21. Hukuk Dairesi 2018/6133 E. , 2019/405 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:İş Mahkemesi
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasındaki tespit davası nedeniyle verilen hükmün Bozulmasına ilişkin Dairemizin 17/04/2018 gün ve 2016/16796 Esas, 2018/3969 Karar sayılı ilamına karşı davacı vekili tarafından süresi içinde maddi hatanın düzeltilmesi yoluna başvurulmuş olmakla dosya incelendi. Gereği konuşulup düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.
KARAR
Dava, 18.09.2013 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu vefat eden 5510 sayılı Kanun"un 4/1-(a) bendine göre sigortalı olan kazalının hak sahiplerinin maddi ve manevi zararlarının giderilmesi ilişkindir.Mahkemenin 26/05/2016 tarihli kararı Dairemizin 17/04/2018 tarih ve 2016/16796 Esas 2018/3969 Karar sayılı ilamı ile bozulmuş ise de ıslak imzalı kararın maddi hata sonucu elektronik ortamda UYAP"a farklı aktarıldığı anlaşılmaktadır.İş mahkemelerinden verilen kararlar ve buna bağlı Yargıtay ilamına karşı karar düzeltme yolu bulunmamaktadır. Ne var ki, Yargıtay onama ve bozma kararlarında maddi hata bulunması halinde usuli kazanılmış haktan söz edilemeyeceği, giderek maddi yanılgının düzeltilmesi gerektiği Yargıtay"ın yerleşmiş içtihatlarındandır.Dosyanın incelenmesinden, davacılar murisi ..., çıraklık sözleşmesine istinaden 3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanunun aday çırak olarak davalı ... … Ltd. Şti. de çalışırken davaya konu iş kazasına maruz kalarak vefat ettiği anlaşılmaktadır.Uyuşmazlık, görevli mahkemenin belirlenmesi noktasında toplanmaktadır.""Çırakların hukuki durumunu ve eğitimini düzenleyen 3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanununun 3. maddesinin c bendine göre çırak ""Çıraklık Sözleşmesi esaslarına göre bir meslek alanında mesleğin gerektirdiği bilgi, beceri ve iş alışkanlıklarını iş içerisinde geliştiren kişi"" olarak tanımlanmıştır. Çıraklık sözleşmesinin ise, iş sahibinin (işverenin) bir kimseye (çırağa) belirli bir sanatı öğretmek ve mesleki gelişmesine yardım etmek taahhüdüne karşılık çırağın bu amaç çerçevesinde iş göremeyi yüklendiği bir sözleşme, biçiminde tanımlanması mümkündür.Iş akdinde tarafların karşılıklı borçları iş görme ve ücret ödeme olduğu halde çıraklık sözleşmesinin esaslı unsuru bir meslek ve sanatın öğretilmesidir. Diğer bir deyişle, iş akdinde işveren ücret karşılığında bir işin görülmesini istediği halde, çıraklık sözleşmesinde çırak bir meslek ve sanatı öğrenmek ve yetişmek amacıyla işverene hizmet ifa eder.Mesleki Eğitim Kanunun 25. maddesinde çırağa aşağıda belirtilecek olan esaslara göre durumuna uygun bir ücret ödeneceği hükme bağlanmış ise de bu ücret çıraklık sözleşmesinin esaslı bir unsuru olarak, iş görülmesi karşılığı ücret olmayıp, yasadan doğan bir sosyal ücret niteliğindedir.
Görüldüğü gibi, çıraklık sözleşmesi iş akdinden farklı unsurları içermektedir. Bu nedenle de hukukumuza göre çıraklar işçi niteliği taşımazlar."" (Prof. Dr. Sarper Süzek, İş Hukuku, 15. Baskı, s.140).Bütün bu açıklamalardan sonra davanın yasal dayanağına baktığımızda, 5521 sayılı Yasanın 1. maddesi olduğunu görmekteyiz. Anılan maddede; işçiyle işveren veya işveren vekili arasında iş akdinden veya İş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının İş Mahkemelerinde çözümleneceği hükmü öngörülmüştür. Maddede belirtildiği üzere, İş Mahkemesinin görevli olması için şu iki unsurun birlikte gerçekleşmesi koşuldur. a)Uyuşmazlığın tarafları işçi ve işveren (ya da işveren vekili) olmalıdır. b)Uyuşmazlık iş sözleşmesinden veya İş Kanunundan kaynaklanmalıdır.
Somut olayda, davacılar murisi ile davalı ... … Ltd. Şti. arasında hizmet ilişkisi bulunmamaktadır. Başka bir anlatımla adı geçen davalı şirket, davacılar murisinin işvereni değildir. Hal böyle olunca, uyuşmazlığın iş akdinden veya İş Kanunundan doğmadığı giderek davada, yukarıda sözü geçen Yasanın 1.maddesinin öngördüğü koşulların oluşmadığı açık-seçiktir. Öte yandan, zararlandırıcı olayın Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından iş kazası sayılması, İş Mahkemesinin görevli olması için yeterli olmayıp 5521 sayılı Yasanın 1.maddesinin öngördüğü koşulların ayrıca olayda gerçekleşmesi gerektiği de söz götürmez.Mahkemece bu maddi ve hukuki olgulara aykırı biçimde, davanın görülmesinde genel mahkemelerin görevli olduğu gözetilerek dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmek gerekirken, davanın esası hakkında karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Hal böyle olunca davacılar vekilinin maddi hatanın düzeltilmesi istemi kabul edilmeli, Dairemizin 17/04/2018 tarihli bozma kararı kaldırılmalı ve Mahkemenin hükmü yukarıda yazılı gerekçe doğrultusunda bozulmalıdır.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle Dairemizin 17/04/2018 tarih ve 2016/16796 Esas 2018/3969 Karar sayılı bozma kararının kaldırılmasına, hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 23/01/2019 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
MUHALEFET KARARI
Dava, 18.09.2013 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu vefat eden 5510 sayılı Kanun"un 4/1-(a) bendine göre sigortalı olan kazalının hak sahiplerinin maddi ve manevi zararlarının giderilmesi ilişkindir.Çoğunluk ile aramızdaki uyuşmazlık, görevli mahkemenin belirlenmesi noktasında toplanmaktadır.İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununda , İş Mahkemelerinin görevli olduğuna dair özel bir düzenleme yoktur. Bu durumda çıraklar hakkında iş kazası veya meslek hastalığından kaynaklanan tazminat davaları yönünden hangi mahkemelerin görevli olacağı konusunda 6331 sayılı Kanun yürürlüğü ile birlikte mevzuatta boşluk doğmuştur.
5510 sayılı Kanuna göre; çıraklar, yaşı ve tabi olduğu yasa ne olursa olsun, kısa vadeli sigorta koluna tabi olacaktır. 6331 sayılı Kanunda hüküm bulunmamakta ise de, çırakların kısa vadeli sigorta koluna tabi olduğu gözetildiğinde, açtıkları davaların İş Mahkemelerinde görülmesi gerekmektedir. Çünkü, iş kazası veya meslek hastalığından kaynaklanan tazminat davalarında Kurumca bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değerinin rücua tabi kısmının kusura isabet eden pay oranında tazminattan düşülmesi gerekmekte olup, bunu yapacak uzman mahkeme iş mahkemesidir. Aksi yorum, başka bir ifadeyle, özel uzmanlık gerektiren mahkemelerden bu davaların alınarak genel mahkemelere verilmesi İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun ruhuna ve çıkarılış amacına aykırı olur. Kaldı ki, 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 5. Maddesi ile, kanımızca bu tartışmalar son bulmuştur. (Bkz. ..., Birol Soner, ..., ...- İş Kazaları ve Meslek Hastalıklarından Kaynaklanan Tazminat Davalarında Görev ve yetki, sh 48 vd.) 7036 Sayılı Yasanın 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun ikinci kısmının altıncı bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasındaki iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarında İş Mahkemelerinin görevli olacağı düzenlenmiştir.Bu nedenlerle davanın İş Mahkemelerinde görülmesi gerektiğini düşündüğümüzden Sayın Çoğunluğun görüşüne katılmamaktayız.17/04/2018