23. Hukuk Dairesi 2012/6120 E. , 2012/7704 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalılar tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-K A R A R-
Davacı vekili, müvekkili tarafından borçlu ... hakkında sulama işletme hizmeti borcundan dolayı icra takibi başlatıldığını, ancak borçlunun vefat etmiş olması nedeniyle takibin mirasçıları olan davalılara yöneltildiğini, davalıların itirazı üzerine takibin durduğunu, davalıların kooperatifin işletme hizmetinin bedelini, gecikme zammına dair kararını bildikleri, davalıların murisi ..."ın 1997 yılında köy tarlasına çeltik ektiğini, çeltik ekimini kooperatif işletme sahasında kooperatiften aldığı sulama işletmesi hizmeti ile gerçekleştirdiğini bu nedenle davalıların takibe itirazlarının haksız ve kötüniyetli olduğunu ileri sürerek, itirazın iptali ile % 40 icra inkar tazminatına mahkum edilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı ..., alacağın zamanaşımına uğradığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalılar, ... ve ..., borcun olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; davacı kooperatifin davalılardan 7,50 TL asıl alacak ve 1.849,52 TL faiz olmak üzere toplam 2.057,02 TL alacaklı olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile ... İcra Müdürlüğü"nün 2005/96 Esas sayılı takip dosyasında 2.057,02 TL alacak yönünden itirazın iptali ile takibin devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine, 2.057,02 TL üzerinden %40 icra inkar tazminatının davalılardan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davalılar temyiz etmiştir.
Dava, davacı kooperatif tarafından sulama işletme hizmet bedeli ve faizinin tahsili için başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, 30.04.2010 tarihli bilirkişi raporu hükme esas alınıp davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de, hükme esas alınan bilirkişi raporu denetime elverişli olmadığı gibi hüküm kurmaya da yeterli değildir. Bilirkişi raporunda davacı kooperatifin davalıların murisi..."tan 1997 yılı itibariyle sulama hizmet bedeli olarak 207,50 TL alacağı bulunduğu, bu alacağın davalı ..."ın itiraz dilekçesinde bahsettiği ödeme makbuzlarından sonra kalan tutarı ifade ettiği, 31.12.2007 tarihinden icra takip tarihine kadar geçen süre içinde genel kurul toplantıları gereğince aylık %10 faiz hesabına göre 1.849,52 TL faiz alacağı bulunduğu bildirilmiş ise de anılan rapordan alacağın ne şekilde hesaplandığı, toplam alacak miktarının ne olduğu, ödeme makbuzlarının miktarı ve hangi tarihlere ilişkin olduğu anlaşılamadığı gibi, bilirkişi raporunda hangi tarihli genel kurula ait olduğu belirtilmeyen ve dosyada da mevcut olmayan genel kurul kararlarına atıf yapılmak suretiyle faiz hesabı yapıldığından, faizin hesap şekli de denetlenememiştir.
Sulama borcunun 1997 yılında doğduğu uyuşmazlık dışıdır. Davacı kooperatifin üyesinden olan parasal yükümlülüğe ilişkin alacağı 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 126/4 maddesi uyarınca 5 yıllık zamanaşımı süresine tabidir. Davalılardan... talebine itirazında, ... dava sırasında 18.04.2006 tarihli dilekçesinde zamanaşımı def"inde bulunmuş olup, diğer davalı böyle bir def"iye dayanmamış, ilk kez temyiz dilekçesinde bu def"iyi ileri sürmüştür. Davalıların mirasçı oldukları ve zamanaşımı def"inde bulunmayan..."nin diğer davacıların dayandıkları bu def"iden yararlanıp yararlanamayacağı da tartışılarak mahkemece, bu konuda bir değerlendirme yapılması gerekirken, olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemesi doğru olmamıştır.
Öte yandan, ( borcun tamamen ya da kısmen zamanaşımına uğramadığı sonucuna varılması halinde) mahkemece karar verildikten sonra temyiz aşamasında; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu yürürlüğe girmiş olup, Türk Borçlar Kanunu"nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki 6101 sayılı Kanunu"nun 7. maddesinde aynen "Türk Borçlar Kanunu"nun kamu düzenine ve genel ahlâka ilişkin kuralları ile geçici ödemelere ilişkin 76"ncı, faize ilişkin 88"nci, temerrüt faizine ilişkin 120"nci ve aşırı ifa güçlüğüne ilişkin 138"nci maddesi görülmekte olan davalarda da uygulanır. " hükmüne yer verilmiştir.
6098 sayılı TBK"nın 88. maddesinin "Faiz ödeme borcunda uygulanacak yıllık faiz oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir. Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık faiz oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranını yüzde elli fazlasını aşamaz." hükmünü içermesinin yanı sıra, temerrüt faizine ilişkin 120. maddesinde de aynen; "Uygulanacak yıllık temerrüt faizi oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa, faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir. Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık temerrüt faizi oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranının yüzde yüz fazlasını aşamaz. Akdî faiz oranı kararlaştırılmakla birlikte sözleşmede temerrüd faizi kararlaştırılmamışsa ve yıllık akdî faiz oranı da birinci fıkrada belirtilen faiz oranından fazla ise, temerrüt faizi oranı hakkında akdî faiz oranı geçerli olur." düzenlemesine yer verilmiştir.
Kooperatif genel kurullarında kararlaştırılan faiz oranının anılan yasal düzenlemedeki yerine gelince; para borçları açısından borçlu temerrüdüne bağlanan sonuçlardan birisi, temerrüt faizi ödeme yükümlülüğüdür. Temerrüt faizi borçlunun para borcunu zamanında ödememesi ve temerrüde düşmesi üzerine kanun gereği kendiliğinden işlemeye başlayan ve temerrüdün devamı müddetince varlığını sürdüren bir karşılık olması itibariyle, zamanında ifa etmeme olgusuyla doğrudan bir bağlantı içindedir. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu"nun 42. maddesine göre genel kurul bütün üyeleri temsil eden en yetkili organ olup, kanun veya anasözleşme ile genel kurula tanınmış olan konular hakkında karar verme yetkisini haizdir. Konut Yapı Kooperatifi Tip Anasözleşmesi"nin 23/1. maddesinin 6. bendi uyarınca ortaklardan tahsil edilecek taksit miktar ve ödeme şartları ile gecikme halinde uygulanacak esasları tespit etmek genel kurulun yetkisi dahilindedir.
Genel kurulca, ödeme günü belirlenerek, (belirlenmemişse ayın sonu ödeme günü olup) aidatın veya şerefiye bedelinin süresinde ödenmesine, süresinde ödenmemesi halinde ise temerrüt faizi uygulanmasına ilişkin alınan kararın kesinleşmesi halinde, bu kararın tüm ortakları bağlayacağı açıktır. Genel kurul kararları, üyeler ile kooperatif arasında yapılmış bir sözleşme niteliğinde olup, kooperatif ve üyeler arasında ayrıca faiz oranları ile ilgili sözleşme yapılmasına gerek yoktur. Ayrıca genel kurullarca kararlaştırılan faiz oranları daha sonraki yıllarda değiştirilmediği ve iptal edilmediği sürece genel kurula katılmasa dahi tüm üyeleri bağlar. Bu durumda, genel kurulun belirlediği tarih, 818 sayılı BK"nın 101/2. ( 6098 sayılı TBK"nın 117. ) maddesi hükmü karşısında, kesin vade olup, üyenin bir ihtarla ayrıca
temerrüde düşürülmesine gerek kalmadan, borcun ifasının istenebileceği kuşkusuzdur. Anapara faizi ise, borçlunun henüz temerrüde düşmeden ödemesi gereken sözleşmeyle kararlaştırılan faizdir. Bu durumda, kooperatif genel kurullarında kararlaştırılan faiz oranı, TBK"nın 88 nci maddesinde düzenlenen anapara faizi olmayıp, 120 nci maddede düzenlenen temerrüt faizine ilişkindir. Kooperatif ile üyesi arasında ticari ilişki bulunmadığından yasal oranda temerrüt faizi uygulanmalıdır. 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun"un 2/1. maddesi gereğince, bir miktar paranın ödenmesinde temerrüde düşen borçlu, sözleşme ile aksi kararlaştırılmadıkça, geçmiş günler için 1. maddede belirlenen yasal faiz oranına göre temerrüt faizi ödemeye mecburdur. Maddenin açık ifadesinden de anlaşılacağı üzere temerrüt faizinin, yasal faiz oranından fazla alınması taraflarca kararlaştırılabilir. Anılan maddeler birlikte değerlendirildiğinde kooperatif genel kurulunca belirlenen paranın ödenmesinde gecikme durumunda alınacak temerrüt faizinin yasal temerrüt faiz oranından daha fazla miktarda kararlaştırılabileceği anlamı çıkmaktadır. Ancak taraflar, uygulanacak faizi oranını belirlerken, yukarıdaki paragrafta belirtilen 6098 sayılı TBK’nın 120/2. maddesinde öngörülmüş olan sınırlamayı dikkate alınmak zorundadır.
Somut olayda, davalıdan istenen sulama bedeli genel kurul kararları ile belirlendiğinden ve genel kurul kararları da sözleşme niteliğinde olduğundan davalılardan borcunu geç ödemesinden dolayı istenebilecek azami faiz oranı TBK"nın 120/2. maddesinde düzenlenmiş yılık temerrüt faiz oranı olup, davacı kooperatifin genel kurullarında kabul edilmiş temerrüt faiz oranı, faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuata yani 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun"un 2/1. maddesine göre belirlenen yasal faiz oranının yüzde yüz fazlasını aşamayacaktır.
Bu durumda, mahkemece, zamanaşımı savunmasının incelenmesinden sonra tamamen ya da kısmen zamanaşımına uğramadığı belirlenen miktarının saptanması halinde karar tarihinden sonra yürürlüğe giren anılan yasal düzenleme yapılan açıklamalar çerçevesinde somut olay bakımından değerlendirilerek, gerektiğinde kooperatif konusunda uzman yeni bir bilirkişiden asıl alacak miktarı ile işlemiş temerrüt faizi oranı ve miktarı ve işleyecek temerrüt faizi oranı bakımından, gerekçeli, açıklamalı ve denetime elverişli bir rapor alınmak ve sonucuna göre bir karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir.
Öte yandan, 818 sayılı BK’nun 104/ son (6098 sayılı TBK"nın 121/son) maddesi uyarınca, gecikme faizine faiz yürütülmesi mümkün değildir. Mahkemece, itirazın iptaline ve takibin devamına karar verilmek suretiyle, takip talebinde yer alan asıl alacak ve işlemiş faiz toplamına tekrar faiz yürütülmesi isteği de kabul edilmiş olduğundan, açıklanan madde hükmü bu şekilde ihlal edilmiş olmaktadır. Mahkeme kararının bu nedenle de davalılar yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalıların temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davalılar yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz edenlere iadesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 26.12.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.