1. Hukuk Dairesi 2016/14252 E. , 2020/334 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-ALACAK
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil- alacak davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması ve danışıklı temlik nedenine dayalı tapu iptali-tescil, olmazsa alacak isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakan babaları ..."ın ... ada ... nolu parseldeki payının vekil kıldığı davalı yeğeni ... tarafından diğer davalı yeğeni ..."e aktarıldığını, vekalet görevinin kötüye kullanılması ve muvazaalı temlik nedeniyle işlemin geçersiz bulunduğunu ileri sürerek tapu iptali-tescile, aksi takdirde mirasbırakanlarının pay bedelinin vekil ..."dan tahsiline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalılar, işlemin davacıların mirasbırakanının iradesine uygun biçimde yapıldığını belirtip davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, ileri sürülen iddiaların kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Getirtilen kayıtlardan:
Dava konusu ... ada ... parsel(275 m2. arsa) sayılı taşınmaz 07.01.1987 tarihinde ölen ... adına kayıtlı iken, 06.07.2009 tarih, ... yev.s. işlem ile mirasçıları olan oğlu ... ile ölen oğlu ..."ın eşi ... ve çocukları ... ile ... (...) ..."ya elbirliği halinde mülkiyet şeklinde intikalen tescil edildiği; aynı tarih(06.07.2009) ve ... yev. s. resmi akitte de, ..., ... ve ...’un taşınmazdaki iştirak paylarını ... (...) ..."ya satış yoluyla temlik ettikleri, resmi akitte ..."yu 30.06.2009 tarihli genel vekaletnameyle vekil kıldığı ...’un temsil ettiği görülmektedir.
Bilindiği üzere, Borçlar Kanununun temsil ve vekalet akdini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nda(TBK) sadakat ve özen borcu vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 sayılı Borçlar Kanununun 390. maddesi) aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse görülecek işin niteliğine göre belirlenir(TBK"nin 504/1). Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil, değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK"de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK"de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilinin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 sayılı Türk Medeni Kanunun(TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa, vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması TMK"nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (re"sen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötüniyeti teşvik etmek, en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötüniyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
Somut olayda; dosya içeriği ve dinlenen tanık anlatımları yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde, davacıların mirasbırakanı ...’ın taşınmazdaki payının yeğeni olan vekil ... tarafından diğer yeğeni ... (...) ..."ya satış suretiyle devri nedeniyle ...’a herhangi bir bedel ödendiğinin kanıtlanamadığı, vekil ile işlem yapan ...’in de vekil ...’nın kardeşi olduğu ve ... ile el ve işbirliği içerisinde hareket ettiği sonuç ve kanaatine varılmaktadır.
Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile reddedilmesi isabetsizdir.
Davacıların temyiz itirazları açıklanan nedenden ötürü yerinde bulunduğundan kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun geçici 3. maddesi yollamasıyla) 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 22/01/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.