10. Hukuk Dairesi 2015/16269 E. , 2017/9306 K.
"İçtihat Metni"...........
Dava, 01.05.2013 tarihinden itibaren sadece 5510 sayılı Kanun’un 4/1-a kapsamındaki hizmetleri üzerinden yaşlılığı aylığı bağlanması ve ödenmeyene aylıkların faiziyle tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dosya kapsamı incelendiğinde, davacının 02.10.1987-27.11.2006 tarihleri arası 506 sayılı Yasa kapsamında 5302 gün, 01.05.2008-30.09.2008 tarihleri arası 150 gün isteğe bağlı ......, 01.10.2008-30.03.2013 tarihleri arası 1621 gün isteğe bağlı ........ (5510 sayılı Yasa’nın 4/1-b maddesi kapsamında) sigortalılığın bulunduğu, 01.04.2013 tarihinde tahsis talebinde bulunması üzerine, son 1260 gün .......... lu olduğu için davacının talebinin reddedildiği, diğer taraftan 27.01.1997-26.11.2006 tarihleri arası limited şirket ortaklığı nedeniyle 23.11.2009 tarihli müfettiş raporu ile bu sürelerle çakışan 506 sayılı Yasa kapsamındaki hizmetlerin iptal edilmesi gerektiğinin bildirilmesi karşısında, davalı Kurumca, söz konusu çakışan hizmetler yönünden müfettiş raporunun 5510 sayılı Yasa’nın yürürlüğü sonrası düzenlenmesi nedeniyle 506 sayılı Yasa’ya üstünlük tanındığı, mahkemece, yalnız başına 506 sayılı Yasa kapsamındaki hizmetlerin aylık bağlanması için yeterli olduğundan bahisle talep gibi karar verildiği anlaşılmış ise de; söz konusu hüküm eksik inceleme ve araştırmaya dayalıdır.
Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkındaki 2829 sayılı Kanunun amacı; hiçbir Kurumdaki hizmeti tek başına aylık bağlanmasına yeterli olmayan sigortalı ya da hak sahiplerine, değişik Kurumlardaki hizmet süreleri birleştirilmek suretiyle aylık bağlanmasını sağlamak, bu suretle değişik Kurumlardaki hizmetlerin ziyan olmasını önlemek olup, bazı Sosyal Güvenlik Kurumlarında geçen hizmet süreleri toplamının tek başına aylık bağlanmasına yeterli olması halinde; diğer Kurumlarda geçen hizmetlerin birleştirilmesinde; sigortalının, ya da, hak sahibinin iradesinin de bu yönde olması koşuluyla zorunluluk bulunmamaktadır. Dolayısıyla, tek başına bir sigorta kolunda geçen hizmetlerin aylık bağlanması için yeterli olması durumunda diğer sigorta kollarında geçen hizmetlerin birleştirilmesine gerek olmadığından, mahkemenin kabulü bu yönüyle yerindedir. Ne var ki, davacının tek başına 506 sayılı yasa kapsamındaki sigortalılık süreleri yeterince irdelenmemiştir.
Davacının 1479 sayılı Kanuna tabi sigortalılığının başladığı tarihte yürürlükte bulunan anılan Kanunun 24. maddesindeki düzenleme ile “Kanunla ve Kanunların verdiği yetkiye dayanılarak kurulu sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdi ile bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan; … Limited
./..
şirketlerin ortakları …” sigortalı sayılmışlardır. Anılan Yasanın 25. maddesi gereğince, zorunlu sigortalı kabul edilen şirket ortaklarının sigortalılıkları, şirketlerle ilgisi kalmayanların, çalışmalarına son verdikleri veya ilgilerinin kesildiği tarihten itibaren sona erer. Dairemizin yerleşmiş görüşlerine göre de, kural olarak limited şirket ortakları az sayıda olmaları nedeniyle kendi işini yapan kimse konumunda oldukları için, 1479 sayılı Kanuna tabi zorunlu sigortalı sayılırlar. Başka bir deyişle bunların ortağı oldukları limited şirketteki çalışmaları, hizmet akdine değil, vekalet akdine dayalıdır ve 506 sayılı Kanun kapsamında değerlendirilemez. Bu kuralın istisnası, Limited Şirket ortağı, başka işyerlerinde hizmet akdine göre çalışmışsa, o taktirde 506 sayılı Yasa kapsamında sigortalı sayılabilir.
Belirtilen açıklamalar ışığında davacının ortağı olduğu dava dışı limited şirkete ait işyerlerinden 27.01.1997-26.11.2006 tarihleri arasında hizmet akdine dayalı bildirimi olduğu anlaşılmakla, mahkemece öncelikle davacının hangi tarihler arasında limited şirket ortağı olduğu, hisse devrinin bulunup bulunmadığı hiçbir duraksamaya mahal vermeksizin araştırılarak, belirtilen tarihlerde ortak olduğunun anlaşılması durumunda 506 sayılı Yasa kapsamında sigortalı olmasının mümkün olmadığı gözetilerek uyuşmazlığın çözülmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmiş olması isabetsizdir.
Mahkemece, açıklanan maddi ve hukuki ilkeler gözetilmeksizin, eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde hüküm kurulması, usûl ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 26.12.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.
...............