(Kapatılan)22. Hukuk Dairesi 2017/26908 E. , 2020/8702 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ: ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen karar, süresi içinde taraflar vekilleri tarafından temyiz edilmiş ve davacı vekili tarafından duruşma talep edilmiş ise de; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 369. maddesi gereğince davacı vekilinin duruşma isteğinin miktardan reddine ve incelemenin dosya üzerinden yapılmasına karar verildikten sonra Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor sunuldu, dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin 01.05.2005 tarihinden itibaren 18.05.2014 tarihine kadar kesintisiz ... Üniversitesi ... Öğrenci Yurdu yemekhane bölümünde yemek pişirim ve dağıtım işlerinde aşçı olarak yüklenici firma nezdinde çalıştığını, yüklenici firma tarafından ... da yüklendiği işte görevlendirme teklifini kabul etmeyince iş sözleşmesinin haksız feshedildiğini ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatı ile bir kısım işçilik alacaklarının hüküm altına alınmasını istemiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı Üniversite vekili, müvekkili kurum ... Bölge Müdürlüğüne bağlı ... Yurt Müdürlüğünde kantin ve yemekhane işletmesinin dava konusu edilen dönemlerde yapılan ihaleleri müteakip diğer davalı ... Gıda İnşaat Temizlik Nak. San. ve Tic. Ltd. Şti"ne verildiğini, davacının diğer davalı nezdinde 02.10.2009-18.05.2014 tarihleri arası çalışarak iş sözleşmesinin sona erdiğini yaz aylarında müvekkili kuruma ait yurtların kapalı olduğunu
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak, yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Karar, taraflar vekillerince temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davalı Yüksek Öğrenim Kredi Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü’ne husumet yöneltilip yöneltilemeyeceği noktasındadır.
4857 sayılı İş Kanunu"nun 2. maddesinde, işveren bir iş sözleşmesine dayanarak işçi çalıştıran gerçek veya tüzel kişi ya da tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlar olarak açıklanmıştır. O halde asıl işveren alt işveren ilişkisinden söz edilebilmesi için öncelikle mal veya hizmetin üretildiği işyeri bulunan bir işverenin ve aynı işyerinde iş alan ikinci bir işverenin varlığı gerekir ki asıl işveren alt işveren ilişkisinden söz edilebilsin. Alt işverenin başlangıçta bir işyerinin olması şart değildir. Alt işveren, işveren sıfatını ilk defa asıl işverenden aldığı iş ve bu işin görüldüğü işyeri nedeniyle kazanmış olabilir.4857 sayılı İş Kanunu"nun 2/6 maddesi uyarınca, “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir.Alt işverene verilen iş, işyerinde mal veya hizmet üretiminin yardımcı işlerinden olmalıdır. Asıl işin bölünerek alt işverene verilmesi durumunda ise, verilen iş işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren bir iş olmalıdır.
Asıl işveren-alt işveren ilişkisinin gerçekleşmesi için, asıl işverenin mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işi yada asıl işin bir bölümünü alt işverene vermesi gerekir. Verilen iş, mal veya hizmet üretimine ilişkin olmayan bir iş ise, bu tür bir ilişki doğmaz.
Dosya içeriğine göre, mahkemece, davalı şirketle, davalı Yüksek Öğrenim Kredi Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisi bulunduğu kabul edilerek davalının asıl işveren sıfatı ile hesaplanan alacaklardan sorumlu tutulmasına karar verilmiştir.
Davacı, davalı Kuruma bağlı ... Üniversitesi ... Öğrenci Yurdu "lokanta kantin işletilmesi" için imzalanan 20.08.2010 tarihli sözleşme ile 31.07.2014 tarihine kadar geçerli işletme sözleşmesine istinaden, işletmeci şirket nezdinde çalışmıştır. İşletme sözleşmesine göre, işletmeci, zaruri masrafları her ay peşin olarak Kuruma ödemek zorundadır. Sözleşmeye göre zaruri masraf, “işletmelerden, işletmede bulunan demirbaş eşya ve sabit tesislerin amortismanı ile işletme yerinde kullanılan elektrik, su, sıcak su ve benzeri giderlerine karşılık alınan parayı” ifade eder. Mahkemece, davalılar arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisi bulunduğu kanaatiyle sonuca gidilmiş ise de, taraflar arasındaki işletme sözleşmesi ve dosya kapsamına göre, işletme sözleşmesi ile davalı Kurum ve işletmeci şirketler arasında bir tür kira ilişkisi kurulduğu anlaşılmakta olup; sözleşmeye göre işin yürütümünden kaynaklı tüm riziko kiracı olan işletmeciye aittir. Hal böyle iken, somut olayda taraflar arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisi bulunduğundan söz edilmesi ve davalı Kuruma husumet yöneltilebilmesi mümkün değildir (Dairemizin 23/01/2018 tarih, 2017/32050 esas- 2018/1092 karar sayılı, 31/10/2017 tarih, 2017/8887 esas - 2017/23617 karar sayılı, 13/12/2017 tarih, 2017/43986 esas-2017/28538 karar, 17.4.2018 tarih 2017/12095 esas ve 2018/8890 karar sayılı ilamları da bu yöndedir.) Bu itibarla davanın davalı Yüksek Öğrenim Kredi Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü bakımından husumet yönünden reddi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
3-Taraflar arasında iş sözleşmesinin kim tarafından feshedildiği, buna göre davacının kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanıp kazanamadığı uyuşmazlık konusudur.
Somut olayda davacı vekili müvekkilinin 01.05.2005-18.05.2014 tarihleri arasında çalıştığını, iş sözleşmesinin yüklenici firma tarafından ..."da yüklendiği işte görevlendirme teklifini kabul etmemesi üzerine haksız feshedildiğini iddia etmiştir. Davalı şirket vekili ise davacının 03.02.2014 tarihinde istifa ederek ayrıldığını ibraname imzaladığını savunmuştur. Yargılama aşamasında dinlenen davacı tanıkları davacıdan önce işten ayrıldıklarını ve davacının işten ayrılmaya ilişkin bilgileri olmadığını belirtmişlerdir. Davalı tanıkları ise davacının işten kendi isteği ile ayrıldığını beyan etmiştir. Mahkemece tanık beyanları doğrultusunda davacının kendi isteği ile ayrıldığı kabul edilerek kıdem ve ihbar tazminatının reddine karar verilmiştir. Dosyada mübrez 03.02.2014 tarihli davacı tarafından imzalanan ibranamade davacının kendi isteği ile ayrıldığına ilişkin matbu yazı istifa olarak değerlendirilemez. İbranamede davacının kendi isteği ile ayrıldığı yazıldıktan sonra davacı adına kıdem tazminatı fazla çalışma ve izin karşılığı 16.000,00 TL hesaplanarak ödendiği ve işçilik alacaklarının ödenmesi sebebi ile işvereni ibra ettiğinin belirtilmesi ibranamenin kendi içinde de çelişkili olduğunu göstermektedir. Keza dosyaya sunulu 2014 yılı Nisan ayı bordrosunda 30 gün üzerinden ve Mayıs ayı bordrosunda davacı adına 18 gün üzerinden ücret tahakkuk ettirildiği ve davacının iş sözleşmesinin feshedildiğini iddia ettiği 18.05.2014 tarihine kadar çalışmaya devam ettiği anlaşılmaktadır. Hizmet cetveli incelendiğinde 03.02.2014 tarihinde çıkışı sonrası davacının 11.02.2014 tekrar girişinin yapıldığı son olarak 18.05.2014 tarihinde çıkışının yapıldığı görülmektedir. Dosya içeriği, toplanan deliller, tanık beyanları, bordrolar, hizmet cetveli birlikte değerlendirildiğinde davacının yurtların kapalı olduğu dönemler dışında davalı şirket nezdinde işyerinde çalıştığı iş sözleşmesinin 18.05.2014 tarihinde sona erdiği ve ispat yükü üzerinde olan işveren tarafından bu tarihte davacının iş sözleşmesinin davacı tarafından sona erdirildiğinin ispatlanamadığı gözetilmeden yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde kıdem ve ihbar tazminatının reddine karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ:Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davacı ile davalı ...Gıd. İnş. Tem. Nak. ve Tic. Ltd. Şti"ye iadesine, 06.07.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.