23. Hukuk Dairesi 2012/6071 E. , 2012/7697 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-K A R A R-
Davacılar, davalı kooperatif tarafından miras bırakanları ..."ın borcundan dolayı aleyhlerine icra takibi başlatıldığını, miras bırakanlarının böyle bir borcunun bulunmadığını, ... isimli kooperatif yetkilisinin sahte imza kullanarak murisleri adına 2000 Litre mazot almış gibi işlem yaptığını, o tarihte murislerinin traktörü bulunmadığını, müfettiş tarafından yapılan incelemede böyle bir borcun olmadığının sözlü olarak bildirildiğini, murislerinin ve kendilerinin böyle bir borcu olmadığını ileri sürerek, borcun bulunmadığının tespitini talep ve dava etmişlerdir.
Davalı vekili, müvekkili kooperatifin ortaklarından ..."ın müvekkilerine olan borcu nedeniyle ... İcra Müdürlüğü"nün 2008/31 Esas sayılı dosyasından takibe geçildiğini, anılan kişinin vefatının öğrenilmesi üzerine davacılara borcun ödenmesi için ödeme emri gönderildiğini, davacıların kötüniyetli olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davada ispat yükünün davalı alacaklıda olduğu, miktar itibariyle ispatın senetle yapılmasının zorunlu bulunduğu, Adli Tıp Kurumu"ndan alınan raporda senetteki imzanın ..."ın eli ürünü olup olmadığının tespit edilemediğinin belirtildiği, raporda yer alan belirsizliğin borçlu lehine yorumlanması gerektiği, ispat yükü kendisinde olan davalı alacaklının iddiasını ispat edemediği, davacı ..."ın davasının 08.02.2010 tarihinde işlemden kaldırılıp 3 ay içerisinde yenilemediği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile, ..."ın açmış olduğu davanın açılmamış sayılmasına, ... ve ..."ın davalarının kabulü ile 11.538,00 TL davalıya borçlu olmadıklarının tespitine karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
1)Dava, davacıların murisi hakkında başlatılan icra takibinden dolayı borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun 559. maddesi "Mirasçılar, miras bırakanın ölümü ile mirası bir bütün olarak, kanun gereğince kazanırlar.
Kanunda öngörülen ayrık durumlar saklı kalmak üzere mirasçılar, mirasbırakanın ayni haklarını, alacaklarını, diğer malvarlığı haklarını, taşınır ve taşınmazlar üzerindeki zilyetliklerini doğrudan doğruya kazanırlar ve mirasbırakanın borçlarından kişisel olarak sorumlu olurlar.
Atanmış mirasçılar da mirası, mirasbırakanın ölümü ile kazanırlar. Yasal mirasçılar, atanmış mirasçılara düşen mirası onlara zilyetlik hükümleri uyarınca teslim etmekle yükümlüdürler." hükmünü içermektedir.
Aynı Yasa"nın 640. maddesinde "Birden çok mirasçı bulunması halinde, mirasın geçmesiyle birlikte paylaşmaya kadar, mirasçılar arasında terekedeki bütün hak ve borçları kapsayan bir ortaklık meydana gelir.
Mirasçılar terekeye elbirliğiyle sahip olurlar ve sözleşme veya kanundan doğan temsil ya da yönetim yetkisi saklı kalmak üzere, terekeye ait bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf ederler.
Mirasçılardan birinin istemi üzerine sulh mahkemesi, miras ortaklığına paylaşmaya kadar bir temsilci atayabilir.
Mirasçılardan her biri, terekedeki hakların korunmasını isteyebilir. Sağlanan korumadan mirasçıların hepsi yararlanır.
Bir mirasçı ödemeden aciz halinde ise, mirasın açılması üzerine diğer mirasçılar, haklarının korunması için gerekli önlemlerin gecikmeksizin alınmasını sulh mahkemesinden isteyebilirler." hükmüne, 701. maddesinde "Kanun veya kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir.
Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır." hükmü, 702. maddesinde "Ortakların hakları ve yükümlülükleri, topluluğu doğuran kanun veya sözleşme hükümleri ile belirlenir.
Kanunda veya sözleşmede aksine bir hüküm bulunmadıkça, gerek yönetim, gerek tasarruf işlemleri için ortakların oybirliğiyle karar vermeleri gerekir.
Sözleşmeden doğan topluluk devam ettiği sürece, paylaşma yapılamaz ve bir pay üzerinde tasarrufta bulunulamaz.
Ortaklardan her biri, topluluğa giren hakların korunmasını sağlayabilir. Bu korumadan bütün ortaklar yararlanır." hükmüne yer verilmiştir.
Bu düzenlemeler göstermektedir ki, miras ortaklığı mirasın tümü üzerinde söz konusu olduğundan, tereke payları ayrılmaksızın ortaklığa dahil olan mirasçılara aittir. Tereke üzerinde ortaklık devam ettiği sürece, mirasçıların somut ve bağımsız payları mevcut değildir.
Miras ortaklığını oluşturan mirasçılar, terekedeki malvarlığı değerleri üzerinde elbirliği halinde mülkiyet hükümleri gereğince malik oldukları için, kural olarak tek başlarına veya birkaçı birlikte hareketle terekeye dahil hakkın biri üzerinde tasarrufta bulunamazlar.
Hal böyle olunca, tüm mirasçıların terekeye dahil olan bir hak veya malın terekeye iadesi için birlikte dava açmaları veya hazır olmayanların usulüne uygun şekilde vekaletname ibraz etmeleri veya TMK’nun 640. maddesi gereğince miras ortaklığına temsilci atanması gerekir.
Yukarda belirtilen tüm bu düzenlemeler karşısında somut olaya dönüldüğünde davalı kooperatifin muris ... aleyhine 14.03.2008 tarihinde icra takibine başladığı, daha sonra temin edilen veraset ilamına göre murisin 15.10.2006 tarihinde vefat ettiğinin tespiti üzerine mirasçılar aleyhine icra emri düzenlendiği, muris ..."ın toplam 8 mirasçısı bulunduğu halde bunlardan yalnızca davacılar tarafından murisin ve kendilerinin borcu bulunmadığı iddiasıyla menfi tespit davası açıldığı anlaşılmaktadır. Takibin murise ait olduğu ileri sürülen borç senedine dayanılarak önce murise sonra da mirasçılarına yöneltilmiş olmasına göre işbu davanın TMK"nın 640. maddesi uyarınca mirasçıların tamamı tarafından açılması gerekmektedir. Zira, miras bırakanın ölümü ile mirasçılar terekeye külli halef olmuşlar, terekeye dahil tüm mallar üzerinde iştirak halinde hak sahipliği doğmuştur.Buna göre mahkemece, davacılardan başka mirasçıların da bulunduğu gözetilerek diğer mirasçıların davaya onaylarının alınması, bunun mümkün olmaması halinde terekeye temsilci atanması için süre verilmesi ve tayin edilecek temsilci marifetiyle davanın yürütülmesinin sağlanması gerekirken yazılı şekilde uyuşmazlığın esası incelenerek hüküm kurulması doğru olmamıştır.
2) Bozma nedenine göre, davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, hükmün BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 26.12.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.