Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2017/2135
Karar No: 2018/746
Karar Tarihi: 04.04.2018

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/2135 Esas 2018/746 Karar Sayılı İlamı

Özet:


Davacı, davalı şirketten satın aldığı taşınmazın yüzölçümünün taahhüt edilenden daha az olduğunu iddia ederek, ayıplı ifa nedeniyle doğan zararın davalılardan tahsili için dava açmıştır. Mahkeme, satıcıdan bu konuda hak talebinin sözleşme ile mümkün olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir. Ancak, davacı vekilinin temyiz itirazları üzerine Yargıtay 13. Hukuk Dairesi kararı bozmuş ve davanın esastan görülerek karar verilmesi kararlaştırılmıştır. Yerel mahkeme ise direnme kararı vererek, eski kararında ısrar etmiştir. Ancak, Hukuk Genel Kurulu bu kararın gerçek bir direnme kararı değil, yeni bir hüküm niteliğinde olduğu sonucuna vararak, dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar vermiştir.
Kanun Maddeleri: 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 34. ve 35. Maddeleri, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. Maddesi, 6217 sayılı Kanun'un 30. Maddesi
Hukuk Genel Kurulu         2017/2135 E.  ,  2018/746 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi

    Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Bakırköy Tüketici Mahkemesince davanın reddine dair verilen 12.09.2013 gün ve 2012/1762 E., 2013/984 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 22.04.2014 gün ve 2014/1105 E., 2014/12807 K. sayılı kararı ile;
    “…Davacı, davalı şirket tarafından inşa edilecek olan siteden, katalogta net 99,31 m2 olarak belirtilen B Blok 80 no’lu daireyi, 28.5.2010 tarihinde satın aldığını, aynı tarihte diğer davalıdan kredi alarak satış bedelinin tamamını ödediğini, dairenin, 18.6.2010 tarihinde tapu devrinin, 2.7.2011 tarihinde de fiilen tesliminin yapıldığını, ancak teslim sırasında dairenin, taahhüt edilen 99,31 m2 net alandan daha küçük olduğunu tespit ettiğini, bu nedenle teslim tutanağını itirazi kayıtla imzalayıp, 4.7.2011 tarihinde de ayıp ihbarında bulunduğunu, bu durumda ayıplı mal nedeniyle ödemiş olduğu satış bedelinin ayıp oranında indirilmesi gerektiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, şimdilik 15.000,00 TL’nin ihtar tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
    Davalı, davanın reddini dilemiştir.
    Mahkemece, taraflar arasındaki sözleşmenin 6-10 ve 18. maddeleri gereğince davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
    1-Davacı tarafça, 13.1.2014 havale tarihli dilekçe ile, duruşma talebinde bulunulmuşsa da, süresinde olmadığından duruşma isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.
    2-Davacı taraf, 13.1.2004 tarihli dilekçe ile, “8.1.2014 tarihinde davalı şirketin vekili olduğu belirtilen Av. ... tarafından kendilerine bir ihtarname gönderildiğini, ihtarname ekindeki vekaletname incelendiğinde, davalı şirketin vekili olan Av. ...’nın, davaya bakan hakim Hüseyin ...’un kızı olduğunun anlaşıldığını, esasen adı geçenin 2013 yılı başından itibaren davalı şirkette avukat olarak çalıştığını, Hukuk Muhakemeleri Kanununun 34 ve 35. Maddeleri gereğince, mahkemenin tarafsızlığına gölge düşürmemesi açısından, hakimin davadan çekilmesi gerektiğini” ileri sürmüştür.
    6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun, “Hakimin Davaya Bakmaktan Yasaklılığı ve Reddi” başlıklı 34. maddesinde, hakimin davaya bakamayacağı, talep olmasa bile çekinmek zorunda olduğu haller sayılmış, aynı Kanunun 35. maddesinde de çekinme kararının sonuçları belirtilmiştir. O halde öncelikle, davacı tarafça 13.1.2014 tarihli dilekçede ileri sürülen “hakimin davadan çekilmesi gerektiğine” ilişkin hususlar üzerinde durulup, az yukarda belirtilen Yasa hükümleri de değerlendirilerek, sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiğinden, mahkeme kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
    3-Bozma nedenine göre davacının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir...”
    gerekçesi ile hüküm bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.


    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek kararın süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanundan kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.
    Davacı vekili müvekkilinin davalı şirketten, diğer davalı banka nezdinde kullanılan kredi vasıtası ile ödeme yaparak satın aldığı taşınmazın yüz ölçümünün taahhüt edilenden daha az olduğunun sonradan anlaşıldığını ileri sürerek söz konusu ayıplı ifa nedeniyle doğan zararın davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalı şirket vekili ve diğer davalı banka vekili istemin haksız olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemişlerdir.
    Mahkemece davaya konu istemin açık ayıp mahiyetinde olduğu, ayrıca sözleşmeye göre de satıcıdan bu konuda hak talebinde bulunulamayacağı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
    Davacı vekilinin temyiz itirazları üzerine hüküm Özel Dairece yukarıda karar başlığında yazılı gerekçe ile bozulmuştur.
    Bozma kararına karşı yerel mahkeme davada HMK" nın 34’üncü maddesi şartlarının bulunmadığı, davanın açılış tarihinin 16.08.2011, karar tarihinin ise 04.12.2012 olduğu, bu süreçte davalı kurumda Av. ..."nın avukat olarak çalışmadığı, bu kişinin davanın başından sonuna kadar vekâletname sunmadığı gibi duruşmalara da hiçbir şekilde katılmadığı, UYAP üzerinden yapılan incelemede davalı şirketin mahkemelerinde çok az sayıda davasının bulunduğu, Av. ..."nın hüküm verildikten altı ay sonra davalı iş yerinde işe başladığı, bu durumun çekinme sebebi olarak kabul edilmeyeceği gerekçesi ile direnme kararı vermiştir.
    Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık somut olay bakımından yerel mahkeme hâkiminin davaya bakmaktan çekinmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
    Hukuk Genel Kurulundaki görüşme sırasında işin esasının incelenmesinden önce, yerel mahkemenin davanın esastan reddine ilişkin verdiği kararın Özel Dairece mahkeme hâkiminin davadan çekinme hükümlerini değerlendirmesi gerektiğinden bahisle bozulduğu olayda; mahkemenin, hâkimin davaya bakmaktan çekinmesini gerektirir bir durumun somut olayda söz konusu olmadığını direnme olarak adlandırılan karar gerekçesinde belirtmesinin bozma gereğinin yerine getirilmesi olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği, burada varılacak sonuca göre hükmün temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulu tarafından mı Özel Daire tarafından mı yapılacağı hususu ön sorun olarak tartışılıp incelenmiştir.
    Bilindiği üzere, direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için mahkeme bozma kararından esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli; gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir (6217 sayılı Kanunun 30’uncu maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen geçici 3’üncü madde atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 429’uncu maddesi). Bir başka anlatımla, mahkemenin yeni bir delile dayanarak veya bozmadan esinlenerek gerekçesini değiştirerek yahut daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek karar vermiş olması hâlinde, direnme kararının varlığından söz edilemez.
    Somut olayda, Özel Daire bozma kararında hâkimin davaya bakmaktan çekinme hükümlerini değerlendirmesi gerektiğine işaret edilmiş; yerel mahkemece de direnme kararı olarak adlandırılan kararın gerekçesinde bozma kararına uygun şekilde davadan çekinme hususu değerlendirilmiş ve gerekli olmadığı sonucuna varılarak davanın reddine hükmedilmiştir. O hâlde temyize konu kararın, usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı, yeni hüküm niteliğinde olduğu her türlü duraksamadan uzaktır.
    Hâl böyle olunca, kurulan bu yeni hükmün temyiz incelenmesi görevi Özel Daireye ait olup dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
    SONUÇ: Yukarıda gösterilen nedenlerle davacı vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 13. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 04.04.2018 gününde oy birliği ile karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi