10. Hukuk Dairesi 2015/25064 E. , 2017/9357 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava; 07.07.2010 tarihli trafik kazasında vefat eden sigortalı hak sahiplerine bağlanan pesin sermaye değerli gelir ve cenaze masraflarının rücuan tahsili istemine ilişkin olup, davanın yasal dayanağı 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunun “Uzun Vadeli Sigorta Hükümleri” başlığını taşıyan 4. bölümünde 25 – 42. maddeler yer almakta olup 32. maddede, ölüm sigortasından sağlanan haklardan birisinin, hak sahiplerine ölüm aylığı bağlanması olduğu açıklanmış, “Uzun vadeli sigorta kolları bakımından üçüncü kişinin sorumluluğu” başlıklı 39. maddenin 1. fıkrasında da, üçüncü bir kişinin kastı nedeniyle malûl veya vazife malûlü olan sigortalıya veya ölümü durumunda hak sahiplerine, bu Kanun uyarınca bağlanacak aylığın başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısı için Kurumca zarara sebep olan üçüncü kişilere rücû edileceği belirtilmiştir.
Sigortalının iş kazasına bağlı olmaksızın ölümü durumunda hak sahiplerine, diğer koşulların da varlığı durumunda uzun vadeli nitelikteki ölüm sigortasından ölüm aylığı bağlanabilecektir. Aylık bakımından Kurum"un rücû hakkı 39/1. maddede düzenlenmiş olup 21/4. maddeden en belirgin farkı, 21/4. maddede rücû alacağından sorumluluk kusura dayalı iken 39/1. maddede kasıt koşulu söz konusudur.
Diğer taraftan, 04.06.1958 gün 15/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında da vurgulandığı üzere, bir davada dayanılan maddi vakıaları açıklamak tarafların, bu olguları hukuki olarak nitelendirmek, uygulanacak yasa maddelerini belirlemek ve doğru olarak yorumlayıp uygulamak da hakimin görevidir. Diğer bir deyişle; bir davada maddi olayı anlatmak taraflara, hukuki nitelendirmeyi yapmak hakime aittir (Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu "HUMK." madde 76, Hukuk Muhakemeleri Kanunu "HMK." madde 33). Somut olayda, davaya konu trafik kazası sonucu vefat eden sigortalının haksahiplerine, 5510 sayılı Kanunun 32. maddesi kapsamında uzun vadeli sigorta kollarından olan ölüm sigortasından ölüm aylığı bağlandığı anlaşılmakta olup, bu yönde davanın yasal dayanağının 5510 sayılı Kanunun 39. maddesinin birinci fıkrası olduğu belirgindir.
Bu yönde, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun "Kast" başlıklı 21. maddesi; "Suçun oluşması kastın varlığına bağlıdır. Kast, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir." düzenlemesini içermektedir. Buna göre, Kanunun suç saydığı bir eylem dolayısıyla kişinin cezalandırılabilmesi için, kural olarak eylemin kasten işlenmiş olması gerekir. Kastın unsurları ise:
1)Öngörme Unsuru; Failin kasten hareket etmiş sayılabilmesi için, sonuç alt unsuru da dahil olmak üzere yasal tanımda yer alan tüm unsurları öngörmüş, yani onları bilmiş olması gerekir.
2)İsteme (irade) Unsuru; Bir şeyin bilinmiş olması, o şeyin aynı zamanda istenmiş olduğunu göstermez. Yani, öngörme, aynı zamanda isteme anlamına gelmez. Bu nedenle, failin kasten hareket ettiğini söyleyebilmek için, başta kanunda tanımlanan sonuç alt unsuru olmak üzere, öngördüğü tüm hususları aynı zamanda istemiş olması gerekir.
Failin öngördüğü ile istediği arasında uygunluk varsa, yani öngördüğü sonuca ulaşmak için iradesini harekete geçirmişse, kastı oluşmuş sayılır ve bundan sorumlu tutulur. (Kayıhan İçel, ... Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Yıl:6 Sayı:12 s.61-70)
5510 sayılı Kanunun 39. maddesinin birinci fıkrası hükmüne göre; Kurumun rücu hakkı, üçüncü kişinin sadece kasıtlı fiili haline özgülenmiştir. Yasanın açık ve buyurucu hükmüne göre; üçüncü kişi, kasta dayanmayan fiili sonucunda sigortalının malül kalmasına veya ölümüne neden olmuş ise, sigortalıya veya hak sahiplerine bağlanan aylıkların ilk peşin değerinin yarısından sorumlu tutulması mümkün değildir.
Yukarıda bahsedilen ilkeler çerçevesinde 5510 sayılı Yasanın 39. madde kapsamında sorumluluk için olayda kast unsurunun bulunmasının gerektiği ancak dava konusu olayın trafik kazası olduğu ve kast unsurunun olmadığı dikkate alınmadan hüküm kurulması isabetsiz ise de; yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle sonucu itibari ile doğru olan hükmün ONANMASINA, 28.12.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.