Esas No: 2020/7481
Karar No: 2022/1932
Karar Tarihi: 15.03.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/7481 Esas 2022/1932 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Davacı ve davalı arasında alım satım sözleşmesi yapılmış, ürünlerin bedeli ödenmediği için davacı tarafından başlatılan icra takibine davalı itiraz etmiştir. Davacı, sözleşmede vadeli satışa dair hüküm olmadığını ileri sürerek itirazın iptalini ve icra inkar tazminatı talep etmiştir. İlk derece mahkemesi, davalının sözleşmedeki çekleri kanıtlayamadığı ve davacı tarafından ıslah dilekçesinin geçerli olduğunu belirterek davayı kabul etmiş, davalının istinaf başvurusu ise reddedilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi de aynı etkenlerle istinaf başvurusunu reddederken, Temyiz Mahkemesi de Bölge Adliye Mahkemesi'nin kararını onamıştır.
Kanun Maddeleri: Türk Borçlar Kanunu'nun 207/2. maddesi.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi'nce verilen 21.03.2019 tarih ve 2017/939 E- 2019/255 K. sayılı kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi'nce verilen 10.09.2020 tarih ve 2019/1793 E- 2020/824 K. sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davacı ile davalı arasında alım satım sözleşmesi imzalandığını, ürünlerin davalıya teslim edildiğini, ürünlerin bedelinin ödenmemesi üzerine başlatılan icra takibe davalının vadesi gelmiş herhangi bir borcu olmadığını belirterek itiraz ettiğini, TBK’nın 207/2. maddesinde sözleşmede aksi kararlaştırılmadıkça satıcı ve alıcının edimlerinin aynı anda ifa etmekle yükümlü olduğunu, taraflar arasındaki sözleşmede satışın vadeli şekilde yapıldığını düzenleyen bir hüküm olmadığını, taraflar arasındaki sözleşmenin 7.5. maddesinde, sözleşme bedelinin %30'u oranında ön avans, %30'u oranında ham madde bedeli, geri kalan bedelin ise ürün tesliminden ve fatura tarihinden sonraki 90-120-150 gün vadeli olarak çek olarak verileceğinin düzenlendiğini, vade kararlaştırılmadığını, davalı tarafından ödeme yapılmadığını, herhangi bir çekin de teslim edilmediğini ileri sürerek, itirazın iptalini ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 19/07/2018 tarihinde uyap üzerinden sunduğu dilekçesiyle davasının tamamını ıslah ederek 355.931,39 TL’nin davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davacı vekili 21/03/2019 tarihinde uyap üzerinden sunduğu dilekçesiyle davanın itirazın iptali davası olarak devam edilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, sözleşme hükümlerine aykırı şekilde faturaların ödeme vadeleri gelmeden icra takibi başlattığını, icra takibine dayanak teşkil eden faturaların 2017 nisan ayına ait olduğunu, ödeme vadeleri 90-120-150 gün olarak düzenlenmişken davacının fatura tarihleri üzerinden 60 gün dahi geçmeden icra takibi başlattığını, davacının sözleşmedeki üretim koşullarına uymadığından davalı tarafından düzenlenen faturaların davacıya gönderildiğini ancak bu faturaların ödenmediğini belirterek, davanın reddini ve kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İlk derece mahkemesince, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; davalı muaccel olmayan alacağın talep edildiğini, sözleşme hükümlerine göre ön avans, ham madde bedelinin ödendiğini ve çeklerin de verildiğini iddia ettiği, davalıya ödediğini iddia ettiği ön avans ve ham madde bedeline ait ödeme evraklarını ve çek bilgilerinin dosyaya bildirilmesi istenildiği, davalı vekili 19/03/2018 tarihli dilekçesiyle taraflara ait ticari defter ve kayıtlar incelendiğinde ödenen miktarın kolayca tespit edilebileceği bildirdiği, davacının defterlerine göre davalının 13/06/2017 tarihi itibari ile davacıya 1.846.967,15 TL borçlu olduğu, davalının ticari defter ve belgelerine göre davacının davalıdan 1.700.304,73TL alacaklı olarak görüldüğünü, her iki defter arasında 146.662,42 TL'lik fark bulunduğunu, davacının davalıdan vadesi gelecek alacak miktarının 355.931,39 TL olduğu, davacı vekili davasını ıslah ederek alacak davasına dönüştürdüğü, bu nedenle muacceliyet tarihini dava tarihi olan 26/10/2017 tarihi olarak değerlendirilmesi gerektiği, davalının davaya konu olan faturalarla ilgili olan sözleşmenin 7.5. maddesinde geçen 90-120-150 gün vadeli çek verdiğini kanıtlayamadığı, kaldı ki fatura tarihleri 17/04/2017 olduğu, dava tarihi 26/10/2017 itibariyle alacağın muaccel hale geldiği, davacı vekili 20/03/2019 tarihli dilekçesiyle davayı ikinci kez ıslah ederek davanın itirazın iptali davası olarak görülmesini talep ettiği, ancak ıslahın bir kez yapılabileceğinden bu talebinin dikkate alınmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, 355.931,39 TL dava tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesince, tüm dosya kapsamına göre; davacı vekili tarafından ıslah dilekçesi süresi içerisinde verildiği ve ıslah dilekçesi ile itirazın iptali davasının alacak davasına dönüştürülmesinde usul ve yasaya aykırı bir durum olmadığı, davalı alıcının, satın alma sözleşmesinin 7.5. maddesi uyarınca ürün tesliminden ve fatura tarihinden sonraki 90-120-150 gün vadeli olarak çek verildiğini kanıtlamakla yükümlü olduğu buna dair herhangi bir belge sunulmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK'nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK'nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 18.235,27 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, 15/03/2022 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.