11. Hukuk Dairesi 2019/773 E. , 2019/2100 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ... 1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada ... 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince bozmaya uyularak verilen 04/04/2017 tarih ve 2016/107-2017/100 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesinin davalı vekili ve katılma yoluyla davacı vekili tarafından istenildiği ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, bazı noksanlıkların ikmali için mahalline gönderilen dosyanın eksikliklerin giderilmesinden sonra gönderildiği anlaşılmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davacı şirketin otomotiv sektöründe faaliyet gösterdiğini, ilk defa 1989 yılında tescil edilen ve devamında 2007 ‘ye kadar değişik tarihlerde davacı adına tescilli “LEXUS” markaları bulunduğunu, markanın Türkiye dahil dünyanın pek çok ülkesinde tescilli olduğunu, davalı adına 195959 numara ile 9, 16, 28. sınıftaki mallar için tescilli ""LEXUS"" markasının davacı adına tescilli tanınmış “LEXUS"" markasının itibarından haksız kazanç sağlanmasına neden olduğunu ve ayırtedici karakterine zarar verdiğini ileri sürerek 556 sayılı KHK"nın 7/1-b , 8/1-b , 9, 14, 35, 42 ve Paris Sözleşmesinin 1. mükerrer 6. maddesi uyarınca ve ayrıca kullanmamadan dolayı davalı adına tescilli markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini, davalının tescilli markasının tescil kapsamı dışında kalan mallar üzerinde kullanılmasının davacıya ait marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, davalının eylemlerinin durdurulması ve önlenmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, davacının teminat yatırması gerektiğini, davanın zamanaşımına uğradığını, tescil kapsamı dışında kullanımın söz konusu olmadığını, iddiaların haksız olduğunu, davacı markasının tanınmışlık düzeyinin yüksek olmadığını, davacının kötüniyet olgusunu ispat edemediğini, davalı markasının tanınmış olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Bozmaya uyulmakla yapılan yargılamada mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacı markasının tanınmış marka olduğu, davalının davacıya ait tanınmış markanın itibarından haksız kazanç sağlamasına ve davacıya ait "LEXUS" markasının ayırt edici karakterine zarar vermesine neden olduğu gerekçesiyle davalı adına tescilli 95959 nolu ”LEXUS” ibareli markanın tescilli olduğu tüm sınıflar bakımından hükümsüzlüğüne, kullanmama nedeniyle hükümsüzlük talebi hakkında Anayasa Mahkemesinin iptal kararı dikkate alınarak esas hakkında bir karar verilmesine yer olmadığına, “parti ve disco ışığı, flaşör, gece lambası, kamp feneri, spot fener, ışıldak, çalışma lambası, spot fener lambası, el feneri” emtilarında tescili almadığı halde ve davacının tescili kapsamında bulunan emtia sınıfında davalının ticari olarak faaliyette bulunduğu anlaşıldığından bu ürünler yönünden marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunun tespitine, kullanımın durdurulmasına ve önlenmesine karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili ve katılma yoluyla davacı vekili temyiz etmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin bütün temyiz itirazları, davalının ise aşağıdaki bentler dışındaki sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Dava, markanın hükümsüzlüğü ile marka hakkına tecavüzün tespiti ve önlenmesine ilişkindir. Her ne kadar yerel mahkemece davalı markasının hükümsüzlüğüne karar verilmiş ise de, olaya uygulanacak 556 sayılı KHK 41/a maddesi uyarınca marka hükümsüzlük davası 5 yıllık hak düşürücü süreye tabidir. Kötü niyetle tescil edilen markalar yönünden ise hükümsüzlük davası açma hakkı hak düşürücü süreye bağlı değildir. Ancak bu halde, dava açan kişinin de kötüniyetli olmaması ve aynı zamanda karşı tarafın kötüniyetini ispat etmesi gerekir. Tek başına tanınmış bir markanın aynı/benzer tescil edilmiş olması markanın kötüniyetli tescil edildiği anlamına gelmez. Böyle bir ihtimalde 556 sayılı KHK 8/4 maddesi koşulları dikkate alınarak hükümsüzlük talebinin incelenmesi gerekir. Bu kapsamda, davalının 98/3491 sayılı “LEXUS” ibareli ve 20.03.1998 başvuru konusu yaptığı markasını kullanılıyor olması da dikkate alındığında, başvuru tarihi itibariyle kötüniyetli olduğundan bahsedilmesi mümkün değildir. Yerel mahkemece aksi düşünce ile kötüniyetle tescil nedeniyle hükümsüzlük kararı verilmesi doğru olmamıştır.
3- Her ne kadar davalının “LEXUS” ibareli tescilli markası bulunmakta ise de, davalının ancak tescil kapsamındaki mal ve hizmetler yönünden kullanma hakkı bulunmaktadır. Bu durumda yerel mahkemece, öncelikle, davacının kullanımına konu “parti, disco ışığı, flaşör, gece laması, kamp feneri, spot fener, ışıldak, çalışma lambası, spot fener lambası, el feneri” malları yönünden aralarında marka uzmanı ile aydınlatma sektöründen bir bilirkişinin bulunduğu bilirkişi heyetinden rapor alınarak davacının üretim yaptığı malların tescil kapsamındaki mallardan olup olmadığının tespiti gerekir. Neticede, söz konusu malların, davalı markasındaki mallar olmadığının tespiti halinde, bu defa da söz konusu malları üretmenin davacı markasına tecavüz niteliğinde olup olmadığının 556 KHK 9. maddesi uyarınca tespiti gerekir. Şayet davalı tescilli markası kapsamında bu mallar bulunmadığı takdirde tanınmış marka korunmasından yararlanarak davacının marka hakkına tecavüz edip etmediğinin tespiti yapılmalıdır. Söz konusu tespit yapılırken ayrıca davalının “parti, disco ışığı, flaşör, gece laması, kamp feneri, spot fener, ışıldak, çalışma lambası, spot fener lambası, el feneri” mallarını hangi tarihten itibaren üretip pazarlamaya başladığının da tespit edilerek bu tarih itibariyle davacı taraf markasının Türkiye’deki ilgili sektörde tanınmış marka olup olmadığı tespit edilmeli ve davalının genişletilmiş tanınmış marka korumasından yararlanıp yararlanamayacağı değerlendirilmelidir. Ayrıca, davalının uzun süreli üretimi yönünden davacının sessiz kalma ile hak kaybına uğrayıp uğramayacağı da değerlendirilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin bütün, davalı vekilinin ise sair temyiz itirazlarının reddine, (2) ve (3) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile kararın davalı yararına BOZULMASINA, aşağıda yazılı bakiye 13,00 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davalıya iadesine, 13/03/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.