1. Hukuk Dairesi 2016/14902 E. , 2020/292 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar, davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...’ün raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakan anneleri ...’in ... ada ... parseldeki ... nolu bağımsız bölümü intifa hakkını uhdesinde bırakıp, çıplak mülkiyetini davalı oğlu ...’e satış göstermek suretiyle devrettiğini, ancak asıl amacının bağış olduğunu, temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı, bedelsiz ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek tapu kaydının iptali ile mirasbırakan adına tescilini istemişlerdir.
Davalı, iddiaların doğru olmadığını, ölümüne kadar birlikte yaşadıkları mirasbırakan annesine en iyi şekilde baktığını, taşınmazın bakım karşılığında verildiğini, davacıların ise mirasbırakanla ilgilenmediklerini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, temlikin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1937 doğumlu mirasbırakan ...’in 14.11.2014 tarihinde öldüğü, geride mirasçı olarak davanın tarafları olan, ikinci eşi ...’tan olma davacı oğlu ... ve üçüncü eşi ...’den olma davacı oğlu ... ile ilk eşi ...’dan olma davalı oğlu ...’in kaldığı, mirasbırakanın maliki olduğu ... ada ... parselde yar alan ... nolu bağımsız bölümün intifa hakkını üzerinde bırakıp çıplak mülkiyetini 30.12.2011 tarihinde davalı oğluna satış suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan; satışa konu edilen bir malın devrinin belirli bir semen karşılığında olacağı kuşkusuzdur. Semenin bir başka ifade ile malın bedelinin ise mutlaka para olması şart olmayıp belirli bir hizmet ya da emek de olabileceği kabul edilmelidir. Esasen, yukarıda da değinildiği üzere muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davaların hukuki dayanağını teşkil eden 01.04.1974 günlü 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında mirasbırakanın gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırma olması halinde uygulanabilirliğinin kabulü gerekir. Başka bir ifade ile murisin iradesi önem taşır.
Somut olaya gelince, mirasbırakanın temlik tarihinde 74 yaşında olduğu, kalça kemiğinin kırıldığı ve kalp ameliyatı geçirdiği, dolayısıyla hasta olduğu, mirasbırakanın 3 evlilik yaptığı, en son eşinden boşandığı ve davalı oğluyla birlikte yaşadığı, davalının hiç evlenmediği, diğer çocuklarının başka yerlerde yaşadığı, dinlenilen davalı tanıklarından birinin, mirasbırakanın oğlu Mehmet’in kendisine baktığı için taşınmazın ölene kadar kendisinin öldükten sonra Mehmet’in olacağı şeklinde beyanda bulunduğu, nitekim mirasbırakanın taşınmazın çıplak mülkiyetini devredip intifa hakkını uhdesinde tuttuğu, açıklanan ilkeler çerçevesinde tüm dosya kapsamı değerlendirildiğinde murisin mirasçılardan mal kaçırma amacının bulunmadığı, kendisine bakan davalıya minnet duyguları ile çekişmeli taşınmazı temlik ettiği sonuç ve kanaatine varılmaktadır.
Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davalının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine 20/01/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.