aşımının süresi olan 12 yıl, suç tarihi ile inceleme tarihi arasında dolmuş bulunmaktadır. Hal böyle olunca zamanaşımı kuralı da dikkate alınarak, yeniden sanık hakkında lehe olan yasanın saptanması lüzumu, Bozmayı gerektirmiş, sanık ... müdafiinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle isteme aykırı BOZULMASINA, 05/04/2016 tarihinde oybirliği ile karar verildi.