Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2018/1024
Karar No: 2021/1039
Karar Tarihi: 21.09.2021

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2018/1024 Esas 2021/1039 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2018/1024 E.  ,  2021/1039 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
    (İş Mahkemesi Sıfatıyla)


    1. Taraflar arasındaki “işçilik alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Gönen Asliye Hukuk Mahkemesince (İş Mahkemesi sıfatıyla) verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesi tarafından yapılan inceleme sonunda bozulmuş, mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
    2. Direnme kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
    3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

    I. YARGILAMA SÜRECİ
    Davacı İstemi:
    4. Davacı vekili dava dilekçesinde; 28.03.2007-04.08.2009 tarihleri arasında davalı işyerinde çalıştığını, çalışma saatlerinin 18:30-08:00 arasında olduğunu, fazla çalışma, hafta tatili ve bayram tatili alacaklarının ödenmediğini ileri sürerek, belirtilen işçilik alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı Cevabı:
    5. Davalı işveren cevap dilekçesi sunmamış, 29.04.2011 tarihli duruşmada davalı temsilcisi açılan davayı kabul etmediklerini, davacının alacağının bulunmadığını beyan etmiştir.
    Mahkeme Kararı:
    6. Gönen Asliye Hukuk Mahkemesinin (İş Mahkemesi Sıfatıyla) 25.12.2014 tarihli ve 2011/29 E., 2014/962 K. sayılı kararı ile; dosya kapsamına sunulan ibranamenin basılı metin şeklinde olduğu, davacının ismini yazıp imzaladığı, işçinin bu imza karşılığında kıdem ve ihbar tazminatlarını aldığı, işçinin hak kazanmadığı ileri sürülen bir borcun ibraya konu olmasının düşünülemeyeceği, savunma ve işverenin diğer kayıtları ile çelişen ibra sözleşmelerinin geçersiz olduğunun kabul edilmesi gerektiği, somut olayda cevap dilekçesi, işveren temsilcisi beyanları ve ibraname içeriği bir arada değerlendirildiğinde ibra sözleşmesinin geçersiz olduğu kanaatine varıldığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Özel Daire Bozma Kararı:
    7. Gönen Asliye Hukuk Mahkemesinin (İş Mahkemesi Sıfatıyla) yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
    8. Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 01.11.2017 tarihli ve 2015/14259 E., 2017/17218 K. sayılı kararı ile; davacının tüm ve davalının sair temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra, “…Somut uyuşmazlıkta; dosyada mevcut imzası inkar edilmemiş ibraname 04.08.2009 tarihli olup, 818 Sayılı Eski Borçlar Kanununun yürürlükte olduğu döneme aittir. Yukarıdaki ilke kararında da açıklandığı üzere ibraname çalışırken alınmamış, savunma ile çelişmiyor ve irade fesadı ile malul değilse verildiği tarih itibariyle geçerlidir. Söz konusu ibraname bu yönüyle incelendiğinde diğer hususlarla birlikte “hafta ve genel tatil günlerine ait ücretlerimi ayrıca yapmış olduğum fazla mesai ücretlerimi eksiksiz olarak aldım.” ibaresini içermekte olup, işveren temsilcisinin 20.12.2011 tarihli oturumda “ben fazla mesai ve hafta sonu ücretlerini ödedim, bayramlarda da kısmen izin verdim.” şeklindeki savunması ibraname ile çelişki içermemektedir. İbranamede davacı işçi söz konusu alacaklarını aldığını belirtmekte, duruşmada dinlenen işveren temsilcisi de aynı borçları ödediğini savunmaktadır. Sadece ulusal bayram ve genel tatil ücreti yönünden kısmen çalışmadan söz edilse de, çalışılan ulusal bayram ve genel tatil bakımından yine bir ödemenin varlığı söz konusudur. Varolmayan bir borç için ibradan söz edilemeyeceği kuralı da davalı tarafın “ödedim” şeklindeki savunması için değil, “fazla mesai, ulusal bayram ve genel tatil ile hafta tatilinde çalışılmadı”savunması için geçerli olabilir ki, somut olayda böyle bir savunma da yoktur. İbraname ile savunmanın çelişmemesi ve ibranamenin geçerlilik bakımından yukarıda söz edilen diğer unsurları da taşıması karşısında ibranameye değer verilerek davacının fazla mesai, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil alacaklarının reddi yerine kabulü hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
    Direnme Kararı:
    9. Gönen Asliye Hukuk Mahkemesinin (İş Mahkemesi Sıfatıyla) 17.04.2018 tarihli ve 2018/65 E., 2018/203 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçeye ilaveten, dosyada bulunan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Teftiş Kurulu Başkanlığının 16.03.2010 tarihli tutanağında davalı işyeri muhasebe işleri sorumlusu ..."in, davacının hafta tatili ve genel tatil ücret alacağının hiç doğmadığı savunmasında bulunduğu, davacı hakkında sadece 2007/Eylül-Kasım ayları itibariyle değişik sürelere ilişkin fazla çalışma ücreti tahakkuklarının bulunduğu, açıklanan nedenlerle ibraname ile savunmanın çeliştiği, ayrıca cevap dilekçesi sunmayan davalı beyanının savunmanın genişletilmesi mahiyetinde olduğu, davalı ödeme itirazında bulunmakla birlikte savunması ile çelişen ve bu nedenle geçersiz olduğu kabul edilen ibranameyle bu itirazını ispat edemeyeceği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
    Direnme Kararının Temyizi:
    10. Direnme kararı süresi içinde taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.

    II. UYUŞMAZLIK
    11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda, davacının imzasını içeren ibranamenin davalı savunması ve işyeri kayıtları ile çelişip çelişmediği, buradan varılacak sonuca göre ibranamenin geçerli olup olmadığı ve ibranamede ödendiği belirtilen fazla çalışma, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatili ücreti alacakları yönünden davanın reddinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

    III. GEREKÇE
    A. Davacı vekilinin temyizi yönünden;
    12. Hukukî yarar dava şartı olduğu kadar, temyiz istemi için de aranan bir şarttır.
    13. Davacı vekilinin mahkemece verilen ilk karara yönelik tüm temyiz itirazlarının Özel Dairece reddedildiği görülmekle, direnme kararına yönelik temyiz isteminde hukukî yararı bulunmamaktadır.
    14. O hâlde davacı vekilinin direnme kararına yönelik temyiz isteminin hukukî yarar yokluğundan reddine karar verilmelidir.
    B. Davalı vekilinin temyizi yönünden;
    15. İbra, borcun özel bir sona erme sebebi olup, alacaklının alacak hakkından vazgeçmesini ve bu surette borçlunun borcundan kurtulmasını sağlayan bir sözleşmedir. İş ilişkilerinde ibraname, genellikle işçinin borçlu durumundaki işverene karşı işçilik alacağının kalmadığını gösteren bir belge niteliğini taşır (Süzek, Sarper: İş Hukuku, 19. Baskı, İstanbul 2020, s. 793).
    16. 6101 sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un (6101 sayılı Kanun) 1. maddesi; “Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse, kural olarak o kanun hükümleri uygulanır. Ancak, Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girmesinden sonra bu fiil ve işlemlere ilişkin olarak gerçekleşecek temerrüt, sona erme ve tasfiye, Türk Borçlar Kanunu hükümlerine tabidir.” şeklinde düzenlenmiştir.
    17. Bu durumda öncelikle belirtmek gerekir ki, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK) 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe girdiğinden, bu tarihten önce yani 818 sayılı Borçlar Kanunu (BK) döneminde düzenlenen ibranamenin hukuken geçerli olup olmadığının 818 sayılı Borçlar Kanun’na göre belirlenmesi gerekir.
    18. Diğer yandan ibra sözleşmesi, mülga BK’da düzenlenmemiş, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren TBK’da düzenlenmiş olup, TBK’nın 132. maddesine göre “Borcu doğuran işlem kanunen veya taraflarca belli bir şekle bağlı tutulmuş olsa bile borç, tarafların şekle bağlı olmaksızın yapacakları ibra sözleşmesiyle tamamen veya kısmen ortadan kaldırılabilir”.
    19. İbra sözleşmesi çalışma ilişkilerinde “ibraname” adıyla yaygın bir uygulama alanı bulmaktadır. İbra sözleşmelerinin geçerliliği sorunu, iş hukukunda “işçi yararına yorum” ilkesi çerçevesinde değerlendirilmiş ve ağırlıklı olarak Yargıtay kararları ışığında bir gelişim izlemiştir.
    20. İşçi emeği karşılığında aldığı ücret ve diğer parasal hakları ile kendisinin ve ailesinin geçimini temin etmektedir. Bu açıdan bakıldığında işçinin nedensiz yere işvereni ibra etmesi hayatın olağan akışına uygun düşmemektedir. Bu nedenle iş hukukunda ibra sözleşmeleri dar yorumlanmaktadır. İşverenin işçiye olan borçlarının asıl sona erme nedeni ifa olarak kabul edilmektedir. Borcun sona erme şekillerinden biri olan ibra sözleşmelerine iş hukuku açısından sınırlı biçimde değer verilmektedir.
    21. Hemen belirtilmelidir ki; iş ilişkisi devam ederken düzenlenen ibra sözleşmeleri geçersizdir. İşçi bu dönemde tamamen işverene bağımlı durumdadır ve iş güvencesi hükümlerine rağmen iş ilişkisinin devamını sağlamak veya bir kısım işçilik alacaklarına bir an önce kavuşabilmek için iradesi dışında ibra sözleşmesi imzalamaya yönelmiş sayılmalıdır.
    22. Ayrıca ibranamenin tarih içermemesi ve içeriğinden de fesih tarihinden sonra düzenlendiğinin açıkça anlaşılamaması durumunda ibranameye değer verilemez.
    23. İbranamenin geçerli olup olmadığı 01.07.2012 tarihine kadar yürürlükte olan mülga BK’nın irade fesadını düzenleyen 23-31. maddeleri yönünden değerlendirilmelidir. İbra sözleşmesi yapılırken taraflardan birinin esaslı hataya düşmesi, diğer tarafın veya üçüncü şahsın hile ya da korkutmasıyla karşılaşması hâlinde ibra iradesine değer verilemez.
    24. Bundan başka ibra sözleşmesi, varlığı tartışmasız olan bir borcun sona erdirilmesine dair bir yol olmakla, varlığı şüpheli ya da tartışmalı olan borçların ibra yoluyla sona ermesi de mümkün olmaz. Bu nedenle işveren tarafından işçinin hak kazanmadığı ileri sürülen bir borcun ibraya konu olması düşünülemez. Savunma ve işverenin diğer kayıtları ile çelişen ibra sözleşmelerinin geçersiz olduğu kabul edilmelidir.
    25. Miktar içeren ibra sözleşmelerinde ise alacağın tamamen ödenmiş olması durumunda borç ifa yoluyla sona ermiş olur. Buna karşın kısmi ödeme hâllerinde ibraya değer verilmemekte ve yapılan ödemenin makbuz hükmünde olduğu kabul edilmektedir. Miktar içeren ibranamenin çalışırken alınmış olması makbuz etkisini ortadan kaldırmaz.
    26. Miktar içermeyen ibra sözleşmelerinde ise, geçerlilik sorunu titizlikle ele alınmalıdır. İrade fesadı denetimi uygulanmalı ve somut olayın özelliklerine göre ibranamenin geçerliliği konusunda çözümler aranmalıdır. Fesihten sonra düzenlenen ve alacak kalemlerinin tek tek sayıldığı ibranamede irade fesadı hâlleri ileri sürülüp kanıtlanmadığı sürece ibra iradesi geçerli sayılmalıdır.
    27. İşçinin ibranamede kanunî haklarını saklı tuttuğuna dair ihtirazı kayda yer vermesi ibra iradesinin bulunmadığını gösterir.
    28. İbraname savunması hakkı ortadan kaldırabilecek itiraz niteliğinde olmakla yargılamanın her aşamasında ileri sürülebilir.
    29. Somut uyuşmazlıkta 28.03.2007-04.08.2009 tarihleri arasında davalı işyerinde çalışan davacı, iş sözleşmesinin haklı neden bulunmaksızın feshedildiğini, fesihten sonra kendisine kıdem tazminatı ödendiğini ancak fazla çalışma, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının ödenmediğini ileri sürerek anılan alacakların davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
    30. Davalı işveren cevap dilekçesi sunmamış, davalı işveren temsilcisi 29.04.2011 tarihli duruşmada davacının alacağının bulunmadığını; 20.12.2011 tarihli duruşmada fazla çalışma, hafta tatili ücretlerini ödediğini, bayramlarda da kısmen izin verdiğini; 23.03.2012 tarihli duruşmada ise her ayın birinde işçilerinin fazla çalışma haklarını ödeyen biri olduğunu, bordro dışı ödemelerinin de bulunduğunu beyan etmiştir.
    31. Bununla birlikte, dosyaya sunulan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Teftiş Kurulu Başkanlığının 16.03.2010 tarihli tutanağına göre işyeri muhasebe sorumlusu...fazla çalışma yapılması hâlinde ücretin ödendiği, haftada bir gün izin kullandırıldığı ve bayram-genel tatil günlerinde çalışılmadığını beyan etmiş ise de, dosya kapsamından işyeri muhasebe sorumlusunun işveren vekili olduğuna dair bir kayda rastlanılmadığından bu beyanın davalı işvereni bağlayıcı olmadığı kabul edilmiştir.
    32. Diğer taraftan, davacıya ait 2007 yılı Eylül ve 2009 yılı Ağustos aylarına ait ücret bordrolarında “fazla mesai” adı altında tahakkuk bulunmaktadır.
    33. Dosya içeriğinde bulunan 04.08.2009 tarihinde düzenlenen ve davacı tarafından imzası inkâr edilmeyen ibranamede ise, davacının hafta tatili ile genel tatil günlerine ait ücretlerini ve yapmış olduğu fazla mesai ücretlerini eksiksiz olarak aldığını, işyerinden herhangi bir alacağının kalmadığını, işyerini geçmişe dönük olarak da ibra ettiğini beyan ettiği görülmüştür.
    34. Belirtmek gerekir ki, davalı işveren temsilcisinin, fazla çalışma ve hafta tatili ücretlerinin ödendiği, bayramlarda kısmen izin verildiği ve davacının hiçbir alacağının bulunmadığını savunduğu; ibranamede de davacının fazla çalışma, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil ücretlerinin ödendiğine dair ifade dikkate alındığında, ibranamenin savunma ile çelişmediği açıktır.
    35. Ayrıca davalı işveren temsilcisi ulusal bayram ve genel tatil günleri yönünden kısmen izin verildiğini ifade etmekle birlikte kısmen çalışma nedeniyle kısmen izin kullandırma şeklinde bir ödemenin var olduğu açıktır.
    36. Öte yandan, ibranamenin davalı işveren tarafından davacının iradesi fesada uğratılarak alındığı da davacı işçi tarafından kanıtlanamamıştır.
    37. Açıklanan bu maddi ve hukukî olgulara göre, mahkemece 04.08.2009 tarihli ibranameye değer verilmeli ve fazla çalışma, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının reddine karar verilmelidir.
    38. Hâl böyle olunca, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
    39. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

    IV. SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle,
    1-Davacı vekilinin temyiz isteminin hukukî yarar yokluğundan REDDİNE (III-A),
    2-Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA (III-B),
    İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
    Karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 21.09.2021 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.




    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi