Esas No: 2020/7153
Karar No: 2022/1990
Karar Tarihi: 16.03.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/7153 Esas 2022/1990 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Davalı şirketin Arel markasına itiraz ederek eğitim ve öğretim hizmetleri için kullanmadığını iddia eden davacı, tescilli markanın 5 yıldır kullanılmamasına istinaden kısmen hükümsüzlüğü ile sicilden terkine karar verilmesini talep etti. Ancak mahkeme, davanın dayanağı olan Kanun Hükmünde Kararnamenin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesi nedeniyle, davanın reddine karar verdi. İstinaf incelemesi yapan Bölge Adliye Mahkemesi ise kararda hata edildiğine karar vererek davacının temyiz isteminin kabul edilmesi ve kararın bozulması gerektiğini belirtti. Kanun Hükmünde Kararnamenin 14. maddesi davanın açıldığı tarih itibariyle yürürlükte olsa da hükmün verildiği tarih itibariyle yürürlükte olmadığından uygulama olanağı bulunmamaktadır. HMK'nın 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddedilmesinin yanlış olduğu ve kararın gerekçesinde hata olduğu için ilk derece mahkemesi kararı düzeltilerek yeniden hüküm kurulması gerekmektedir. Kanun Hükmünde Kararnamenin 8/1-b, 14 ve 42/C maddeleri ise marka ile il
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 11. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada Burhaniye 1. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 31.03.2017 tarih ve 2014/356 E- 2017/176 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi'nce verilen 21.09.2020 tarih ve 2017/2208 E- 2020/759 K. sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davacının marka başvurularının resmi markalar bülteninde ilan edildiğini, davalı şirket tarafından Arel markası mesnet alınarak 556 sayılı KHK'nın 8/1-b maddesine dayanarak itiraz edildiğini, davalı şirket veya onun izni ile üçüncü kişiler tarafından Arel markası adı altında 5 yılı aşkın bir süredir eğitim ve öğretim hizmetleri verilmediğini öğrendiğini, davalı şirketin Arel ibaresini markasal olarak eğitim ve öğretim hizmetleri için kullanmamakta olduğunu ve davalının kullandığını ispatlaması gerektiğini, KHK 14 ve 42 /C maddelerine göre, bir markanın 5 yıl süre ile kullanılmaması durumunda, markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerektiğini ileri sürerek, davalı adına tescilli Arel markasının emtia listesinde 41. sınıfta yer alan “Eğitim ve Öğretim Hizmetleri” bakımından 5 yılı aşkın bir süredir kullanılmamasına istinaden kısmen hükümsüzlüğü ile sicilden terkine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davalı şirketin yasal zorunluluk olarak isminde açıklıkla yer verdiği eğitim hizmetinde uzun yıllardır faaliyetini sürdürdüğünü ve halen sürdürmekte olduğunu, davacının haricen araştırma savı ile eğitim sektöründe 5 yıldır hizmet vermediği iddiasının gerçeklikle bağdaşmadığını, davalı şirketin hali hazırda eğitim hizmetine devam ettiği ve hizmetine hiçbir zaman ara vermediğinden davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davanın dayanağı olan KHK 'nın 14. maddesinin Anayasa Mahkemesi'nin, 06.01.2017 tarih ve 29940 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan, 14.12.2016 tarih ve 2016/148 Esas, 2016/189 Karar sayılı kararı ile iptal edildiği, 556 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 14. maddesi davanın açıldığı tarih itibariyle yürürlükte olmasına karşın, hükmün verildiği tarih itibariyle yürürlükte olmadığından uygulama olanağı bulunmadığı, ayrıca davanın açıldığı tarih itibariyle yürürlükte olduğuna dayanarak uygulanması gerektiği düşünülse bile, davalı adına tescilli markanın kullanımının KHK m.14 f.2 uyarınca "Tescilli markanın ayırt edici karakterini değiştirmeden markanın farklı unsurlarla kullanılması" olduğu bu kullanımın eğitim ve öğretim hizmetleri üzerinde kullanım zorunluluğunun bulunduğu dönemde yapıldığı ve davalının kullanımını ispat etmesi nedeniyle iptal edilen hüküm gereğince de kısmi iptal koşulları oluşmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş, kararı davacı vekili istinaf etmiştir.
İstinaf mahkemesince, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, kullanmama nedenine dayalı olarak davalı adına tescilli 2004/35536 numaralı ile Arel markasının 41. sınıftaki "Eğitim ve Öğretim hizmetleri" açısından iptal ve terkin istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiş, kararı davacı vekili istinaf etmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince, davanın yasal dayanağının Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesi nedeniyle davanın reddine karar verilemeyeceği, konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi ve yargılama giderlerinin tarafların haklılık durumuna göre belirlenmesi gerektiği, davanın yasal dayanağının Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesi nedeniyle mahkemece konusu kalmayan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekli ise de, yargılama giderlerinin tarafların haklılık durumuna göre belirlendiği ve davacı taraf üzerinde bırakıldığından, bu hususun sonuca etkili olmadığı gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermiştir. Başka bir anlatımla istinaf incelemesini yapan Bölge Adliye Mahkemesi, kararın gerekçesinde hata edildiğine karar vermiş ve bu sebeple ilk derece mahkemesi kararının gerekçesini düzeltmiştir.
Oysa HMK’nun 353. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (2) nolu alt bendi hükmüne göre; “…Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında, duruşma yapılmadan karar verilir.” uyarınca istinaf incelemesini yapan İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi'nce bu hüküm gözetilerek ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak bu gerekçeyle kendisi tarafından bozma ilamına uygun bir şekilde hüküm kurulması gerekirken, usul hukuku hükümlerine uyulmadan yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA, bozma sebep ve şekline göre davacının diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, HMK'nın 373/2. maddesi uyarınca dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesi'ne gönderilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 16/03/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.