Esas No: 2021/660
Karar No: 2022/2073
Karar Tarihi: 17.03.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2021/660 Esas 2022/2073 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Davacı, müvekkili ile hayat sigortası poliçesi düzenleyen sigorta şirketine primlerini düzenli olarak ödediklerini ancak sigorta süresi sonunda kendilerine herhangi bir ödeme yapılmadığını iddia etmiş ve tazminatın enflasyon karşısında eriyebileceğinin kendilerine bildirilmediğini belirterek şimdilik 2.000 TL tazminatın sözleşmenin bitim tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı ise davanın zamanaşımına uğradığını, yapılan hesap ve uygulamaların usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak davanın reddedilmesini talep etmiştir. Mahkeme, sigorta şirketinin süre sonunda ödenecek tazminatta enflasyon etkisinin dikkate alınması gerektiği şeklinde bir uyarı bulunmadığını ancak sigorta şirketinin sigortalılarına getirilerinden haber verme yükümlülüğünün bulunduğunu belirtmiş ve davacının 1.904,55 TL alacağının 03.09.1999 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsil edilmesine karar vermiştir.
Kanun Maddeleri: 6763 sayılı Yasa'nın 43 ve geçici 4/1. maddesi, Hayat Sigortaları Yönetmeliği
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasındaki dava sonucu mahkemece verilen 05.04.2012 gün ve 2009/952-2012/577 sayılı hükmün Dairemizce 13.05.2013 gün ve 2012/12154- 2013/9726 sayılı ilamla bozulması üzerine yukarıda tarih ve sayısı belirtilen direnme kararına ilişkin dava dosyası 02.12.2016 tarih ve 6763 sayılı Yasa'nın 43 ve geçici 4/1. maddesi uyarınca dosya Dairemize gönderilmiş olmakla, dosyadaki kağıtlar okundu gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkili ile o zamanki adı Tam Hayat Sigorta A.Ş. olan davalı arasında 03.09.1969 tarihinde 30 yıl süreli hayat sigortası poliçesi düzenlendiğini, müvekkilinin 30 yıl boyunca primlerini düzenli olarak ödediğini, ancak bu sürenin sonunda kendisine herhangi bir ödeme yapılmadığını, davalıya yaptığı başvuru sonucunda 05.05.2009 tarihinde 2,00 TL poliçe bedeli tahakkuk ettiğine dair cevap ve ibraname gönderildiğini, oysa müvekkilinin ödediği primlerle ödeme tarihinde her ay bir cumhuriyet altını alınması mümkün olduğu hâlde verilen cevabın hak ve adaletle bağdaşmadığını, müvekkiline tazminatın enflasyon karşısında eriyeceğinin bildirilmediğini, davalının dürüstlük kuralından kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmediğini, bu nedenle müvekkiline yapılacak ödemenin denkleştirici adalet ilkesi gözetilerek yapılması gerektiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak üzere şimdilik 2.000,00 TL’nin sözleşmenin bitim tarihi olan 03.09.1999 tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, yargılama sırasında talebini 2.407,00TL olarak ıslah etmiştir.
Davalı vekili, dava konusu talebin zamanaşımına uğradığını, davacının 30 yıllık sigorta süresince sigorta primlerini hiç artırmadan 100,00 TL olarak ödediğini, sigorta süresi içinde azami beş yılda bir yapılmış olan ve tahakkuk etmiş bulunan kâr paylarının sigorta bedeline ilavesi sonucunda tazminatın 2,00 TL olarak belirlendiğini, müvekkili tarafından yapılan hesap ve uygulamaların usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyulmamış, verilen kararda direnilerek, yapılan sözleşme kapsamında sigorta şirketinin süre sonunda ödenecek tazminatta enflasyon etkisinin dikkate alınması gerektiği şeklinde bir uyarı bulunmadığı, bu konuda sorumluluğun sigortalıya bırakıldığı,1998 yılında yürürlüğe giren Hayat Sigortaları Yönetmeliği kapsamında sigorta şirketinin 5 yılını doldurmuş bütün sigortalılarına kâr payı getirisini gönderme ve birikimleri
hakkında sigortalılarını haberdar etme yükümlülüğünün bulunduğu, davalının sigortalısına mevcut birikiminin 2,00 TL olduğu bilgisinin ve uyarısının yapılmasının gerektiği, ancak bu uyarının yapılıp yapılmadığının dosyadan anlaşılamadığı, dönem itibariyle reel değerini koruyan para birimi olan ABD Doları dikkate alınarak, yapılan tüm ödemeler yapıldığı tarih itibariyle Dolara çevrilerek, sigortalının ilk ödediği 1969 yılındaki prim 11 Dolar olduğu, yıllar itibariyle şirket getirisinin bilinmemesi nedeniyle herhangi bir gelir tahmini yapılmadan 767 Doların, %2 getiri varsayımı ile de 1267 Dolar olacağı, dava tarihindeki kur karşılığının ise 1.904,5 TL'ye karşılık geldiği, aksi takdirde hiç kimsenin neticede 2,00 TL'lik bir parayı almak için 30 yıl prim ödemesi yapmasının hayatın olağan akışına uygun olmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, 1.904,55 TL alacağın 03.09.1999 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
HGK’nın 07.10.2020 tarih, 2017/11-136 esas ve 2020/738 karar sayılı direnme kararının uygun olduğu yönündeki kararı üzerine, davalı vekilinin tazminat miktarına yönelik temyiz itirazlarının incelenmek üzere dosya Dairemize gönderilmiştir.
Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin bütün temyiz itirazları yerinde değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davalı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, istek halinde aşağıda yazılı 26,10 TL harcın temyiz eden davalıya iadesine, 17/03/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.