Esas No: 2020/9688
Karar No: 2022/9371
Karar Tarihi: 20.09.2022
Yargıtay 10. Ceza Dairesi 2020/9688 Esas 2022/9371 Karar Sayılı İlamı
10. Ceza Dairesi 2020/9688 E. , 2022/9371 K."İçtihat Metni"
Mahkeme : İSTANBUL 82. Asliye Ceza Mahkemesi
Suç : Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma
Hüküm : TCK'nın 191/5 ve CMK'nın 223/8 maddeleri gereğincedavanın düşmesine
Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 10/2. madde ve fıkrasının, “Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.” hükmü ile gerçek kişilere yapılacak tebligat ile ilgili olarak iki aşamalı bir yöntemin benimsenmiş olması karşısında, öncelikle bilinen en son adres (bilinen bir adres yoksa ya da bilinen en son adres ile adres kayıt sistemindeki adres aynı ise MERNİS adresi olduğu belirtilmeksizin adres kayıt sistemindeki adres) esas alınarak, 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 21/1. maddesine göre normal tebligat çıkarılıp, çıkarılan tebligatın bila tebliğ iade edilmesi halinde, aynı Kanun'un 21/2. maddesi uyarınca adres kayıt sistemindeki adres bilinen en son adres olarak kabul edilerek, mercii tarafından tebligata 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 23/1-8 ve Tebligat Kanunu'nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 16/2. maddesi hükümlerine göre, “Tebligat çıkarılan adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olduğundan, tebliğ imkansızlığı durumunda, tebligatın, Tebligat Kanunu'nun 21/2. maddesine göre bu adrese yapılması” gerektiğine dair şerh düşülerek tebliğ işlemlerinin tamamlanması gerektiği gözetilmeksizin, sanığın yokluğunda verilen kararın sanığın MERNİS adresine doğrudan Tebligat Kanunu'nun 21/2. maddesi gereği tebliğ edildiğinin dolayısıyla tebligatın usulsüz olduğunun anlaşılması karşısında; sanığın temyiz isteğinin öğrenme üzerine ve süresinde olduğu kabul edilerek yapılan incelemede;
1) Sanığın kovuşturma aşamasında alınan “Atılı suçlamayı kabul etmiyorum, hazırlıktaki ifade bana ait değildir, imza da bana ait değildir, muhtemelen kardeşim ... benim ismimi polise vermiş, tutanak bu şekilde tutulmuştur.” şeklindeki savunması doğrultusunda, 06/02/2014 tarihli olay tutanağı ile sanığa ait olduğu belirtilen şüpheli ifade tutanağında ... adına atılmış imzaların sanığa ait olup olmadığı hususunda uzman bir kurum veya kuruluşa yöntemine uygun şekilde imza incelemesi yaptırılmadan ve gerekli görülmesi halinde 06/02/2014 tarihli olay tutanağını düzenleyen tutanak görevlilerinin tanık olarak dinlenip teşhis işlemi yaptırılmadan eksik araştırma ile hüküm kurulması
2) Kabule göre de; her ne kadar sanığın bu suçu İstanbul 12. Sulh Ceza Mahkemesinin 19/09/2013 tarih ve 2012/813 esas 2013/997 sayılı kararı ile hükmedilen tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işlediğinden bahisle davanın düşmesine karar verilmiş ise de;
Hükümden önce 28.06.2014 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun'un 68. maddesi ile değiştirilen TCK'nın 191. maddesi ve aynı Kanun'un 85. maddesi ile eklenen 5320 sayılı Kanun'un geçici 7. maddesi sanık lehine hükümler içermekte olup, öncelikle; 6545 sayılı Kanun'un 68. maddesi ile değiştirilen TCK'nın 191. maddesinin 5. fıkrası ve aynı Kanun'un 85. maddesi ile eklenen 5320 sayılı Kanun'un geçici 7. maddesinin olaya tatbik kabiliyeti bulunup bulunmadığının tesbiti açısından, sanık hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan dolayı bu suç tarihinden önce açılmış başka dava olup olmadığının, varsa sanığın bu suçu diğer davaya konu olan suç nedeniyle verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işleyip işlemediğinin ve önceki dava sonucunun araştırılması, gerektiğinde Denetimli Serbestlik Müdürlüğünden suç tarihinde sanığın infazda olan başka bir tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri kararının bulunup bulunmadığı sorulup belirlendikten sonra;
a) Sanık bu suçu, daha önce işlediği suçtan dolayı yapılan kovuşturma aşamasında hükmolunan tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işlemişse, 6545 sayılı Kanun'un 68. maddesi ile değiştirilen TCK'nın 191. maddesinin 5. fıkrasında öngörülen “Erteleme süresi zarfında kişinin kullanmak için tekrar uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması, dördüncü fıkra uyarınca ihlâl nedeni sayılır ve ayrı bir soruşturma ve kovuşturma konusu yapılmaz” hükmü uyarınca, ikinci suçtan açılan bu davanın kovuşturma şartının ortadan kalkması nedeniyle, CMK'nın 223. maddesinin 8. fıkrası uyarınca “davanın düşmesine” ve tedavi ve/veya denetimli serbestlik kararı veren ilgili mahkemeye ihbarda bulunulmasına karar verilmesi,
b) Sanık hakkında aynı suçtan açılmış başka dava yoksa veya sanık bu suçu daha önce işlediği suçtan dolayı verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işlemiş değilse veya daha önce işlediği suçtan dolayı yapılan kovuşturma aşamasında hükmolunan tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işlemiş ve önceki suçtan mahkûmiyet dışında bir hüküm verilmiş ise, bu suç nedeniyle doğrudan tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmış olan sanığın, yükümlülüklerini ihlal ettiğinin sabit görülmesi halinde hakkında, 6545 sayılı Kanun'un 85. maddesi ile 5320 sayılı Kanun'a eklenen geçici 7. maddenin 3. fıkrası uyarınca, yargılamaya devam olunarak, suç tarihi itibarıyla, 5560 sayılı Yasa ile değişik TCK'nın 191. maddesi çerçevesinde bir karar verilmesi gerekeceğinden,
Hükme esas alınan İstanbul 12. Sulh Ceza Mahkemesinin 19/09/2013 tarih ve 2012/813 esas 2013/997 karar sayılı dosyası getirtilmeden ve dava sonucu araştırılmadan eksik araştırma ile hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün BOZULMASINA, 20/09/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.