1. Hukuk Dairesi 2016/18339 E. , 2020/302 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-TAZMİNAT
Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil- tazminat davası sonunda, yerel mahkemece asıl ve birleştirilen davaların reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 21.01.2020 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacılar ... v.d. vekili Avukat ..., ..., davacı ... vekili Avukat ... ile diğer temyiz eden davalılar vekili Avukat ... geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Asıl ve birleştirilen davalar, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı miras payı oranında tapu iptali-tescil ve tazminat isteğine ilişkindir.
Asıl ve birleştirilen davalarda davacılar, mirasbırakanları ...’in diğer mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak taşınmazlarının büyük bir bölümünü davalıların mirasbırakanı ...’e satış göstermek suretiyle devrettiğini, ...’nın sağlığında bu taşınmazların bir kısmını 3.şahıslara sattığını, bir kısmının da kamulaştırıldığını, temliklerin bedelsiz, mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu, muvazaa olgusunun temyiz denetiminden geçen kararla sabit olduğunu ileri sürüp ..., ..., ... ve ... parsel sayılı taşınmazların tapu kaydının iptali ile miras payları oranında adlarına tescilini, ... ve ... sayılı parsellerin ise 3. şahıslara satılmış olduğundan rayiç değerlerinin, ... sayılı parselin kamulaştırılan kısmının kamulaştırma bedelinin miras payları oranında davalılardan tahsiline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalılar, çekişmeli taşınmazlar hakkında ... 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1969/83 Esas ve 1973/28 Karar sayılı dava dosyasında yargılama sonucunda tarafların sulh olduğunu ve davanın feragatle sonuçlandığını, bu nedenle kesin hüküm nedeniyle davanın reddini, olmazsa taşınmazların kök mirasabırakan ... tarafından oğlu ..."ya bedeli karşılığında satıldığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, kesin hüküm nedeniye asıl ve birleştirilen davaların reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan ...’in ... parsel sayılı taşınmazını 19.08.1967 tarihli; ..., ..., ..., ... ve ... parsel sayılı taşınmazlarını ise dava dışı başka parsellerle birlikte 27.10.1967 tarihli akitlerle ve satış yoluyla davalıların mirasbırkanı ...’e temlik ettiği, daha sonra taşınmazların bir kısmının paylarının veya tamamının dava dışı 3. kişilere satıldığı, bir kısmının ise kamulaştırıldığı anlaşılmaktadır.
Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; davalıların dayandığı ... 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1969/83 Esas ve 1973/28 Karar sayılı dava dosyasının tenkis isteğine ilişkin olduğu, davanın sulh ile sonuçlandığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 303. maddesinde düzenlendiği üzere maddi anlamda kesin hükümden söz edilebilmesi; diğer bir anlatımla yeni açılan bir davaya karşı o davanın daha önce kesin hükme bağlanmış olduğunun söylenebilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir.
Somut olayda, eldeki asıl ve birleştirilen davalarda davacılar, mahkemece kesin hüküm kabul edilen ... 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1969/83 Esas sayılı davanın davacısının mirasçıları, davalılarda anılan davanın davalısının mirasçıları iseler de, ... 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1969/83 Esas sayılı dava dosyasının tenkis isteğine ilişkin olduğu, eldeki asıl ve birleştirilen davaların ise, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil ve tazminat isteğine ilişkin olduğu anlaşıldığına göre kesin hükmün varlığından söz edilemez.
Diğer yandan, eldeki davalarda dava konusu edilen ... parsel sayılı taşınmazın önceki davada dava konusu edilmediği görülmektedir.
Hal böyle olunca, mahkemece önceki davada dava konusu edilen taşınmazlar bakımından davacıların mirasbırakanı ...’nin hakkını alıp almadığı belirlenip sonucuna göre hüküm kurulması, ... parsel sayılı taşınmaz yönünden ise, yukarıdaki ilkeler uyarınca değerlendirme yapılarak mirasbırakanın gerçek iradesinin duraksamaya yer bırakmayacak şekilde saptanması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davacıların yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 02.01.2020 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden taraflardan gelen davacılar ... vd. vekili ve davacı ... vekili için 2.540.00."ar TL. duruşma vekâlet ücretinin diğer temyiz eden davalılardan alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21/01/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.