Esas No: 2017/1713
Karar No: 2021/1042
Karar Tarihi: 21.09.2021
Trafik kazası - Rücuen tahsil - Sürücü sertifikasının ehliyete dönüştürülmemesi - Tazminat - Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/1713 Esas 2021/1042 Karar Sayılı İlamı
Hukuk Genel Kurulu 2017/1713 E. , 2021/1042 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 17. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkiline trafik sigortalı, davalının işleteni olduğu aracın dava dışı sürücü idaresinde iken tam kusurlu ve tek taraflı yaptığı trafik kazası nedeniyle müvekkili şirketin araçta vefat eden yolcunun yakınlarına ödeme yaptığını, dava dışı sürücünün ehliyetsiz ve alkollü olarak araç kullanıp kazaya karıştığı tespit edildiğinden müvekkilinin ödenen bedel bakımından sigortalısına rücu şartlarının oluştuğunu ileri sürerek 138.761,23TL’nin ödeme tarihi olan 29.09.2010 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; davanın zamanaşımına uğradığını, kazanın münhasıran alkolün etkisi ile meydana gelmediğini, dava dışı sürücünün, sürücü kursunu tamamladığını ancak ehliyet belgesini almadığını, rücu şartlarının oluşmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme Kararı:
6. Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 11.06.2012 tarihli ve 2011/472 E., 2012/452 K. sayılı kararı ile; bilirkişi raporunda kazanın alkolün etkisiyle değil dava dışı sürücünün ehliyetsiz olması nedeniyle sorumlu olduğunun belirtildiği, dava dışı sürücünün sürücü kursunu tamamladığı ve sürücü sertifikasını da aldığı hususunun çekişmesiz olduğu, sürücünün sertifikasının olmasının, araç kullanma yetkisi vermemekle beraber araç kullanma yeterliliğine sahip olduğunun göstergesi olduğu, idari işlemin tamamlanıp ehliyet belgesinin alınmamasının dava dışı sürücünün kusur değerlendirmesinde önem taşımadığı, sürücünün ehliyetsiz olduğundan bahisle kusurlu kabul edilemeyeceği, bu kabulün aksi yönünde görüş bildiren bilirkişi raporuna itibar olunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay (Kapatılan) 17. Hukuk Dairesinin 10.10.2013 tarihli ve 2012/13710 E., 2013/13690 K. sayılı kararı ile;
“…Dava zorunlu mali sorumluluk trafik sigortacısı tarafından dava dışı zarar görenlere ödenen tazminatın rücuan tahsili istemine ilişkindir.
Trafik Sigortası Genel Şartları B.4-c maddesi uyarınca ödemede bulunan sigortacı, aracın gereken ehliyetnameye sahip olmayan kimseler tarafından sevkedilmesi sonucunda meydana gelen zararları sigortalıdan rücuan tahsilini isteyebilir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun emredici nitelikteki 42-a.2. fıkrası hükmüne göre sürücü sertifikası ehliyet haline dönüştürülmedikçe bu belgeye dayanılarak karayolunda araç kullanılamaz. Somut uyuşmazlıkta, kaza tarihinde dava dışı sürücünün sürücü sertifikası bulunmasına karşın ehliyet haline dönüştürülmediği dosya kapsamından anlaşılmaktadır. O halde mahkemece, sigortalı aracın sürücüsünün sürücü belgesiz aracı kullandığı dikkate alınarak, rücu koşullarının oluştuğu kabul edilip, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 11.06.2014 tarihli ve 2014/173 E., 2014/193 K. sayılı kararı ile; davalının sürücü sertifikasına sahip olduğu, idari işlem olan ehliyete dönüştürmemesinin ilgili şahsın araç kullanma yeterliliği konusunda bir eksiklik oluşturmayacağı, bu durumun tek başına kusur teşkil etmeyeceği, kanunların şeklen uygulanmasının yanında hakkaniyete uygun olarak sonuç doğurmasına dikkat edilmesi gerektiği, nitekim Yargıtayın alkollü araç kullanım durumlarında meydana gelen kaza olaylarında sırf alkol kullanımının sorumluluk için yeterli görmeyip alkolün etkisi ile kaza olayının meydana gelmesindeki illiyet bağını aradığı, bir kimsenin gerekli eğitimi alıp, sertifika almış olması karşısında bunu belgeye bağlandırmaktan öte hiçbir katkı sağlamayacak ehliyet belgesi almamasını kusur olarak kabul etmenin kanunun ruhuna ve amacına aykırı olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; dava dışı sürücünün sürücü sertifikası bulunmasına karşın bu sertifikanın ehliyet hâline dönüştürülmediği konusunda ihtilaf bulunmayan eldeki dava dosyasında; davacı sigortacının zarar gören üçüncü kişilere ödediği tazminat bedelini sigortalısından rücuen talep edip edemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
12. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun (KTK) “Tazminatın azaltılması veya kaldırılması sonucunu doğuran haller” başlıklı 95. maddesi uyarınca; sigorta sözleşmesinden veya sigorta sözleşmesine ilişkin kanun hükümlerinden doğan ve tazminat yükümlülüğünün kaldırılması veya miktarının azaltılması sonucunu doğuran hâller zarar görene karşı ileri sürülemeyeceğinden, ödemede bulunan sigortacı, sigorta sözleşmesine ve bu sözleşmeye ilişkin kanun hükümlerine göre, tazminatın kaldırılmasını veya azaltılmasını sağlayabileceği oranda sigorta ettirene rücu edebilecektir. Bu düzenlemeye paralel olarak; poliçenin düzenlendiği ve davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası (Trafik Sigortası) Genel Şartları’nın “Zarar görenlerin haklarının saklı tutulması ve sigortacının işletene rücu” başlıklı B.4. maddesinde sigortacının sigortalısına rücu edebileceği durumlar sıralanmış olup, davacı vekilince söz konusu maddenin (c) bendi uyarınca, aracın gereken ehliyetnameye sahip olmayan kimseler tarafından sevkedildiği gerekçesiyle rücu talebinde bulunulmuştur.
13. Karayolları Trafik Kanunu’nun 3. maddesinde “Motorlu taşıt sürücüsü sertifikası”, “Teorik ve uygulamalı sınavlarda başarı gösteren sürücü adaylarına verilen belge”; “sürücü belgesi” ise; “Bu Kanunda belirtilen motorlu araçların sürülmesine yetki veren belge” olarak tanımlanmıştır. Kanun’un 42. maddesinde; sürücü sertifikalarının, sınıfına uygun sürücü belgelerine dönüştürülmedikçe sahiplerine karayolunda araç kullanma yetkisi vermeyeceği, sürücü sertifikasını sürücü belgesine dönüştürmeden karayolunda araç kullandığı tespit edilen sürücüye ise idari para cezası verileceği hususu açıkça düzenlenmiştir. Bu durumda sürücü, sertifika sahibi olup ehliyet alma hakkına haiz olsa dahi ehliyetini almadığı süre içinde araç kullanması durumunda sürücü belgesiz araç kullanan kişi konumunda olup bu sırada oluşan kazadan dolayı sigorta şirketinin üçüncü kişilere ödenen zarar miktarı bakımından sigortalısına rücu hakkı bulunmaktadır. Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 13.03.2015 tarihli ve 2013/17-1757 E., 2015/1038 K. sayılı kararında da benimsenmiştir.
14. Sonuç itibariyle mahkemece, sigortalı aracın sürücüsünün sürücü belgesiz aracı kullandığı dikkate alınarak rücu koşullarının oluştuğu kabul edilip sonucuna göre karar verilmesi gerekmektedir.
15. Öte yandan, her ne kadar gerekçeli karar başlığında dava tarihi “21.12.2010” yerine “28.07.2011” olarak gösterilmiş ise de, bu yanlışlık mahallinde düzeltilebilir maddi hata olduğundan bozma nedeni yapılmamıştır.
16. Hâl böyle olunca; yerel mahkemece, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
17. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Aynı Kanun’un 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21.09.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.