17. Hukuk Dairesi 2010/24 E. , 2010/1450 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün davacı ve davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, müvekkiline ait aracın neden olduğu kaza sonucunda hasar gören aracın kasko sigorta şirketine müvekkilince ödeme yapıldığını, davalının ise trafik sigortacısı olup, ödenen zarardan sorumlu olduğunu ileri sürerek, 3.483,00 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesi talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, geçerli bir trafik sigortası bulunmadığını, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davacı tarafından sunulan poliçe örneği uyarınca, davacıya ait aracın davalı nezdinde geçerli bir trafik sigortası olduğu bu nedenle ödenen zarardan davalının sorumlu olduğu gerekçesi ile, davanın kabulüne 3.483,00 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm davalı vekili ve katılma yolu ile davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Davalı vekilinin temyiz dilekçesi davacı vekiline 22.05.2009 tarihinde tebliğ edilmiş, hüküm davacı vekilince 01.06.2009 tarihinde mahkemeye sunulmuş ise de, HUMK.nun 433.maddesinde öngörülen 10 günlük yasal temyiz süresi geçirildikten sonra 29.12.2009 tarihinde temyiz defterine kaydedilmiş ve harcı yatırılmıştır. 1.3.1990 gün ve 3/4 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında,
süresinden sonra yapılan temyiz istemleri hakkında Yargıtay tarafından da bir karar verilebileceği öngörüldüğünden, HUMK.nun 432/4.maddesi uyarınca davacı vekilinin temyiz isteminin süre yönünden reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
3-Dava, davacı sigortalı tarafından ödenen ve konusu itibariyle trafik sigortası teminatı kapsamından bulunan, ancak geçerli bir poliçe olmadığı gerekçesi ile ödenmeyen üçüncü kişi zararının davalıdan rücuan tahsili istemine ilişkindir.
Davacı, aracının davalı şirket tarafından trafik sigorta poliçesi ile sigortalandığını ileri sürmüş, davalı ise hiç prim ödenmemesi nedeni ile poliçenin başlangıçtan itibaren geçersiz olduğunu savunmuştur. Tramer kayıtlarından da poliçenin başlangıçtan itibaren geçersiz olduğu görülmektedir. Her ne kadar dosya kapsamında, risk tarihini kapsayan bir poliçe bulunmakta ise de, davacı tarafından sunulan poliçe, fotokopi olup, aslı dosyada yer almamaktadır.
O halde, mahkecemece taraflardan poliçenin aslı istenmeli, uzman bilirkişi aracılığı ile sözleşmeyi düzenleyen acente ve sigorta şirketinin defter ve kayıtlarında inceleme yapılarak, kazadan önce poliçe tanzim edilip edilmediği, primin tahsilinin gerçekleşip gerçekleşmediği, feshine ilişkin her hangi bir işlem yapılıp yapılmadığı, poliçenin kaza tarihinde geçerli olup olmadığı tespit edilmeden eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1 numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin katılma yolu ile temyiz isteminin süre yönünden reddine, 2 numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, 3 numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile hükmün davalı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden taraflara geri verilmesine 23.2.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.