6. Ceza Dairesi 2018/2872 E. , 2020/3432 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SUÇ : Yağma, mala zarar verme
HÜKÜM : İstinaf isteminin esastan reddine, temyiz talebinin reddine dair ek karar
Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 07.06.2017 tarih ve 2016/558 Esas, 2017/245 Karar sayılı ilamı ile nitelikli yağma ve mala zarar verme suçlarından verilen hükme karşı, sanık ... savunmanının, CMK"nin 272 ve müteakip maddeleri uyarınca İstinaf kanun yoluna başvurması üzerine; Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 14. Ceza Dairesince dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu verilen 13.04.2018 gün, 2018/97 Esas, 2018/733 Karar sayılı "Esastan red" kararına karşı, sanık ... savunmanı tarafından usulüne uygun olarak temyiz davası açıldığı; sanık ... hakkında mala zarar verme suçundan kurulan hükmün kesin nitelikte olmasına rağmen sanığın bu hükme karşı da temyiz davası açması sonucu yapılan incelemede 5271 sayılı CMK"nin 286. maddesi uyarınca sanık hakkında bu suçtan verilen hükmün temyiz edilemeyecek hükümlerden olması gerekçesiyle Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 14. Ceza Dairesi’nin 05.06.2018 tarihli ek kararıyla reddedilmesi üzerine; sanık ... savunmanının süresi içinde bu ek kararı da temyiz etmesi üzerine, temyiz dilekçesinde hukuka aykırı olduğu ileri sürülen hususlar ile re’sen incelenmesi gereken konular CMK"nin 288 ve 289. maddeleri kapsamında incelenip görüşüldü;
I-Sanık ... hakkında katılan ...’ya yönelik mala zarar verme suçundan verilen "Temyiz talebinin reddine" ilişkin ek kararın temyiz incelemesinde;
Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler Kurulunun takdirine göre; sanık hakkında mala zarar verme suçuna ilişkin kararın kesin nitelikte olduğu gerekçesiyle, temyiz isteminin reddine dair verilen ek kararda, hukuka aykırılık bulunmadığından,
sanık ... savunmanının temyiz itirazlarının CMK"nin 302/1.
maddesi gereğince reddiyle, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 14. Ceza Dairesince dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu verilen 05.06.2018 gün, 2018/97 Esas ve 2018/733 Karar sayılı temyiz talebinin reddine ilişkin ek kararın tebliğnameye uygun olarak ONANMASINA,
II-Sanık ... hakkında katılan ...’ya yönelik yağma suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
Ancak;
Ceza Muhakemesinin asıl amacı maddi gerçeği ortaya çıkarmaktır. Maddi gerçeğe ulaştıracak araç ise delillerdir. Deliller; sanık açıklamaları, tanık açıklamaları, sanık ve tanıktan başka kişilerin açıklamaları, kolluk, savcı ve hakim tutanakları, özel yazılı açıklamalar, görüntü ve (veya) ses kaydeden araçlarla açıklama ve belirtiler şeklinde ayrıma tabi tutulabilir. Suç konusu ve/veya alet olayın bir parçası iken, olay yerinde kalan her türlü iz ve eser, belirti delil olup, olayı temsil eden dolaylı delildir. Yağma olaylarında genelde tanık yoktur, bu nedenle mağdurun beyanı ve teşhisi önemlidir. Şayet bu konuda duraksama varsa ortada yenilmesi gereken bir şüphenin olduğunun düşünülmesi gerekir. Bütün isnat araçları delildir. Soyut olarakta deliller eşdeğerdedir. Bu nedenle deliller yeterince araştırılmamış veya soruşturma eksik ise bu hususlar giderilmelidir. Soruşturma evresinde toplanmamış delilleri mahkemenin toplaması gerekir. Hakimin sanık lehine ve aleyhine olan delilleri araştırıp; tam bir inanışla özgürce değerlendirerek kuşkudan arınmış bir sonuca ulaşması gerekir. Kuşkular yenilmelidir. Bir takım varsayımlara dayanılarak karar verilmesi ceza muhakemesinin amacına kesinlikle aykırıdır. Kuşku ve çelişki yenilmeden karar verilemez. Bir suç varsa bunun failini belirlemede ancak kanıtların yorumu ile cevaplanacaktır. Ceza mahkûmiyeti bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı ve bu ispat, hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa imkan vermemelidir. Yüksek ihtimal ile deliller yeterli toplanmadan bir ceza verilemez.
Teşhisin yöntemine gelince; ceza yargılaması hukukumuzda teşhise ilişkin açık bir düzenleme bulunmamakta olup, bu konu ilk kez 02.06.2007 gün ve 5681 sayılı Kanunun 5. maddesiyle 2559 sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanununun Ek 6. maddesinde yapılan değişiklikle mevzuatımıza girmiş, anılan maddede teşhis işleminin ne şekilde yapılacağı,
"Polis, olaydaki failin gözaltına alınan şüpheli ile aynı kişi olup olmadığının belirlenmesi bakımından zorunlu olması halinde, Cumhuriyet Savcısının talimatıyla teşhis yaptırabilir.
İşleme başlanmadan önce teşhiste bulunacak kişinin faili tarif eden beyanları tutanağa bağlanır.
Teşhis işlemine tâbi tutulan kişilerin birden fazla ve aynı cinsten olması, aralarında yaş, boy, ağırlık, giyinme gibi görünüşe ilişkin hususlarda benzerlik bulunması gerekir. Teşhis için gerekli olması halinde şüphelinin görünüşü ile ilgili gerekli değişiklikler yapılabilir. Teşhis işlemine tâbi tutulan kişilerin her birinde teşhis sırasında bir numara bulundurulur.
Teşhiste bulunan kişi ile teşhis işlemine tâbi tutulan kişilerin birbirini görmemesi gerekir.
Teşhis işlemi en az iki kez tekrarlanır ve teşhiste bulunması istenen kişiye şüphelinin teşhis edilecek kişiler arasında yer almıyor olabileceği hatırlatılır.
Teşhis işlemine tâbi tutulan kişilerin, bu işlem sırasında birlikte fotoğrafları çekilerek veya görüntüleri kayda alınarak, soruşturma dosyasına konur.
Şüphelinin fotoğrafı üzerinden de teşhis yaptırılabilir. Ancak tek bir fotoğraf veya aynı kişinin farklı fotoğrafları üzerinden teşhis yaptırılamaz. Değişik kişilerin fotoğraflarının aynı büyüklük ve özellikte olmaları gerekir.
Teşhis işlemi tutanağa bağlanır" şeklinde ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.
Bu açıklamalar ışığında somut olayımıza gelirsek;
Mağdurun, olaydan sonra hazırlık soruşturması sırasında 21.03.2016 tarihinde alınan ifadesinde; yatak odasında gördüğü şahsın "25 yaşlarında, 170 cm boylarında, esmer " bir kişi olarak eşgalini verdiği, şahsıları görse tanıyamayacağını beyan ettiği, aynı gün polnet sisteminde bulunan eşgal sorgulamasında yaptırılan teşhiste olumlu teşhiste bulunamadığı, polis ajandasında bulunan sabıkalılar albümünden tek bir fotoğraf üzerinden yaptırılan teşhiste ise sanığı kesin olarak teşhis ettiği, 02.04.2017 tarihinde yakalanan sanığın ise savunmasında atılı suçlamayı ve teşhis işlemini kabul etmediğini, olay tarihinde İstanbul"da olduğunu ve 2012 yılından beri Ankara"ya gelmediğini iddia ettiği,
Hal böyle olunca;
1-Suçun failinin sanık olup olmadığı yönündeki kesin delillerin oluşmasını sağlamak için mağdurun mümkünse mahkemeye celp edilip ayrıntılı beyanı alınarak verdiği eşgal bilgileri ile sanığın ne şekilde örtüştüğü açıklattırılması, gereğinde sanıkla yüzleştirilmesi, bu olanaklı değilse, sanığın olay tarihindeki mevcut haline ilişkin fotoğrafları temin edilip teşhis işleminin bu fotoğraflar üzerinden yaptırılıp tutanaklara yansıtılarak karar verilmesi yerine, sadece fotoğraf teşhis tutanağına dayanılarak, eksik kovuşturma ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
2-Sanığın olay tarihinde İstanbul ilinde bulunduğu ve 2012 yılından beri Ankara"ya gelmediğine ilişkin savunması doğrultusunda araştırma yapılıp, sanığa ait olan ve/veya benimsediği kullanımında bulunan GSM hat ya da hatlarına ilişkin baz istasyonu bilgilerini de içerecek şekilde suç tarihi dönemi kapsayan HTS kayıtları temin edilip, olay günü ve saatinde olay mahallinden sinyal verip vermediğinin tespiti yapıldıktan sonra, kanıtların bir bütün halinde değerlendirilmesi ve sonucuna göre, sanığın hukuki durumunun takdiri gerekirken, eksik soruşturma ile yetinilip yazılı şekilde karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık ... savunmanının temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 14. Ceza Dairesince dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu verilen 13.04.2018 gün, 2018/97 Esas ve 2018/733 Karar sayılı "Esastan red" hükmünün, 5271 sayılı CMK"nın 302/2. madde ve fıkrası uyarınca tebliğnameye uygun olarak BOZULMASINA, dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 08.10.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.