Hukuk Genel Kurulu 2018/1018 E. , 2021/997 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
1. Taraflar arasındaki “Kurum işleminin iptali ve tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesince Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 05.09.2012 tarihli dilekçesi ile 3201 sayılı Kanun’a göre, Bağ-Kur sigortalılık kapsamında borçlanmak için talepte bulunduğunu, davalı Kurum tarafından 01.07.1987 – 30.06.2012 tarihleri arasındaki 9000 gün üzerinden borç tahakkuk ettirildiğini, süresi içinde 3988 gün için borçlanma bedeli olan 40.000TL’yi ödediğini, yurtdışı hizmetleri 14.06.1983 tarihinde başlamasına rağmen Kurumun tahakkuk işlemini 01.07.1987 tarihinde başlattığını, daha sonra davacının 17.06.2013 tarihinde yurtdışında geçen sürelerinden 14.06.1983–18.06.1983 tarihleri arasındaki süreyi borçlanarak buna ilişkin 52,19TL’yi süresinde ödediğini, 14.06.1983 tarihinin Kurum tarafından sigorta başlangıç tarihi olarak kabul edilmemesi nedeniyle anılan tarihin sigorta başlangıç tarihi olduğunun tespitine yönelik açtığı davanın kabul edilerek kesinleştiğini, Türkiye’de çalışma yapan davacının 02.09.2015 tarihli tahakkuk cetveli ile yurtdışında geçen sürelerinden 18.07.1994 tarihinden itibaren bir bölümünü daha borçlandığını, 18.07.1994–22.01.1998 tarihleri arasındaki döneme ilişkin 1265 gün karşılığının ödendiğini, 30.06.2015 tarihinde Kuruma başvurarak, Bağ-Kur kapsamında yurtdışı borçlanması yapılan 3988 günün 19.06.1983 tarihinden sonraki döneme mal edilmesini talep ettiğini, ancak talebinin Kurumca reddedildiğini, daha sonra Kurumun Bağ-Kur kapsamında ödenen 3993 (3988) günü 03.06.2001-30.06.2012 tarihleri arasına mal ettiğini, bu nedenle son 7 (yedi) yıllık hizmetinin neredeyse tamamen Bağ-Kur kapsamında kaldığını, 506 sayılı Kanun kapsamında aylık bağlanması imkanının kalmadığını belirterek, davacının Bağ-Kur kapsamında borçlanmak suretiyle ödediği 3988 günlük sürenin 19.06.1983–16.07.1994 tarihleri arasında olacak şekilde intibakı ile bu borçlanmanın bu döneme mal edilmesi gerektiğinin tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı ... (SGK/Kurum) vekili cevap dilekçesinde; zamanaşımı def’i, hak düşürücü süre, derdestlik, husumet, görev ve yetki itirazında bulunduklarını belirterek davanın reddinin gerektiğini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
6. ... 16. İş Mahkemesinin 07.02.2017 tarihli ve 2016/25 E., 2017/34 K. sayılı kararı ile; taraflar arasında süre ve ödemeye ilişkin bir anlaşmazlık bulunmayıp uyuşmazlığın yapılan borçlanmanın hangi döneme ilişkin olduğunun kabul edileceği ile ilgili olduğu, Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 2014/11003 E., 2015/2959 K. sayılı kararı ile davanın sosyal güvenlik hukukundan kaynaklanan niteliği, aynı ücreti yatırdığı hâlde borçlanmanın farklı tarihlere mal edilmesi nedeniyle yaşlılık aylıkları arasında oluşacak farkın anayasal eşitlik ilkesine aykırılık oluşturacak olması nedeniyle borçlanılan dönemin sigortalı lehine belirlenmesi gerektiği gerekçesiyle davanın kabulü ile davacı tarafından borçlanılan 3988 günün 19.06.1983-16.07.1994 tarihleri arasına mal edilmesi gerektiğinin tespitine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi Kararı:
7. ... 16. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davalı Kurum vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
8. ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin 16.05.2017 tarihli ve 2017/811 E., 2017/834 K. sayılı kararı ile; 3201 sayılı Kanun’un 5. maddesinin 1. fıkrası ile 06.11.2008 tarihli ve 27046 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Yurtdışında Geçen Sürelerin Borçlandırılması ve Değerlendirilmesine İlişkin Yönetmeliğin 12. maddesi uyarınca davacının 05.09.2012 varide tarihli yurtdışı hizmet borçlanma talep dilekçesi ile kısmi ödemeden hemen sonra davalı Kuruma sunduğu 09.01.2013 varide tarihli ihtirazi kayıt içeren dilekçesindeki iradesine üstünlük tanınarak davacının 22.11.2012 tarihinde ödediği 3988 günlük prim gün sayısının 01.07.1987–29.07.1998 tarihleri arasına mal edilmesinin yerinde olacağı ancak bu şekilde bir kabulün, davacının 30.06.2015 tarihli yurtdışı hizmet borçlanma talep dilekçesinde 18.07.1994 tarihinden itibaren 1265 günlük süreyi borçlanmak istediğini belirtmesi ve Kurum tarafından 18.07.1994–22.01.1998 tarihleri arasında 1265 gün olacak şekilde tahakkuk işleminin yapılması ve davacının bu meblağı ödemesi, buna göre Kurumun davacıyı 18.07.1994–22.01.1998 tarihleri arasında 1265 gün 506 sayılı Kanun kapsamında sigortalı kabul etmesi nedeniyle, davacının 18.07.1994–22.01.1998 arasındaki dönem yönünden, hem 506 sayılı Kanun hem de 1479 sayılı Kanun kapsamında sigortalı olması şeklinde çakışan bir durumun ortaya çıkmasına sebebiyet vereceği, bu durumda davacının 18.07.1994–22.01.1998 arasındaki dönem yönünden usulüne uygun yurtdışı borçlanması sonucu elde ettiği 1479 sayılı Kanun kapsamındaki sigortalılık ile bu dönemle çakışan yurtdışı borçlanma yolu ile elde ettiği 1265 günlük 506 sayılı Kanun kapsamındaki sigortalılığını, 1479 sayılı Kanun kapsamındaki sigortalılığın sona erdiği 29.07.1998 tarihinden hemen sonra 30.07.1998 tarihinde başlatmanın, davacının sigortalı olduğu süre, sigortalı olduğu sürelerin niteliği ve prim öderkenki iradesi gözönüne alındığında hukuka en uygun çözüm yolu olacağı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulü ile, ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına davanın kısmen kabulüne, davacının, Kurumca kabul edilen ve uyuşmazlık konusu olmayan 14/06.1983–18.06.1983 tarihleri arasındaki 1479 sayılı Kanun kapsamındaki sigortalılık yanında 01.07.1987–29.07.1998 tarihleri arasında 3988 gün 1479 sayılı Kanun kapsamında, 30.07.1998–05.02.2002 tarihleri arasında da 1265 gün 506 sayılı Kanun kapsamında sigortalı olduğunun tespitine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
9. ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
10. Yargıtay (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesinin 27.11.2017 tarihli ve 2017/4774 E., 2017/9750 K. sayılı kararı ile; “..F)Temyiz :
Davacı vekili,kesinleşen mahkeme kararı ile Alman sigortasına giriş tarihi olan 14.06.1983 tarihinin Türkiye"de sigortalılık başlangıcı olduğu kabul edildiğinden borçlanmanın bu tarihten ileriye doğru kabul edilmesi gerektiğini belirterek temyiz etmiştir.
G) Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe:
Davanın yasal dayanağını oluşturan 3201 Sayılı Yasa"nın 5. maddesinde;
Yurt dışındaki sigortalılık sürelerinin tespitinde, bunu belirten ve istek sahibinin ibraz edeceği ispatlayıcı belgelerde kayıtlı bulunan tarihler arasındaki son tarihten geriye doğru olmak üzere gün sayıları esas alınır.
Sosyal güvenlik kanunlarına tabi hizmetleri olanların, borçlandıkları gün sayısı, prim ödeme gün sayıları ile ilgili hizmetlerine katılır. Sigortalılığın başlangıç tarihinden önceki süreler borçlanılmış ise, sigortalılığın başlangıç tarihi, borçlanılan gün sayısı kadar geriye götürülür.
Sosyal güvenlik kuruluşlarına tabi hizmeti bulunmayan istek sahiplerinin sigortalılıklarının başlangıç tarihi, borçlarını tamamen ödedikleri tarihten borçlanılan gün sayısı kadar geriye götürülen tarihtir.” hükmü yer almaktadır.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, davacının 05/09/2012 tarihli yurtdışı hizmet borçlanma talep dilekçesi ile, 01/07/1987 – 30/06/2012 tarihleri arasındaki 9000 günlük süreyi borçlanmak istediğini belirttiği, Kurumca 01/07/1987 – 30/06/2012 tarihleri arasındaki 9000 gün karşılığı 90.270,00 TL borç tahakkuk ettirildiği, davacının 3988 gün karşılığı olan 40.000,00 TL’yi 22/11/2012 tarihinde ödediği, davalı Kurumun kısmi ödeme nedeniyle 3201 sayılı yasanın 5. maddesi gereğince borçlanma tahakkuk cetvelinde kayıtlı en son tarihten geriye doğru giderek borçlanılan tarih aralığını belirlediği anlaşılmaktadır.
3201 sayılı Yasa"nın 5. maddesinin 1. fıkrası ve Yurtdışında Geçen Sürelerin Borçlandırılması Ve Değerlendirilmesine İlişkin Yönetmeliğin borçlandırılan sürelerin değerlendirilmesi ve sigortalılığın başlangıcı başlıklı 12. maddesine göre, Kurumca yapılan borçlanma tahakkuk işlemi yerinde olduğu gibi Kurumca düzenlenen borçlanma cetvelindeki süreye ait borçlanma bedelinin ihtirazi kayıt konulmadan ödenmesi karşısında davanın reddi gerekirken kabulü usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Bölge Adliye Mahkemesince , davanın kısmen kabulüne karar verilmesine dair yeniden hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olduğundan temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASI gerekmiştir..” gerekçesi ile kararın bozulmasına ve dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Direnme Kararı:
11. ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin 21.03.2018 tarihli ve 2018/162 E., 2018/495 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçeler tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
12. Direnme kararı süresi içinde davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
13. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; 3201 sayılı Kanun kapsamında yapılan yurtdışı borçlanma talebi üzerine tahakkuk ettirilen borçlanma bedelinin herhangi bir ihtirazi kayıt konulmadan kısmen ödenmesi hâlinde yapılan ödemeye karşılık gelen sigortalılık süresinin hangi aylara mal edilmesi gerektiği noktasında toplanmaktadır.
III. ÖN SORUN
14. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesine geçilmeden önce, Bölge Adliye Mahkemesince verilen hükmü temyiz eden davacı vekilinin temyiz itirazları hakkında Özel Dairece olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemiş olması nedeniyle davacı vekilinin Bölge Adliye Mahkemesi kararına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesinin gerekip gerekmediği hususu ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.
IV. GEREKÇE
15. Bölge Adliye Mahkemesince direnme olarak adlandırılan karar, Özel Daire bozma kararına karşı oluşturulmuş ise de Özel Dairece Bölge Adliye Mahkemesinin ilk kararını temyiz eden davacı vekilinin 07.07.2017 tarihli temyiz itirazı hakkında inceleme yapılarak olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemiştir.
16. Bu hâlde ortada usulüne uygun olarak tamamlanmış bir temyiz incelemesinin bulunduğundan söz edilemez.
17. Bu durumda, davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
18. Nitekim Hukuk Genel Kurulunun 27.06.2019 tarihli ve 2017/3(6)-460 E., 2019/813 K.; ve 23.11.2016 tarihli ve 2014/20-1192 E., 2016/1076 K. sayılı kararları da aynı yöndedir.
19. Hâl böyle olunca, Özel Dairece Bölge Adliye Mahkemesinin ilk kararını temyiz eden davacı vekilinin temyiz itirazı hakkında inceleme yapılarak olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemiş olduğundan Özel Daire bozma kararının ve direnme kararının ortadan kaldırılarak, davacı vekilinin temyiz itirazlarının da incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekmiş, bu nedenle temyiz itirazları bu aşamada inceleme konusu yapılmamıştır.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Özel Dairenin 27.11.2017 tarihli ve 2017/4774 E., 2017/9750 K. sayılı bozma kararı ile Bölge Adliye Mahkemesinin 21.03.2018 tarihli ve 2018/162 E., 2018/495 K. sayılı direnme kararının KALDIRILMASINA,
Davacı vekilinin Bölge Adliye Mahkemesinin ilk hükmüne yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 10. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
Davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, 14.09.2021 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.