23. Hukuk Dairesi 2011/204 E. , 2011/231 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-K A R A R-
Davacı vekili, davalılar ..., ..., ..."un müvekkil kooperatifin değişik tarihlerdeki yönetim kurulu üyesi, davalı ..."ın ise kooperatif sorumlu müdürü olduğunu, yeni yönetimin yaptığı incelemeler neticesinde eski yönetimin birçok usulsüz işlemine rastlandığını, kooperatif ortağı olan davalı ..."un ise kooperatife başvurarak davalı ..."a 2005 Eylül ayında 22.800,00 TL vererek senet aldığını beyan ederek bu ödemenin aidat borcundan mahsubunu istediğini, kooperatif kayıtlarında bahsi geçen senede rastlanmadığını, senedin kooperatifle ilgisinin bulunmadığını ileri sürerek, dava konusu senede ilişkin borçlu olmadıklarının tespitine, senedin iptaline, tahsilin önlenmesi için ihtiyati tedbir konulmasına, senet lehdarı haricindeki yönetim kurulu eski üyeleri ve sorumlu müdürün TTK"nun 336/3 ve BK"nun 528 madde gereğince senet bedelini ticari faizi ile ödemelerine, yönetim kurulu eski üyeleri ile sorumlu müdürün hisselerine tedbir konulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 20.11.2008 tarihli duruşmada, yöneticilerin şahsi sorumluluklarına karşı dava açma haklarını saklı tuttuklarını beyan ederek, davanın menfi tespit davası olarak görülmesini talep etmiştir.
Davalı ... vekili, müvekkilinin sayman olarak görevde bulunduğu 20.01.2005 tarih ve 49 sıra numaralı yönetim kurulu kararında davalı ..."dan 20.000,00 TL faizsiz borç alınmasına karar verildiğini, senedin alacaklısı olmayan davacının senet bedelinin ödenmesini isteyemeyeceğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı ... vekili, davalı kooperatifin dava tarihinde doğmuş zararının bulunmadığını, senedin kooperatif adına düzenlendiğini, müvekkilinin şahsi sorumluluğunun bulunmadığını, borç alma konusunda yönetim kurulu kararı bulunduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı ... vekili, müvekkilinin davacı kooperatife borç verdiğini, karşılığında dava konusu senedi aldığını, bu hususta yönetim kurulu kararının bulunduğunu, alınan borcun kayıtlara geçirilmemesi veya kooperatif yöneticilerinin zimmetlerine para geçirmesi nedeniyle müvekkilinin sorumlu tutulamayacağını, senedin kayıtsız, şartsız borç ikrarını içerdiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalılar Nardane ve ... vekili, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, genel kurul tarafından senet ve çek keşide etme konusunda yönetim kuruluna yetki verildiği, yönetim kurulunun 20.01.2005 tarih ve 49 sayılı kararıyla, kooperatif harcamalarında kullanılmak üzere davalı ... Tosundan borç alınmasının kararlaştırıldığı, alınan paranın kasa girişinin bulunmamasının davalı ... ile ilgisinin bulunmadığı, davacı tarafından sorumluluk davasının atiye bırakıldığı gerekçesiyle, davalı ..."un aleyhinde açılan menfi tespit davasının esastan, senet alacaklısı olmayan davalılar hakkındaki davanın husumetten reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, davacı kooperatifin 22.800,00 TL bedelli senetten dolayı borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Öncelikle belirtilmelidir ki, davacı kooperatifin anasözleşmesi “tip anasözleşme” olup “Amaç ve faaliyetler” kenar başlıklı 6/5 maddesinde kooperatifin ancak finans kuruluşlarından kredi alabileceği öngörülmüştür. Davalı kooperatifin muhtelif genel kurul toplantılarında da aynı yönde kararlar alınmıştır.
Diğer taraftan, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 98 nci maddesi göndermesiyle kooperatifler hakkında da uygulanması gereken 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun “Hükmi Şahısların Ehliyeti” başlıklı 137 nci maddesinde; “Ticaret şirketleri hükmi şahsiyeti haiz olup şirket mukavelesinde yazılı işletme mevzuunun çevresi içinde kalmak şartiyle bütün hakları iktisap ve borçları iltizam edebilirler. Bu husustaki kanuni istisnalar mahfuzdur"hükmü yer almakta olup, bu hükümle ticaret ortaklıklarının medeni haklardan yararlanma ehliyeti düzenlenmiştir.
6762 sayılı Ticaret Kanunu’nda yer alan bu düzenleme ile ticaret ortaklıklarının yararlanma hakkı, kanuni istisnalar saklı kalmak kaydıyla şirket mukavelesinde yazılı işletme mevzuunun çerçevesi ile sınırlandırılmış olup, ultravires olarak adlandırılan bu teoriye göre ortaklığın iştigal konusu dışında kalan işlerin ortaklığı bağlamayacağı ilkesi benimsenmiştir.
Hukuk Genel Kurulu’nun 09.12.1998 tarih, 1998/11-863 E. 1998/895 K.sayılı kararında vurgulandığı üzere, kooperatifin böyle bir işlemle bağlı sayılabilmesi ancak bu işleme açıkça icazet vermesi ile mümkün olacaktır.
Yukarıda da ifade edildiği üzere, davacı kooperatif anasözleşmesinin “Amaç ve faaliyetler” başlıklı 6/5 maddesinde kooperatifin ancak finans kuruluşlarından borç alabileceği öngörülmüştür. 1163 sayılı Yasa’nın 3 ncü maddesi uyarınca bu anasözleşme tescil ve ilan edilmekle üçüncü kişilerin kooperatifin amacını ve konusunu bildiklerine ilişkin bir karine oluşur ve aksi üçüncü kişilerce iddia ve ispat edilmedikçe bu karine etkisini sürdürür (Bkz. G.Eriş, Uygulamalı Kooperatifler Hukuku, 2.Baskı, Sh.1128).
1163 sayılı Yasa’nın 59/1 nci maddesi hükmü karşısında da temsile yetkili kişiler ancak kooperatif namına onun amacının gerektirdiği bütün hukuki işlemleri yapabileceklerinden kooperatifçe açıkça icazet verildiği anlamına gelecek bir işlem bulunmadığı durumda, kooperatif yöneticilerinin imzaladığı bonolar kooperatif yönünden bağlayıcı olmayacaktır.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay irdelendiğinde;
Dava konusu bononun ihdas nedeni hanesinde “nakden” ibaresi bulunmakta ve davalı/alacaklı bononun elden verilen para borcu karşılığında düzenlendiğini savunmakta, davacı/borçlu kooperatif ise kooperatif kayıtları ile eski yönetim tarafından yapılan usulsüzlükleri dayanak göstererek bononun usulsüz ve karşılıksız olduğunu ileri sürmektedir.
Bu durumda, öncelikle, özel kişilerden borç para alınmasına icazet verildiği anlamına gelecek bir işlem bulunup bulunmadığı belirlenmeli, kooperatif yöneticilerine özel kişilerden borç alma konusunda yetki verilmemiş ancak buna rağmen borç alınmış ise uyuşmazlık ilke olarak sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde çözümlenmelidir.
Bunun için; kooperatifin, uyuşmazlık konusu bononun verildiği iddia edilen tarih ve öncesindeki mali yapısı incelenmeli, davalı kooperatifin borç almasına gerek olup olmadığı saptanmalı, davalının kooperatife verdiğini iddia ettiği borcun defter kayıtlarında bulunup bulunmadığı, paranın kooperatif kasasına girip girmediği, kooperatif tarafından kullanılıp kullanılmadığı, kullanılmış ise ne şekilde kullanıldığı da tespit edilmeli, böylece, davalı alacağının kaynağı tereddütsüz belirlenmelidir. Bunun yanı sıra kooperatifin ortaklardan temin ettiği gelirler ile kasa kayıt ve belgeleri incelettirilerek karşılaştırma yapılmalı, gelirler ile giderler arasında fark bulunup bulunmadığı, dava konusu bononun gelir gider farkı ile uyum gösterip göstermediği açığa kavuşturularak, uygun sonuç çerçevesinde karar verilmesi gerekirken, bu hususlara ilişkin tespit ve görüş içermeyen ve denetime elverişli bulunmayan yetersiz bilirkişi raporuna itibar edilerek eksik incelemeye dayalı yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine 12.09.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.