23. Hukuk Dairesi 2016/6214 E. , 2020/2386 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi (ticaret Mahk.Sıf.)
Taraflar arasındaki sıra cetveline itiraz davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- K A R A R -
Davacı vekili,.... sayılı takip dosyasından tanzim edilen 19.02.2015 tarihli sıra cetvelinde ilk üç sırada yer alan davalılara ait alacakların gerçek olmadıklarını, davacıdan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı şekilde oluşturulduklarını ayrıca sıra cetveli tanzim edilirken ihtiyati hacizlerin kesinleşme tarihlerinin dikkate alınmadığını ileri sürerek, sıra cetvelinde davalılara ayrılan payın davacı takip dosyasına ödenmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekilleri, davanın reddini istemişlerdir.
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davalı alacaklıların alacaklarının davacı alacağından önce doğmuş olmaları nedeniyle davacı alacağı bakımından muvazaa oluşturamayacakları gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
1-Dava, sıra cetveline itiraza ilişkindir.
Sıra cetveline itiraz, alacağın sadece esas ve miktarına ya da hem esas ve miktarına, hem de sıraya yönelik ise dava yoluyla genel mahkemede ( İİK’nın madde142/1), itiraz sadece sıraya yönelikse şikayet yoluyla İcra Mahkemesinde (İİK’nın madde 142/son) ileri sürülmelidir. Hem sıraya ve hem de alacağın esas ve miktarına yönelik itirazların birlikte ileri sürülmesi halinde kural olarak, önce sıraya yönelik uyuşmazlığın çözülmesi, bu itirazın yerinde olmadığının anlaşılması halinde ise davalı alacağının varlığının ve miktarının incelenmesi gerekir.
Somut olayda davacı vekilince, hem sıra cetvelinin ilk üç sırasında yer alan davalıların alacaklarının muvazaalı olduğu iddia edilerek alacakların esasına, hem de cetvel düzenlenirken ihtiyati hacizlerin kesinleşme tarihlerinin dikkate alınması gerektiği belirtilmek suretiyle alacakların sırasına itiraz edilmiş ise de, mahkemece, her ne kadar davacının sıraya dair itirazı yerinde olmasa da, öncelikle yapılması gereken sıraya ilişkin itiraz incelemesi yapılmaksızın esas incelemesine geçilmesi doğru olmamıştır.
2- Muvazaa nedenine dayalı sıra cetveline itiraz davalarında iddia, kural olarak, borçlu ile davalı alacaklının anlaşmalı ( muvazaalı) biçimde borç ilişkisi oluşturarak, diğer alacaklılardan mal kaçırma amacı güttükleri noktasındadır. Bunun için muvazaalı muamelenin borçlandırıcı işleme göre yapıldığı tarih önem taşır. Muvazaadan söz edilebilmesi için, kural olarak, muvazaalı tasarrufun, diğer alacaklı lehine yapılan Borçlandırıcı işlemden sonraki tarihi taşıması gerekir. Takip işlemlerinin hızlandırılması, İİK’nın 20. maddesi uyarınca sürelerden feragat ve haczin borçlunun beyanı üzerine konulması, tek başına muvazaayı gösteren vakıalar değildir.
Muvazaa hukuki nedenine dayalı sıra cetveline itiraz davalarında ispat yükü, davalı alacaklıdadır. Davalı alacaklı, alacağının, gerçek bir alacak olduğunu, birbirini teyit eden ve takipten önce düzenlenmiş usulüne uygun delillerle ispatlamalıdır. Her zaman düzenlenmesi mümkün olan çek ve bono, alacağın varlığını ispatlamaya tek başına yeterli değildir. Senetler ve çekler ancak tarafları ve onların cüz"i ve külli halefleri yönünden delil niteliğinde olup, temel ilişkinin ve kambiyo ilişkisinin dışında kalan davacı üçüncü kişi bakımından bu nitelikte bir ispat vasıtası olarak kabul edilemez.
Somut olayda mahkemece, taraf takip tarihlerinin ve takiplerine dayanak bono ile faturaların düzenlenmesi sonucunu doğuran asıl borç ilişkilerinin tespiti ile doğum tarihleri belirlenerek muvazaada öncelik durumunun tartışılması gerekirken, salt fatura ve bonolardaki keşide ve vade tarihleri dikkate alınmak suretiyle, davalı alacaklıların alacaklarının davacı alacağından önce doğmuş oldukları ve bu sebeple davacı alacağı bakımından muvazaa oluşturamayacakları kanaatine varılması doğru olmamıştır.
3-İİK"nın 142/1. maddesinde, "Cetvel suretinin tebliğinden yedi gün içinde her alacaklı takibin icra edildiği mahal mahkemesinde alakadarlar aleyhine dava etmek suretiyle cetvel mündericatına itiraz edebilir." hükmü düzenlenmiştir. Bu hükümde yer alan "alakadarlar" ifadesi, sıra cetvelinde kendisine pay ayrılan ve dava sonucunda etkilenecek olan alacaklıları ifade eder. Bu hükümde belirtilen mahal mahkemesinin hangi mahkeme olduğu konusunda bir açıklık bulunmamakla birlikte İİK"nın 235/1. maddesindeki gibi kayıt kabul ve 154/3. maddesindeki gibi iflas davaları için Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğu yolunda açık bir düzenleme bulunmadığı, somut olayda olduğu gibi taraflar arasında temel ilişki (doğrudan ticari bir ilişki) ya da TTK"nın kambiyo senetlerine ilişkin hükümlerinin uygulanmasını gerektiren kambiyo hukuku ilişkisi bulunmadığı hallerde bu mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunun kabulü gerekir. Dairemizin 04.06.2013 tarihli ve 3440 E. 3763 K. 15.09.2014 tarihli ve 2019 E. 5643 K. 15.10.2014 tarihli ve 1764 E. 6313 K. 08.07.2015 tarihli ve 2014/9261E. 2015/5348 K. sayılı ilamlarında da açıklandığı üzere; HMK"nın yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonra açılan sıra cetveline itiraz davaları için görevli mahkeme (alacağın sıra cetveline göre düşen hissenin miktarına bakılmaksızın) HMK"nın 2/1. maddesi uyarınca Asliye Hukuk Mahkemesidir.....
Bu açıklamalara göre, davaya ticaret mahkemesi sıfatıyla bakılması da doğru olmamış, hükmün yazılı nedenlerle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının talep halinde temyiz edene iadesine,
kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 01.07.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.