Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2017/2413
Karar No: 2021/996
Karar Tarihi: 14.09.2021

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/2413 Esas 2021/996 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2017/2413 E.  ,  2021/996 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi


    1. Taraflar arasındaki “boşanma” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İzmir 12. Aile Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar, taraf vekillerinin temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
    2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

    I. YARGILAMA SÜRECİ
    Davacı İstemi:
    4. Davacı vekili 03.12.2013 tarihli dava dilekçesinde; tarafların 19.11.2003 tarihinde evlendiklerini, ortak iki çocuklarının olduğunu, davalının müvekkiline sürekli fiziksel şiddet uyguladığını, ağır hakaret ve küfürler ettiğini, tehdit içerikli söylemlerde bulunduğunu, toplum içerisinde küçük düşürdüğünü ileri sürerek tarafların boşanmalarına velayetlerin anneye verilmesine, çocuklar yararına ayrı ayrı aylık 500TL tedbir-iştirak, müvekkili yararına 500TL tedbir-yoksulluk nafakası ile 10.000TL maddi, 20.000TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı Cevabı:
    5. Davalı vekili 03.01.2014 tarihli cevap dilekçesinde; tüm iddiaları inkârla, müvekkili ve ailesinin hayvancılık işi ile uğraştığını, davacının da bu işlere yardım ettiğini, dosyaya sunulan rapordaki yaralanmaların bu sebeple oluştuğunu, müvekkilinin eşine fiziksel şiddet uygulamadığını, kaldı ki mevcut darp raporunun beş ay öncesine ilişkin olduğunu, rapordan sonra tarafların birlikte yaşamaya devam ettiklerini, davacının evlilik birliğinden kaynaklanan görevlerini yerine getirmediğini, eşine güler yüz ve hoşgörü göstermediğini, cinsel yönden soğuk davrandığını, aile içinde yaşanan en küçük sorunları dahi yakın çevresi ve annesi ile paylaştığını, ailesinin evlilik birliğine müdahalesine izin verdiğini, ortak çocuklara kötü davrandığını, fiziksel şiddet uyguladığını, ortak konutu terk ederek yolu dahi bulunmayan dağ köyünde yaşayan ailesinin yanına yerleştiğini, bu şartlar altında velayet görevini yerine getiremeyeceğini, evlilik birliğinin sarsılmasında davacının kusurlu davranışları nedeni ile müvekkilinin de boşanmayı kabul ettiğini belirterek tarafların boşanmalarına, velayetlerin babaya verilmesine, davacının nafaka ve tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.

    Mahkeme Kararı:
    6. İzmir 12. Aile Mahkemesinin 26.11.2014 tarihli ve 2013/872 E., 2014/783 K. sayılı kararı ile; taraflar arasında süreklilik gösterir şekilde kavga ve tartışmaların yaşandığı, erkeğin kadına hakaret ettiği, buna karşılık kadının da eşine hakaret ettiği, surat astığı, eşinin ailesine sıcak davranmadığı, eşini tırmaladığı, böylece evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına tarafların eşit kusurlu davranışları ile sebep oldukları gerekçesiyle tarafların boşanmalarına, velayetlerin anneye verilmesine, her bir çocuk yararına 150TL tedbir-iştirak nafakası ile davacı yararına 200TL tedbir nafakası ödenmesine, davacının yoksulluk nafakası talebinin sürekli ve düzenli olarak çalışması sebebiyle, tazminat taleplerinin ise yasal koşullarının oluşmaması nedeniyle reddine karar verilmiştir.
    Özel Daire Bozma Kararı:
    7. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 26.10.2015 tarihli ve 2015/5412 E., 2015/19573 K. sayılı kararı ile;
    "...Hüküm davacı kadın tarafından kusur belirlemesi ve tazminatlar yönünden; davalı erkek tarafından ise, tamamına yönelik olarak temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
    1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı erkeğin tüm temyiz itirazları yersizdir.
    2-Davacı kadının temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
    Mahkemece, taraflar eşit kusurlu kabul edilerek boşanma kararı verilmiş ise de, yapılan yargılama ve toplanan delillerden davacı kadına yüklenen kusurlu davranışlar yanında davalı erkeğin de eşine sürekli fiziksel şiddet uyguladığı, küfür ve tehdit ettiği anlaşılmaktadır. O halde, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda, davalı kocanın daha fazla kusurlu olduğunun kabulü gerekir. Hal böyle iken, tarafların eşit kusurlu kabul edilmesi ve bu hatalı kusur tespitine bağlı olarak davacı kadının maddi ve manevi tazminat isteklerinin reddedilmesi doğru değildir,…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
    Direnme Kararı:
    8. İzmir 12. Aile Mahkemesinin 01.03.2016 tarihli ve 2016/60 E, 2016/141 K. sayılı kararı ile bozma öncesi kararda yer alan gerekçenin yanında, bozma ilamında erkeğin kadına sürekli fiziksel şiddet uyguladığı, küfür ve tehdit ettiği gerekçesiyle erkeğin ağır kusurlu olduğu belirtilmiş ise de; davalının davacı eşe sürekli fiziksel şiddet uyguladığına dair tanıkların görgüye dayalı beyanlarının bulunmadığı, tarafların sürekli kavga ve didişme hâli içerisinde olduğu, karşılıklı küfür ve hakaret ettikleri, davacının davalıya tırmalamak sureti ile fiziksel şiddet uyguladığı, tanık Saliha tarafından oğlunun atletinde kan gördüğünü beyan ettiği, davacı tanığı Nimet’in dahi tarafların her ikisinde de kusurlu bulunduğunu söylediği, tanık Fatma"nın beyanına göre ise davacının kapris yaptığı, eşinin ailesine devamlı surat asarak tavır yaptığı, yanlarında oturmadığı, sohbet etmediği, eşine sıcak davranmadığı, hâl böyleyken kendi annesinin de bulunduğu bir ortamda eşinin üzerine saldırıp “a…koduğumun çocuğu” diyerek itekleyen ve kendi annesi araya giren davacı yararına tazminat verilmesinin uygun olmayacağı, boşanmaya sebep olan olaylarda tarafların eşit kusurlu oldukları gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
    Direnme Kararının Temyizi:
    9. Direnme kararı yasal süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

    II. UYUŞMAZLIK
    10. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; boşanmaya sebep olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olup olmadıkları, buradan varılacak sonuca göre davacı eş yararına maddi ve manevi tazminat şartlarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.

    III. GEREKÇE
    11.Uyuşmazlığın çözümü bakımından ilgili kanun maddeleri ve kavramların incelenmesinde yarar görülmektedir.
    12. Bilindiği üzere 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) “Evlilik birliğinin sarsılması” başlıklı 166. maddesinin 1 ve 2. fıkraları;
    "Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.
    Yukarıdaki fıkrada belirtilen hâllerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir.” hükmünü taşımaktadır.
    13. Genel boşanma sebeplerini düzenleyen ve yukarıya alınan madde hükmü, somutlaştırılmamış veya ayrıntıları ile belirtilmemiş olması nedeniyle evlilik birliğinin sarsılıp sarsılmadığı noktasında hâkime çok geniş takdir hakkı tanımıştır. Bu bağlamda evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanma davası açan davacının, davasının kabul edilerek, boşanma kararı elde edebilmesi için iki koşulun gerçekleştiğini kanıtlamış olması gerekir. Bunlardan ilkinde davacı; kendisinden, evlilik birliğinin devamı için gereken “ortak hayatın sürdürülmesi” olgusunun artık beklenmeyecek derecede birliğin temelinden sarsıldığını, ikinci olarak “temelden sarsılmanın” karşı tarafın kusurlu davranışları sonucu gerçekleştiğini ispatlamak zorundadır.
    14. Belirtmek gerekir ki; söz konusu hüküm uyarınca evlilik birliği, eşler arasında ortak hayatı çekilmez duruma sokacak derecede temelinden sarsılmış olduğu takdirde, eşlerden her biri kural olarak boşanma davası açabilir ise de, Yargıtay bu hükmü tam kusurlu eşin dava açamayacağı şeklinde yorumlamaktadır. Çünkü tam kusurlu eşin boşanma davası açması tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonra da mademki “birlik artık sarsılmıştır” diyerek boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir. Böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer (TMK m. 2). Nitekim benzer ilkeye HGK’nın 04.12.2015 tarihli ve 2014/2-594 E., 2015/2795 K. sayılı kararında da değinilmiştir. Bu durumda kusur ilkesine göre genel sebeple (TMK m. 166/1) boşanmaya karar verebilmek için davalının az da olsa kusurlu olması gerekir.
    15. Yargıtay kararlarında boşanma davalarında temyiz incelemesi aşamasının daha sağlıklı yürütülebilmesi amacıyla; her bir davada verilecek olan boşanma kararı, fer’îleri ve boşanmanın malî sonuçları yönünden yapılacak denetlemeye uygun şekilde, tarafların boşanmaya sebep olan olaylarda gerçekleşen kusurlu davranışları belirtildikten sonra eşlerin kusur durumlarının “kusursuz, az kusurlu, eşit kusurlu, ağır kusurlu veya tam kusurlu eş” şeklinde belirlenmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Yine Yargıtay, 03.07.1978 tarihli, 5/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararıyla da “kimin daha fazla kusurlu olduğunu tayin hususunda önceden bir ölçü konulamayacağına ve bu hususta bir içtihadı birleştirmeye gidilemeyeceğine” karar vererek her bir boşanma davasında tarafların boşanmaya esas teşkil eden kusur durumlarının kendine özgü ve o evliliğe münhasır olduğunu kabul etmiştir.
    16. Diğer yandan, boşanma, bozucu yenilik doğuran bir karar niteliğinde olup, boşanma kararının kesinleşmesiyle evlilik birliği sona erer. Boşanmanın eşler bakımından kişisel ve malî olmak üzere bir takım sonuçlarının bulunduğu kuşkusuzdur. Maddi ve manevi tazminat talepleri de boşanmanın eşlerle ilgili mali sonuçlarındandır.
    17. TMK’nın “Maddi ve manevi tazminat” başlıklı 174. maddesinde "Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddî tazminat isteyebilir. Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevî tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir." hükmü düzenleme altına alınmıştır. Görülüyor ki hâkim, boşanmaya sebep olan olaylarda kusursuz veya az kusurlu bulunan eş yararına tazminat ödenmesine karar vermek yetkisine sahiptir.
    18. Maddi tazminat, mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu tarafın, kusurlu taraftan talep ettiği tazminattır. Maddi tazminatın ön koşulu, talep edenin boşanma yüzünden mevcut veya beklenen menfaatlerinin zedelenmesi, boşanma ve maddi zarar arasında nedensellik bağının bulunmasıdır. Başka bir sebepten kaynaklı kayıplar maddi tazminat kapsamında yer alamaz. Mevcut menfaatlerin belirlenmesinde evliliğin taraflara sağladığı yararlar göz önünde bulundurularak tarafın maddi tazminat talebi değerlendirilir. Evliliğin boşanma ile sona ermesi hâlinde taraflar birliğin sağladığı menfaatlerden ileriye dönük olarak faydalanamayacaklardır. Beklenen menfaatler ise evlilik birliği sona ermeseydi kazanılacak olan olası çıkarları ifade eder.
    19. Manevi zarar ise, insan ruhunda kişinin iradesi dışında meydana gelen acı, ızdırap ve elem olarak ifade edilmektedir. Bozulan manevi dengenin yerine gelmesi için kanunun öngördüğü bir telafi şeklidir. 22.06.1966 tarihli, 1966/7 E. ve 7. K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtildiği üzere manevi tazminat bir yönüyle de insanlardaki kırgınlık ve kızgınlığı, hatta intikam duygusunu tatmin etme aracıdır. Amacı, olaydan duyulan acı, ızdırap, elem ve kızgınlığı kısmen olsun dindirmek, olayı unutturarak tekrar normal hayata dönüşü sağlamaktır.
    20. Kişilik hakları, bir bütün olarak kişinin maddi ve manevi varlığıyla ilişkili ve bu varlığın geliştirilmesini hedefleyen haklar ve özgürlükler olarak tanımlanır. Bu haklar; kişiliğe bağlı, dokunulamaz, devredilemez ve vazgeçilemez haklardır. Kişilik haklarının mutlak bir hak oluşu, hak sahibine, bu hakka ve hakkın içerdiği değerlere herkesin saygı göstermesini isteme, kişisel değerlerin korunmasını herkesten isteme, yasaların, kamu düzeninin ve genel ahlak ile adabın çizdiği sınırlar içerisinde dilediği gibi kullanma hakkı verir. Kişilik hakkı kavramı; kişiyi var eden, kişiliğini serbestçe geliştirmesini sağlayan, diğer kişilerden farklılığını temin eden bütün değerler üzerindeki haktır. Yaşam, vücut bütünlüğü, özgürlükler, şeref ve haysiyet, özel yaşam, isim, resim gibi kişisel varlıklar üzerindeki haklar kişilik hakkını ifade eder. Bu varlıklara yönelen saldırılar ise kişilik hakkının ihlali sonucunu doğururlar. Kişilik haklarının korunmasına ilişkin temel düzenleme TMK’nın 23, 24 ve 25. maddelerinde yer almakta; Türk Borçlar Kanunu’nun 58. maddesi ile bu düzenlemeler tamamlanmaktadır. Ancak bu genel korumanın dışında bazı kişisel değerleri koruyan özel hükümler de bulunmakta olup, TMK’nın 174/2. maddesi bu hükümlerden biridir.
    21. Eldeki davaya gelince; yerel mahkemece erkeğin eşine hakaret ettiği, buna karşılık kadının da erkeğe hakaret ettiği, surat astığı, eşinin ailesine sıcak davranmadığı ve eşini tırmalaması şeklinde gerçekleşen olaylara göre tarafların boşanmaya sebep olan olaylarda eşit kusurlu oldukları belirtilerek boşanmaya karar verilmiştir. Özel Daire ise; toplanan delillere göre mahkemece kadın eşe yüklenen kusurlu davranışlar yanında, erkeğin de eşine sürekli fiziksel şiddet uyguladığı, küfür ve tehdit ettiğinin anlaşıldığı, tarafların ispatlanan kusurlu davranışlarına göre erkeğin ağır, kadınınsa az kusurlu olduğunu kabul ederek boşanma nedeniyle kadın eş yararına uygun miktarda maddi ve manevi tazminat ödenmesi gerektiği gerekçesiyle kararı bozmuştur.
    22. Toplanan delillerin değerlendirilmesinde; tarafların 19.11.2003 tarihinde evlendiği, bu evlilikten ortak iki çocuklarının bulunduğu, kadının eşine hakaret ettiği, surat astığı, tırmaladığı ve eşinin ailesine sıcak davranmadığı anlaşılmaktadır. Buna karşılık erkeğin eşine “sürekli fiziksel şiddet uygulaması, küfür ve tehdit etmesi” şeklindeki kusurlu davranışlarına yönelik yapılan incelemede; kadının eşi hakkında bu iddialara dayanarak, 16.05.2017 ve 02.08.2013 tarihli iki adet darp raporu sunduğu, dört tanık dinlettiği, bu tanıklardan Kıymet’in davacının annesi olduğu ve bu nedenle tarafların evine gelip gittiği, beyanında “…davacıya ve hatta bana birçok defa hakaret ettiğine şahit oldum, davalı ağzı bozuk birisidir sık sık küfür eder, hatta bir kaç defada kızımın boğazına sarılıp seni öldürürüm dediğine bu şekilde tehdit ettiğine şahit oldum,…,hastaneye götürdüm rapor aldık,…,kızım davalıdan evin ihtiyaçlarını karşılamasını istediğinde davalı bunları karşılayamadığı gibi bide üstüne kızıma küfür ediyordu. Bundan dolayı taraflar karşılıklı olarak tartışıyorlardı,…” şeklinde, tanıklardan Nimet’in “…Semiha dayak yemiş, vücudunda darp izi gördüm,…” şeklinde, Emine’nin “…Semiha’yı annesinin evinde gördüm, çürükler vardı,…” şeklinde, Ahmet’in “…Tarafların en son kavgalarını gördüm,…,bize gelmişlerdi, bizim evimizin balkonunda otururlarken kavga ettiler, kavga esnasında davalı, davacıya ana avrat küfür etmekteydi,…” şeklinde görgüye dayalı bilgilerinin olduğu, bunun yanında erkeğin de savunmasına yönelik beş tanık dinlettiği, bu tanıklardan Güllü ve Elif’in geçimsizliğe sebep olan olaylarda bilgilerinin bulunmadığı, Saliha ve Fatma’nın kadına yüklenen kusurlu davranışlar hakkında beyanda bulundukları, İlkay’ın ise “Ben Semiha’nın eltisiyim,…,evlerimiz yakındır, gözümle görmesem de ara sıra kavga seslerini duyardım,…,en sonunda Semiha telefon ile çekmiş olduğu kızarıklıklarını bana gösterdi,…” şeklinde beyanda bulunduğu anlaşılmaktadır. Tüm bu deliller göz önüne alındığında kadın eşten kaynaklanan kusurlu davranışlara karşılık; erkeğin eşine sürekli fiziksel şiddet uyguladığı, küfür ve tehdit ettiği açıktır. Gerçekleşen bu kusurlu davranışlar karşılaştırıldığında tarafların kusurlarının birbirine denk olduğundan bahisle, eşit kusurlu sayılamayacakları, boşanmaya sebep olan olaylarda erkeğin ağır, kadının ise az kusurlu olduğu hususu tartışmasızdır. Hâl böyle olunca tarafların eşit kusurlu olduğunun kabulü ile dosya kapsamına uygun düşmeyen bu kusur belirlemesine bağlı olarak kadın eşin tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
    23. O hâlde; aynı hususlara işaret eden ve Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
    24. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

    IV. SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    Davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
    İstek hâlinde temyiz peşin harcını yatırana geri verilmesine,
    Aynı Kanun’un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 14.09.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.





    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi