17. Hukuk Dairesi 2009/7000 E. , 2010/1375 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacılar vekili, davalı ...’in işleten ve sürücüsü olduğu zorunlu mali sorumluluk sigortası bulunmayan araç ile davacı ...’nin kullandığı aracın çarpışması sonucu davacı Ahmet’in sabit eser niteliği taşıyacak şekilde yüzünden yaralandığını belirtip, fazlaya dair haklar saklı tutularak, Ahmet’in ekonomik geleceğin sarsılması ve ameliyat gideri olarak 6.000 TL maddi ve çocuk Ahmet için 3.000 TL, diğer davacılar için 500’er TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan (Güvence Hesabı sadece maddi tazminattan limit ile sorumlu olarak) tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Güvence Hesabı vekili, sorumluluklarının kusur oranında poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, aracın sigorta poliçesinin araştırılması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Diğer davalı vekili, kusur oranını kabul etmediklerini, talebin fahiş olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan kanıtlara göre; maddi tazminat yönünden açılan davanın kısmen kabulü ile 210 TL maddi tazminatın davalı ... açısından kaza tarihinden
ve davalı Güvence Hesabı açısından dava tarihinden başlamak üzere yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, davacı küçük ... tarafından açılan manevi tazminat davasının kabulü ile 3.000 TL. manevi tazminatın davalılardan Sadrettin’den olay tarihi 18.05.2004 tarihinden başlamak üzere yasal faizi ile birlikte alınarak davacıya verilmesine, davacı ... ve Hayri’nin talep etmiş olduğu manevi tazminatın reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Mahkemece toplanıp değerlendirilen delillere, özellikle oluşa ve dosya içeriğine uygun olarak düzenlenen uzman bilirkişi raporunda belirtilen tazminata ilişkin hesaplamanın hükme esas alınmasında bir usulsüzlük bulunmamasına göre davacılar vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.Dairemizce de benimsenen H.G.K’nun E:2010/4-77 E,2010/82 K sayılı kararında da belirtildiği üzere,BK 49. maddesinde “Şahsiyet hakkı hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğrayan kişi, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat namıyla bir miktar para ödenmesini dava edebilir. Maddede belirtilen kişilik haklarına, kişinin yaşamı, sağlığı, beden ve ruhsal bütünlüğü gibi varlıkların tümü girmektedir. Kişinin duygu yaşantısı ve düşünce dünyası da kişisel varlıklar olup, yasa tarafından korunmuştur. Duygu yaşantısı da ruhsal uyum ve denge,ruhsal sükun, yakınlarla olan gönül bağlılığı, aile birliği kişisel varlıklardır. Manevi acılar verdirilmek yolu ile de ruhsal varlıklara saldırılmış olur. Kişisel değerlere saldırı yolu ile kişiye manevi acılar verdirmek kişinin ruhi varlığına ve sonuçta kişilik hakkına saldırıyı ortaya koyar. Bunun gibi, küçüğün kişilik hakları ihlal edildiği gibi suç niteliğindeki haksız eylemle çocuğunun ana babasının da kişilik hakları saldırıya uğramış olur. Çünkü bu eylem sonucu gerek küçüğün, gerekse ana babanın ruhsal dengeleri bozulacaktır.
Öte yandan BK 47.madde de düzenlenen “Hakim, hususi halleri nazara alarak cismani zarara düçar olan kimseye yahut adam öldüğü takdirde ölünün ailesine manevi zarar namiyle adalete muvafık tazminat verilmesine karar verebilir.” Hükmünden de anlaşılacağı üzere cismani zarara uğrayan kimseye
manevi tazminat verilebilecektir. Doktrinde ve yerleşik içtihatlarda da belirtildiği gibi cismani zarar kavramına ruhi bütünlüğün ihlali, sinir bozukluğu veya hastalığı gibi hallerin de girdiği, bir kimsenin cismani zarara maruz kalması sonucunda onun ana babası gibi çok yakınlarından birinin de aynı eylem nedeniyle hukuken korunan ruhi ve asabi sağlık bütünlüğü ağır bir şekilde haleldar olmuşsa bu durumda yansıma yolu ile değil doğrudan doğruya zarara maruz kalmasının söz konusu olduğu, çocuklarının yaralanması nedeniyle ana babanın manevi tazminat isteyebileceği kabul edilmiştir.Bu husus Hukuk Genel Kurulu’nun 26.4.1995 Tarih,1995/11-122 esas,430 Karar sayılı ilamında da belirtilmiştir.
Somut olaya gelince, davacı baba Hayri’nin kullandığı otomobile , davalı ...’in sürücüsü ve maliki olduğu zorunlu mali sorumluluk sigortası bulunmayan kamyon ile çarpması sonucu davacıların 10 yaşındaki çocukları Ahmet‘in sağ yanağında yarım ay şeklinde 80x4 mm ebadında, sabit eser niteliğinde kesi oluşacak şekilde yaralandığı açıktır. Yerel mahkemece çocuğun yüzündeki izlerin estetik ameliyatla düzelebileceği belirtilmişse de, ameliyat riski dahi anne babanın üzüntüsünün derinliğini ifade eder.Normal yaşantıda dahi çocuğun düşmesi,bir tarafının kırılması gibi kazalar veya çocuğun hastanede tedavi görmesi sırasında yanında o ortamda kalması, acısını hissetmesi,yapılan bir iğnenin dahi acısı,anne babayı derinden etkilemekte, yaşam kalitesini ruhsal yönden düşürmektedir.
Gerek BK 47.maddedeki cismani zarar kavramından,gerekse BK 49.maddedeki kişilik hakları kavramından yola çıkılsın, tüm bu olayların anne babada manevi zarar doğuracağı açık olduğundan,davacı anne ve baba da bir miktar manevi tazminata hak kazanacaktır.
3-Davacılar vekilinin talepleri, davacı anne Leyla ve baba Hayri için asaleten ,müşterek çocukları Ahmet için ise velayeten olmasına rağmen karar başlığında davacı ... ve Hayri’nin sadece çocuklarına velayeten davacı sıfatlarına yer verilmesi mahallinde düzeltilebilir maddi hata olarak değerlendirilmiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1 numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, 2 numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin tem-
yiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılara geri verilmesine 22.2.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.