1. Hukuk Dairesi 2016/17602 E. , 2020/307 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL- TAZMİNAT
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil- tazminat davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli davalılar tarafından süresinde katılma yoluyla temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 21.01.2020 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat ... ile temyiz edilen davalı vekili Avukat ... geldiler, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davalı ... vekili Avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, inançlı işlem hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, mümkün olmazsa tazminat isteğine ilişkindir.
Davacı, paraya ihtiyacı nedeniyle davalı ...’in kullandığı 50.000,00 TL’lik konut kredisini kendisine vermesi karşılığında teminat amacıyla maliki olduğu ... ada ... sayılı parseldeki ... no’lu bağımsız bölümünü satış gibi göstererek davalı ...’e devrettiğini, kredi taksitlerinin bir kısmını ödediğini, kalanlarını da ödeyerek taşınmazı geri almak istediğinde davalı ...’in kötüniyetli olarak fazla para istediğini ve taşınmazı iade etmediğini, akabinde de diğer davalı ...’e devrettiğini, davalı ...’in görmediği bir yeri temlik almasının kötüniyetinin bir göstergesi olduğunu ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile adına tescilini, mümkün olmazsa taşınmaz bedelinin tahsilini istemiştir.
Davalı ..., takas ve mahsup şartı ile davayı kabul ettiğini, dava konusu taşınmazın çektiği kredinin teminatı amacıyla davacı tarafından devredildiğini, ancak davacının kredi taksitlerini düzenli ödememesi nedeniyle mağdur olduğunu, taşınmazı diğer davalıya satmak zorunda kaldığını, halen davacının borçlu olduğu kısmın mahsubu şartıyla davayı kabul ettiğini, davanın açılmasına sebebiyet vermediğinden yargılama giderleri ile vekalet ücretinden sorumlu tutulmaması gerektiğini beyan etmiştir.
Diğer davalı ..., olaylar ile bir ilgisinin bulunmadığını, dava konusu taşınmazı tapu kaydına güvenerek, iyiniyetle ve bedeli karşılığında satın aldığını, satış bedelini banka kanalıyla ödediğini bildirip, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacının kredi taksitlerini kararlaştırıldığı şekli ile ödemediği, davalı ...’in taşınmazı satarak alacağını alma imkanının bulunduğu, ayrıca davalı ...’in taşınmazı muvazaalı olarak aldığı iddiasının da kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki, davalı ... ikinci el konumunda olup, iyiniyetli olması halinde 4721 sayılı TMK’nin 1023. maddesi koruyuculuğundan istifade edeceği muhakkaktır. Dosya içeriği ve toplanan delillerden, davalı ...’ün iyiniyetli olmadığı ortaya konulabilmiş değildir. O halde, iyiniyetli üçüncü kişi konumunda bulunan davalı ...’ün kazanımının korunacağı anlaşılmakla tapu iptali ve tescil isteğinin reddine karar verilmiş olmasında herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davacı vekilinin bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddine.
Davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarına gelince;
Davalı ...’in cevap dilekçesi ile takas-mahsup yapılması halinde davayı kabul ettiği, davacı ile aralarındaki ilişkinin inançlı işlemden kaynaklandığını ikrar ettiği anlaşılmıştır.
O halde, davalı ...’in dava konusu taşınmazı iyiniyetli 3. kişiye devrettiği, eldeki davada tazminat isteğinin de bulunduğu ve 6098 sayılı TBK’nin 97. maddesi de gözetilerek tazminat isteğinin kabulüne karar verilmesi gerekmektedir.
Ne var ki, hükmedilecek tazminat miktarının belirlenmesi yönünden hüküm kurmaya elverişli bir bilirkişi raporunun alındığını söyleyebilme olanağı yoktur.
Şöyle ki, dosyaya sunulan ve çekişmeli taşınmazla alakalı davalı ... tarafından açılan el atmanın önlenmesi davası sırasında alınan bilirkişi raporunda dava konusu taşınmazın 26.11.2013 tarihindeki değeri 120.000,00 TL olarak saptanmıştır. Eldeki davada alınan 09.12.2014 tarihli bilirkişi kurul raporunda dava konusu taşınmazın 27.08.2013 tarihindeki ( dava tarihindeki ) değeri 175.000,00 TL, itiraz üzerine alınan 24.08.2015 tarihli bilirkişi kurulu raporunda ise dava konusu taşınmazın 27.08.2013 tarihindeki değeri 130.000,00 TL olarak belirlenmiş, bu rapora da itiraz edilmiştir. Saptanan değerlerde tutarsızlık bulunduğu ve hüküm kurmaya elverişli olmadıkları ortadadır.
Hal böyle olunca, yeniden dava konusu taşınmaz başında keşif yapılarak alanında uzman bilirkişilerden eldeki davada alınan raporlar ile el atmanın önlenmesi davasında alınan rapor arasındaki çelişkiler de tartışılmak suretiyle taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine uygun bir rapor alınması, dava konusu taşınmazın dava tarihindeki değerinin belirlenmesi, davalı ...’in takas-mahsup savunması ve ayrıca 6098 sayılı TBK’nin 97. maddesi gözetilerek, davalı ...’in çekilen kredi nedeniyle ödediği meblağın saptanması, çekişmeli taşınmazın dava tarihindeki değerinden mahsup edilmesi ile davacı yararına tazminata hükmedilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile tazminat isteği yönünden de davanın reddine karar verilmesi doğru değildir.
Kabule göre de, davalılar ... ve ...’in yaptığı yargılama giderleri yönünden olumlu ya da olumsuz bir hüküm kurulmamış olması da hatalıdır.
Tarafların yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 02.01.2020 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden taraflardan gelen davacı vekili ve davalı ... vekilleri için 2.540.00."ar TL. duruşma vekâlet ücretinin karşılıklı olarak alınıp birbirlerine verilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21/01/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.