15. Ceza Dairesi 2016/4577 E. , 2017/784 K.
"İçtihat Metni"Dolandıcılık suçundan sanık ..."in, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 157/1 ve 52/2-3. maddeleri uyarınca 2 yıl 6 ay hapis ve 3.000,00 Türk Lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına dair Gaziantep 17. Asliye Ceza Mahkemesinin 18/01/2011 tarihli ve 2010/118 esas, 2011/15 sayılı kararının Yargıtay 15. Ceza Dairesinin 23/02/2016 tarihli ve 2013/26985 esas, 2016/2012 sayılı ilamı ile onanmasını müteakip, sanık müdafii tarafından yapılan yargılamanın yenilenmesi talebinin reddine ilişkin aynı Mahkemenin 01/06/2016 tarihli ve 2010/118 esas, 2011/15 sayılı ek kararına yönelik itirazın keza reddine dair Gaziantep 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 21/06/2016 tarihli ve 2016/888 değişik iş sayılı karar aleyhine Yüksek Adalet Bakanlığınca verilen 01.11.2016 gün ve 94660652-105-27-9588-2016 sayılı kanun yararına bozma talebine dayanılarak dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 18/11/2016 gün ve 2016/386672 sayılı tebliğnamesiyle dairemize gönderilmekle okundu.
Kanun yararına bozma isteyen tebliğnamede;
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 11/03/2014 tarihli ve 2012/3-909 esas, 2014/121 sayılı kararında, “Delil ve olayların, yargılamanın yenilenmesi nedeni olarak kabul edilebilmesi için "yeni" olması gerekmektedir. Hükmü veren mahkemeye bildirilmemesi sebebiyle, hükümde dikkate alınmamış olan her olay ve delil hükümlü tarafından bilinip bilinmemesi önemli olmaksızın "yeni" olarak nitelendirilmektedir. Olay ya da delilin yeniliği, olayın kesin hükümden sonra meydana gelmiş olmasıyla değil, kesinleşmiş olan hükmün verilmesi sırasında değerlendirilip değerlendirilmediği ile bağlantılıdır. Kesin hükümden önce meydana gelen ancak mahkemenin bilgisine sunulmayan ya da mahkeme tarafından değerlendirilmeyen deliller ve olaylar da "yeni" sayılmalıdır. Bu doğrultuda hükmü veren mahkemeye bildirilmediğinden yargılama yapılırken değerlendirilemeyen her türlü olgu ve delil de "yeni" sayılmaktadır.” şeklindeki açıklamalar nazara alındığında,
Somut olayımızda, suç tarihinde sanığın kardeşi olan diğer sanık ..."nin müştekinin yanına adres sorma bahanesiyle geldiği ve bu sırada sanık ...’in de onların yanına gelerek parasının olmadığını ve yanında bulunan külçe altını alıp almayacaklarını sorduğu bunun üzerine ...’nin 1.000 TL vererek Mehmet’ten bir şeyler alıp müştekiye de hemşerim bunlar İranlı altını getirip burada ucuza satarlar paran yoksa parmağındaki yüzüğü ver sen de al demesi üzerine müştekinin de parmağındaki altın yüzüğü verip külçe altına benzer çakmağı alıp kuyumcuya bozdurmak için gittiğinde altın olmadığını öğrendiği olay nedeniyle, sanığın aşamalarda değişmeyen ifadesinde, olay tarihinde Adana İli Seyhan İlçesinde bulunduğunu, ... Bankasının ATM"sinde kredi kartına ve ...bank"a giderek ek hesabına para yatırdığını beyan etmesi, müşteki ..."un karar tarihinden sonra dosya içine sunmuş olduğu 11/02/2016 ve 25/05/2016 tarihli dilekçelerinde, daha sonra sanık ... ile yüzyüze görüştüğünü ve kendisini dolandıran kişi olmadığını tespit ettiğini belirtmesi, mahkemesince sanık hakkında benzer birden fazla dosyasının bulunduğu belirtilerek hüküm kurulmuş ise de, sanığın benzer eylemleri nedeniyle Adıyaman 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 06/10/2010 tarihli ve 2009/179 esas, 2011/554, Cizre 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 11/10/2012 tarihli ve 2012/15 esas, 2012/112, Balıkesir 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 11/12/2012 tarihli ve 2011/299 esas, 2012/910, Gaziantep 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 17/11/2011 tarihli ve 2009/122 esas, 2011/1282 sayılı dosyalarından yapılan yargılamalarda beraatine karar verilmiş olması karşısında, mevcut deliller birlikte değerlendirildiğinde sanığın beraatini veya daha hafif bir ceza uygulanmasını gerektirecek nitelikte bulunduğu cihetle, sanık müdafiinin yargılamanın yenilenmesi talebinin esastan incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği gözetilmeden itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden 5271 sayılı CMK.nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunmuştur.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
5271 sayılı CMK’nın 311. maddesinde, hükümlü lehine yargılamanın yenilenmesi nedenleri sınırlı olarak sayılmış olup, aynı maddenin 1. fıkra “e” bendinde, “Yeni olaylar veya yeni deliller ortaya konulup da bunlar yalnız başına veya önceden sunulan delillerle birlikte göz önüne alındıklarında sanığın beraatını veya daha hafif bir cezayı içeren kanun hükmünün uygulanması ile mahkûm edilmesini gerektirecek nitelikte olursa” şeklinde düzenlenmiştir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 11.03.2014 tarih ve 2012/3-909, 2014/121 sayılı kararı ile daha birçok kararında da belirtildiği üzere, delil ve olayların, yargılamanın yenilenmesi nedeni olarak kabul edilebilmesi için "Yeni" olması gerekmektedir. Hükmü veren mahkemeye bildirilmemesi sebebiyle, hükümde dikkate alınmamış olan her olay ve delil hükümlü tarafından bilinip bilinmemesi önemli olmaksızın "Yeni" olarak nitelendirilmektedir. Olay ya da delilin yeniliği, olayın kesin hükümden sonra meydana gelmiş olmasıyla değil, kesinleşmiş olan hükmün verilmesi sırasında değerlendirilip değerlendirilmediği ile bağlantılıdır. Kesin hükümden önce meydana gelen ancak mahkemenin bilgisine sunulmayan ya da mahkeme tarafından değerlendirilmeyen deliller ve olaylar da "Yeni" sayılmalıdır.
Daha önceden mahkemeye bildirilen ancak mahkeme tarafından değerlendirilerek inandırıcı bulunmadığı için dikkate alınmayan delil ve olgular "Yeni" değildir. Buradaki yenilikten anlaşılması gereken taraf bakımından değil, mahkeme bakımından olay ya da delilin yeni olmasıdır. Mahkemece bilinmeyen, incelenmeyen, yargılama konusu yapılmayan ve bu nedenle değerlendirilmeyen deliller "Yeni delil veya olay" kapsamındadır.
Ayrıca, yeni olay ya da delilin yargılamanın yenilenmesi sebebi olması için aynı zamanda "Önemli" de olması gerekmektedir. Diğer bir ifade ile yeni deliller ve olaylar ortaya konulduklarında tek başlarına ya da önceden sunulan delillerle birlikte değerlendirildiğinde sanığın beraatını veya daha hafif bir ceza uygulanmasını gerektirecek nitelikte olmalıdır.
İncelenen dosyada; hükümden sonra şikayetçi tarafından verilen 25.05.2016 tarihli dilekçede, hükümlü ile yüz yüze geldiklerinde kendisini dolandıran kişinin ... olmadığına dair kesin kanaate ulaştığını belirttiği anlaşılmış ise de, şikayetçinin ilk etapta gösterilen altı adet fotoğraftan hükümlüyü tereddütsüz olarak teşhis etmesi yanı sıra mahkemenin yalnızca teşhise dayanarak hüküm kurmayıp, hükümlünün aracında suça konu çakmakla aynı ebatta ve çakmakla uyumlu çakmak kutusunun ele geçirilmesini de aleyhine delil olarak kabul etmesi, ayrıca hakkında açılan birçok davadan beraat etmesine rağmen, aynı kişilerle birlikte birçok eyleme iştirak ettiğinden bahisle mahkumiyet hükümlerinin de bulunması, yine olayda kullanılan aracın hükümlüye ait çıkması yanı sıra yenileme dilekçesi ekinde sunulan banka dekontlarının yargılama aşamasında ileri sürülüp, gerek mahkemesince gerekse de Yargıtay’ca değerlendirmeye konu olmaları nedeniyle söz konusu belgelerin de yasanın aradığı yeni delil niteliği taşımadıkları anlaşılmakla, bu gerekçelere dayanılarak yargılamanın yenilenmesi isteminin reddine ilişkin Gaziantep 17. Asliye Ceza Mahkemesinin kararında isabetsizlik bulunmadığından, bu karara karşı yapılan itirazın reddine dair Gaziantep 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 21.06.2016 tarih ve 2016/888 değişik iş sayılı kararına yönelik yerinde görülmeyen kanun yararına bozma isteminin REDDİNE, 23.01.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.