Ceza Genel Kurulu 2019/339 E. , 2019/697 K.
"İçtihat Metni"
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 17. Ceza Dairesi
Mahkemesi : TRABZON Çocuk
Hırsızlık suçundan sanık ... hakkında ceza verilmesine yer olmadığına ilişkin Trabzon Çocuk Mahkemesince verilen 12.06.2014 tarihli ve 153-232 sayılı hükmün, katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 17. Ceza Dairesince 28.09.2017 tarih ve 24194-10720 sayı ile;
"Dosya kapsamından, suça sürüklenen çocuk ..."in, 02.05.2014 günü Ömer Burak Terzi Özel Eğitim ve Anaokuluna gece saatlerinde girmesi, anaokulu içerisinde bulunan giriş kapısının camını kırması, iç kapıyı ise zorlayarak zarar vermesi, müdür odasındaki masa çekmecelerini kırıp hırsızlık amacıyla araştırmalar yapması ve çekmecede bulunan zarf içerisindeki 20-30 TL kadar bozuk parayı alması şeklinde gerçekleşen eyleminde, incelemeye konu suçun işleniş şekli ve özellikleri gözetilmeden, suç konusu paranın miktarı ve paranın satın alma gücünün azlığı ile suçun işleniş biçimi dikkate alındığında ceza verilmesinin hakkaniyete aykırı olacağı şeklindeki gerekçe ile, TCK"nın 145. maddesine sevk amacının dışında yorumlar getirilerek suça sürüklenen çocuğun cezasından indirim yapılmak sureti ile mahkûmiyeti yerine ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi," isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Bozma ilamı sonrasında devam olunan yargılama sonucunda, Trabzon Çocuk Mahkemesince 12.04.2018 tarih ve 44-146 sayı ile; sanığın, TCK"nın 142/1-a ve 31/2. maddeleri uyarınca 1 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ve yaptığı araştırma neticesinde ancak bulabildiği kadar parayı alması nedeniyle sanık hakkında aynı Kanun"un 145. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmiştir.
Bu hükmün de katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 17. Ceza Dairesince 29.11.2018 tarih ve 4880-15352 sayı ile;
"Suça sürüklenen çocuk ..."in katılan kuruma yönelik hırsızlık eyleminde, 5237 sayılı TCK"nın 61/1. maddesine göre malın değerinin az ya da çok olması, temel cezanın belirlenmesinde alt sınırdan uzaklaşmak için bir kriter olup hırsızlık suçuna konu malın değerinin az olmasının TCK"nın 145. maddesinde ayrı olarak düzenlenmesi, kanun koyucunun hırsızlık suçunda malın değerinin az olmasına verdiği önemi göstermektedir. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 15.12.2009 tarihli ve 6/242-291 sayılı içtihadında belirtildiği üzere, "...daha çoğunu alabilme olanağı varken yalnızca gereksinimi kadar ve değer olarak az olan şeyi alma" görüşünün, TCK"nın 145. madde uygulamasında bütünüyle reddedilmesi mümkün değil ise de, maddenin yalnızca bu tanımlamayla sınırlandırılması da olanaklı değildir. 145. maddenin gerek ilk şekli, gerekse değiştirilmiş biçimi; ortak tanımlama ile, hırsızlık suçunun konusunu oluşturan değerin az olmasını temel almaktadır. TCK"nın 145. maddesine göre, faile verilen cezada indirim yapılabilmesi için malın değerinin az olması yeterli olup hâkim indirim oranını TCK"nın 3. maddesinde öngörüldüğü üzere "İşlenilen fiilin ağırlığıyla orantılı" olacak şekilde saptamalıdır. Değer azlığı nedeniyle ceza vermekten vazgeçme kararı verilecek ise; malın değerinin azlığı yanında "suçun işleniş şekli ve özellikleri" de dikkate alınmalıdır. TCK"nın 145. maddesinin uygulanmasında hâkime takdir hakkı tanınmış olup hâkim takdir hakkını kullanırken keyfiliğe kaçmadan, her somut olaya uygun, yasal ve yeterli gerekçe göstermek suretiyle uygulama yapmalıdır.
Somut olayda, suça sürüklenen çocuk ..."in 02.05.2014 günü Ömer Burak Terzi Özel Eğitim ve Anaokuluna gece saatlerinde girmesi ve müdür odasında bulunan çekmecedeki zarf içerisinden 20-30 TL kadar bozuk parayı alması şeklinde gerçekleşen eyleminde, önceki bozma kararında da açıkça ifade edildiği gibi suça sürüklenen çocuğun cezasından indirim yapılmak sureti ile mahkûmiyet kararı verilmesi gerekirken, hatalı ve yetersiz gerekçe ile fazla ceza tayini," isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise 07.02.2019 tarih ve 4-14 sayı ile bozmaya direnerek önceki hüküm gibi sanığın mahkûmiyetine ve sanık hakkında TCK"nın 145. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar vermiştir.
Bu hükmün de Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 05.04.2019 tarihli ve 26629 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesiyle dosya, kararına direnilen Daireye gönderilmiş, inceleme yapan Yargıtay 17. Ceza Dairesince 27.05.2019 tarih ve 7429-8199 sayı ile, direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Dairece, sanık hakkında iş yeri dokunulmazlığının ihlâli suçundan kurulan mahkûmiyet hükmüne yönelik temyiz talebinin miktar itibarıyla reddine; kamu malına zarar verme suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün ise onanmasına karar verilmiş olup direnmenin kapsamına ve Özel Dairenin gönderme kararının içeriğine göre inceleme Cumhuriyet savcısının temyizi doğrultusunda sanık hakkında hırsızlık suçundan kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında hırsızlık suçundan verilen cezada TCK"nın 145. maddesi uyarınca değer azlığı nedeniyle indirim yapılması gerekip gerekmediğinin belirlenmesine ilişkin ise de, Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle, sanığın cezasından indirim yapılması gerektiğine ilişkin Özel Dairenin 29.11.2018 tarihli ve 4880-15352 sayılı bozma kararı lehe olmakla birlikte, atılı suçtan ceza verilmesine yer olmadığına dair Yerel Mahkemece verilen ilk kararın Özel Daire tarafından 28.09.2017 tarih ve 24194-10720 sayı ile cezadan indirim yapılmak sureti ile sanığın mahkûmiyetine karar verilmesi gerektiğinden bahisle bozulmasının ardından aleyhe olan bozma kararına karşı sanığın beyanı alınmadan 12.04.2018 tarihli mahkûmiyet kararı verilip verilemeyeceği ve 07.02.2019 tarihli cezadan indirim yapılmasına yer olmadığına dair direnme hükmünün yasal ve yeterli gerekçe içerip içermediği hususlarının değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
Sanık ..."in, hırsızlık suçundan cezalandırılması istemiyle açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda, sanık hakkında TCK"nın 145. maddesi uyarınca ceza verilmesine yer olmadığına karar verildiği, katılan vekilinin temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 17. Ceza Dairesince, TCK"nın 145. maddesi uyarınca sanığın cezasından indirim yapılmak sureti ile atılı suçtan mahkûmiyetine karar verilmesi gerektiğinden bahisle hükmün bozulduğu, Yerel Mahkemece ilk bozmadan sonra yapılan yargılamada, hakkında yakalama emri çıkarılan sanığın hazır edilememesi üzerine müdafisinin dinlenilmesi ile yetinilip sanıktan aleyhine olan bozma kararına karşı diyecekleri sorulmadan TCK"nın 142/1-a ve 31/2. maddeleri uyarınca 1 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ve “Yaptığı araştırma neticesinde ancak bulabildiği kadar parayı aldığı” şeklindeki gerekçe ile sanık hakkında aynı Kanun"un 145. maddesinin uygulanmasına takdiren yer olmadığına karar verildiği, bu hükmün de, katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece sanığın cezasından indirim yapılmak sureti ile mahkûmiyet kararı verilmesi gerekirken, hatalı ve yetersiz gerekçe ile fazla ceza tayini isabetsizliğinden ikinci kez bozulmasının ardından Yerel Mahkemece yine sanığın savunması alınmadan ve direnme nedenleri ile bozmaya niçin uyulmadığı açıklanmadan, önceki hükümdeki gerekçenin sonuç bölümünün tekrarlanması suretiyle direnme hükmü kurulduğu anlaşılmaktadır.
1412 sayılı CMUK"un 326. maddesinin ikinci fıkrasına göre, hükmün aleyhe bozulması hâlinde davaya yeniden bakacak mahkemece, sanıktan bozmaya karşı diyeceğinin sorulması zorunlu olup müdafinin dinlenilmesi ile de yetinilemez. Aynı kurala karar tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan 5271 sayılı CMK"nın 307. maddesinin birinci fıkrasında da yer verilmiş olup anılan bu Kanun hükümleri uyarınca sanığa, bozmada belirtilen ve aleyhinde sonuç doğurabilecek olan hususlarda beyanda bulunma, kendisini savunma ve bu konudaki delillerini ileri sunma imkânı tanınmalıdır. Bu düzenleme, savunma hakkının sınırlanamayacağı ilkesine dayandığından, uyulmasında zorunluluk bulunan emredici kurallardandır.
Öte yandan, Anayasamızın 141 ve 5271 sayılı CMK’nın 34. maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının gerekçeli olması zorunludur. Yasal, yeterli ve geçerli bir gerekçeye dayanılmadan karar verilmesinin, kanun koyucunun amacına uygun düşmeyeceği gibi uygulamada da keyfiliğe yol açacağında kuşku yoktur. Nitekim Ceza Genel Kurulunun yerleşmiş uygulamalarına göre de, bir karar bozulmakla tamamen ortadan kalkacağından, yerel mahkeme tarafından CMK’nın 34, 230 ve 232. maddeleri uyarınca yeniden usulüne uygun olarak hüküm kurulması, bunun yanında direnmeye ilişkin gerekçenin de gösterilmesi gerekmektedir.
Bu açıklamalar ışığında ön sorunlara ilişkin olarak yapılan değerlendirmede;
Sanık hakkında hırsızlık suçundan ceza verilmesine yer olmadığına ilişkin Yerel Mahkemece verilen hükmün Özel Daire tarafından atılı suç nedeniyle sanığın TCK"nın 145. maddesi uyarınca indirim yapılmak suretiyle mahkûmiyetine karar verilmesi gerektiğinden bahisle bozulduğu, aleyhe olan bozmaya karşı savunma alınmadan yargılamaya devam edilerek bu kez sanığın hırsızlık suçundan cezalandırılmasına ancak sanık hakkında değer azlığı hükümlerinin uygulanmasına yer olmadığına karar verildiği, hükmün temyizi üzerine her ne kadar Özel Dairece, indirim yapılmak suretiyle sanık hakkında mahkûmiyet kararı verilmesi gerekirken hatalı ve yetersiz gerekçe ile fazla ceza tayin edilmesi şeklinde gösterilen bozma nedeni sanığın lehine görünmekte ise de, sanık hakkında ceza verilmesine yer olmadığına dair hükme yönelik, sanığın atılı suçtan mahkûmiyetine karar verilerek değer azlığı hükümleri uygulanmak suretiyle verilecek cezadan indirim yapılması gerektiğine ilişkin bozma nedeninin bir bütün hâlinde sanığın aleyhine olduğu gözetilmeden gerek ilk gerekse ikinci bozmadan sonra yapılan yargılama sırasında aleyhe olan bozma kararlarına karşı sanığın beyanı alınmadan yargılamaya devam olunarak hüküm kurulması, 5271 sayılı CMK"nın 307. maddesinin birinci fıkrasına aykırıdır.
Diğer taraftan; Yerel Mahkemece, Özel Dairenin bozma kararı ile tamamen ortadan kalkan önceki hükümde direnilirken, direnme nedenleri gösterilmeden ve bozma kararına niçin uyulmadığı açıklanmadan, önceki hükmün gerekçesinin sonuç bölümünün tekrarı ile yetinilmesi de usul ve kanuna aykırıdır.
Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükmünün, saptanan bu usulü nedenlerden dolayı diğer yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Trabzon Çocuk Mahkemesinin 07.02.2019 tarihli ve 4-14 sayılı direnme kararına konu hükmünün, aleyhe olan bozma kararına karşı sanığın beyanı alınmadan yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması ve direnme kararının yasal ve yeterli gerekçe içermemesi nedenlerinden sair yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 05.12.2019 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.