Ceza Genel Kurulu 2015/1178 E. , 2019/683 K.
"İçtihat Metni"Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 6. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza (TMK 10. maddesi ile görevli)
Sanıklar ... ve ...’in nitelikli tehdit suçundan TCK’nın 37/1. maddesi delaletiyle aynı Kanun"un 106/2-a-c-d, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına, hak yoksunluklarına ve mahsuba ilişkin Malatya (Kapatılan) 4. Ağır Ceza Mahkemesince (TMK 10. maddesi ile görevli) verilen 07.01.2014 tarihli ve 20-1 sayılı hükümlerin, sanıklar tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 17.06.2015 tarih ve 14527-41692 sayı ile onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 11.11.2015 tarih ve 346661 sayı ile;
"Mahkeme olayı ve sanıkların hukuki durumunu gerekçelendirirken sanıklar......, ..., ... ve ..."in "Sanık ... Top sabit görülen silahlı tehdit suçunu işlediği sırada onun yanında bulunarak destek ve cesaret verdikleri, araçla olay yerine getirdikleri ve bu şekilde suçun işlenmesi sırasında yardımda bulunarak icrasını kolaylaştırdıkları sonucuna varıldığından, bu sanıkların suçları sabit görülmekle birlikte suçun icrasını doğrudan gerçekleştirmeyip icrasına yardımcı olmaları nedeniyle cezalarından TCK"nın 39/2-c maddesi gereğince indirim yapılmıştır." şeklinde uygulama yapılacağı belirtilmiş,
Mahkeme hüküm tesis ederken sanıklardan...... ve ... yönünden müşteki Gözde (...) ..."ün evinin kurşunlanması nedeniyle TCK"nın 106/2-a-c-d maddesini uyguladıktan sonra TCK"nın 39/2-c maddesini uyguladığı,
Ancak sanıklar ... ve ... yönünden TCK"nın 106/2-a-c-d maddesinin uygulamasını TCK"nın 37. maddesi delaletiyle yaparak kararda çelişki yarattığı anlaşıldığından sanıklar ... ve ..."in mağdur ... (...) ..."e karşı tehdit suçu yönünden hukuki durumlarının değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması," düşüncesiyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK"nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Özel Dairece, 23.11.2015 tarih ve 8610-45237 sayı ile itirazın yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
İtirazın kapsamına göre inceleme sanıklar ... ve ... hakkında şikâyetçi ..."e karşı nitelikli tehdit suçundan kurulan mahkûmiyet hükümleriyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; hükümlerin esasını oluşturan kısa kararda sanıklar ... ve ... hakkında nitelikli tehdit suçundan kurulan mahkûmiyet hükümlerinde TCK’nın 39. maddesi uyarınca indirim yapılmamasına karşın gerekçeli kararda anılan madde uygulanarak indirim yapıldığı belirtilmek suretiyle kararın hüküm bölümü ile gerekçe bölümü arasında çelişki meydana getirilip getirilmediğinin belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Sanıklar ... ve ... hakkında TCK"nın 37/1. maddesi delaletiyle nitelikli tehdit suçundan cezalandırılmaları istemiyle kamu davası açıldığı, Yerel Mahkemece yapılan yargılama sonucunda sanıkların aynı suçtan TCK"nın 37/1. maddesi delaletiyle aynı Kanun’un 106/2-a-c-d ve 62. maddeleri uyarınca 2 yıl 6 ay hapis cezasıyla cezalandırılmalarına karar verildiği, tayin olunan hapis cezalarından TCK"nın 39. maddesi uyarınca indirim yapılmadığı, buna rağmen gerekçeli kararın açıklama bölümünde "Olay yerinde bulunan sanıklar ..., ..., ... ve ...’in, diğer sanık ... Top"un, sabit görülen silahlı tehdit suçunu işlediği sırada onun yanında bulunarak destek ve cesaret verdikleri, araçla olay yerine getirdikleri ve bu şekilde suçun işlenmesi sırasında yardımda bulunarak icrasını kolaylaştırdıkları sonucuna varıldığından, bu sanıkların suçları sabit görülmekle birlikte suçun icrasını doğrudan gerçekleştirmeyip icrasına yardımcı olmaları nedeniyle cezalarından TCK"nın 39/2-c maddesi gereğince indirim yapılmıştır." şeklinde açıklama yapılarak sanıklar hakkında TCK"nın 39. maddesi uyarınca indirim yapılacağının belirtildiği anlaşılmaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın "Duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması" başlıklı 141. maddesinin üçüncü fıkrası; "Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır." şeklinde düzenlenmiştir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun "Kararların gerekçeli olması" başlığını taşıyan 34. maddesinin birinci fıkrasında; "Hâkim ve mahkemelerin her türlü kararı, karşı oy dâhil, gerekçeli olarak yazılır. Gerekçenin yazımında 230. madde göz önünde bulundurulur. Kararların örneklerinde karşı oylar da gösterilir,"
"Hükmün gerekçesinde gösterilmesi gereken hususlar" başlıklı 230. maddesinde;
"1) Mahkûmiyet hükmünün gerekçesinde aşağıdaki hususlar gösterilir:
a) İddia ve savunmada ileri sürülen görüşler.
b) Delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin belirtilmesi; bu kapsamda dosya içerisinde bulunan ve hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin ayrıca ve açıkça gösterilmesi.
c) Ulaşılan kanaat, sanığın suç oluşturduğu sabit görülen fiili ve bunun nitelendirilmesi; bu hususta ileri sürülen istemleri de dikkate alarak, Türk Ceza Kanununun 61 ve 62. maddelerinde belirlenen sıra ve esaslara göre cezanın belirlenmesi; yine aynı Kanunun 53 ve devamı maddelerine göre, cezaya mahkûmiyet yerine veya cezanın yanı sıra uygulanacak güvenlik tedbirinin belirlenmesi.
d) Cezanın ertelenmesine, hapis cezasının adlî para cezasına veya tedbirlerden birine çevrilmesine veya ek güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına veya bu hususlara ilişkin istemlerin kabul veya reddine ait dayanaklar.
2) Beraat hükmünün gerekçesinde, 223. maddenin ikinci fıkrasında belirtilen hâllerden hangisine dayanıldığının gösterilmesi gerekir.
3) Ceza verilmesine yer olmadığına dair kararın gerekçesinde, 223. maddenin üçüncü ve dördüncü fıkralarında belirtilen hâllerden hangisine dayanıldığının gösterilmesi gerekir.
4) Yukarıdaki fıkralarda belirtilen hükümlerin dışında başka bir karar veya hükmün verilmesi hâlinde bunun nedenleri gerekçede gösterilir."
"Hükmün gerekçesi ve hüküm fıkrasının içereceği hususlar" başlıklı 232. maddesinde ise;
"1) Hükmün başına "Türk Milleti adına" verildiği yazılır.
2) Hükmün başında;
a) Hükmü veren mahkemenin adı,
b) Hükmü veren mahkeme başkanının ve üyelerinin veya hâkimin, Cumhuriyet savcısının ve zabıt kâtibinin, katılanın, mağdurun, vekilinin, kanunî temsilcisinin ve müdafiin adı ve soyadı ile sanığın açık kimliği,
c) Beraat kararı dışında, suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi,
d) Sanığın gözaltında veya tutuklu kaldığı tarih ve süre ile halen tutuklu olup olmadığı,
Yazılır.
3) Hükmün gerekçesi, tümüyle tutanağa geçirilmemişse açıklanmasından itibaren en geç onbeş gün içinde dava dosyasına konulur.
4) Karar ve hükümler bunlara katılan hâkimler tarafından imzalanır.
5) Hâkimlerden biri hükmü imza edemeyecek hâle gelirse, bunun nedeni mahkeme başkanı veya hükümde bulunan hâkimlerin en kıdemlisi tarafından hükmün altına yazılır.
6) Hüküm fıkrasında, 223. maddeye göre verilen kararın ne olduğunun, uygulanan kanun maddelerinin, verilen ceza miktarının, kanun yollarına başvurma ve tazminat isteme olanağının bulunup bulunmadığının, başvuru olanağı varsa süresi ve merciinin tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesi gerekir.
7) Hükümlerin nüshaları ve özetleri mahkeme başkanı veya hâkim ile zabıt kâtibi tarafından imzalanır ve mühürlenir"
Hükümlerine yer verilmiştir.
Görüldüğü gibi, Anayasa’nın 141 ile Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 34, 230 ve 232. maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının karşı oy da dâhil olmak üzere gerekçeli olarak yazılması zorunlu olup, hüküm; başlık, sorun, gerekçe ve sonuç bölümlerinden oluşmalıdır. Başlık bölümünde; hükmü veren mahkemenin, mahkeme başkanı ve üyelerin veya hâkimin, Cumhuriyet savcısının, zabıt kâtibinin, katılanın, mağdurun, varsa vekillerinin ve yasal temsilcilerinin adı ve soyadı ile sanığın açık kimliği ile varsa müdafisinin adı, beraat kararı dışında suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi, sanığın gözaltında ya da tutuklu kaldığı tarih ve süre ile hâlen tutuklu olup olmadığı belirtilmeli, "sorun" bölümünde; iddia ve savunmada ileri sürülen görüş ve düşünceler ortaya konulmalı, "gerekçe" kısmında; dosyada mevcut deliller tartışılıp değerlendirildikten sonra hükme esas alınan ve reddedilen bütün deliller belirlenmeli, delillerle sonuç arasındaki bağ üzerinde durularak, niçin bu sonuca ulaşıldığı anlatılmak suretiyle hukuki nitelendirmeye yer verilerek sonuç kısmında açıklanan uygulamaların dayanaklarına değinilmeli, "sonuç" ya da "hüküm" bölümünde ise, CMK"nın 230 ve 232. maddeleri uyarınca aynı Kanun’un 223. maddesine göre verilen kararın ne olduğu, TCK"nın 61. ve 62. maddelerinde belirlenen sıra ve esaslara göre uygulanan kanun maddeleri ve hükmolunan ceza miktarı, yine aynı Kanun’un 53 ve devamı maddelerine göre mahkûmiyet yerine veya müeyyidenin yanı sıra uygulanacak güvenlik tedbiri, cezanın ertelenmesine, hapis cezasının adli para cezası veya tedbirlerden birine çevrilmesine veya ek güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına veya bu hususlara ilişkin taleplerin kabul veya reddine ait dayanaklar, kanun yollarına başvurma ve tazminat talep etme imkânının bulunup bulunmadığı, kanun yollarına müracaat mümkün ise kanun yolunun ne olduğu, şekli, süresi ve mercii hiçbir tereddüde yer vermeyecek biçimde açıkça gösterilmelidir.
Söz konusu hükümlere göre, hüküm fıkrasının mutlaka yargılama sonunda duruşma tutanağına geçirilmesi ve okunması zorunludur. Uygulamada tefhim edilen bu hüküm fıkrasına "kısa karar" adı verilmektedir. Hükmün gerekçesi bütünüyle tutanağa geçirilmemiş ise hükmün tefhiminden itibaren on beş gün içerisinde gerekçesinin dava dosyasına konulması gerekmektedir. Gerekçeli kararda, kısa hükmün aynen bulunması ancak bu kararın gerekçesinin gösterilmesi icap etmektedir. Gerekçeli karar ile kısa kararın değiştirilmesi mümkün olmayıp, gerekçeli kararın kısa karar ile uyumlu olması lazımdır. Başka bir ifadeyle duruşmada tefhim olunan kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki bulunmamalı, gerekçe ile sonuç ve hüküm kısmı infazda karışıklığa neden olabilecek nitelikte olmamalıdır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanıklar hakkında nitelikli tehdit suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda oluşturulan kısa karara göre; sanıkların nitelikli tehdit suçundan TCK"nın 37/1. maddesi delaletiyle aynı Kanun’un 106/2-a,c,d ve 62. maddeleri uyarınca 2 yıl 6 ay hapis cezasıyla cezalandırılmalarına karar verildiği, tayin olunan hapis cezalarından TCK"nın 39. maddesi uyarınca indirim yapılmadığı, gerekçe bölümünde ise sanıkların suçun icrasını doğrudan gerçekleştirmeyip icrasına yardımcı olmaları nedeniyle cezalarından TCK"nın 39/2-c maddesi gereğince indirim yapılacağı belirtilmesi karşısında; kararın hüküm bölümünde sanıklar hakkında TCK"nın 39. maddesi uyarınca indirim yapılmamasına rağmen, gerekçe bölümünde anılan maddenin uygulanması gerektiği açıklanarak kararın hüküm bölümü ile gerekçe bölümü arasında çelişki meydana getirildiğinin ve hükümlerin bu nedenle sair yönleri incelenmeksizin bozulması gerektiğinin kabulünde zorunluluk bulunmaktadır.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Dairenin onama kararının sanıklara atılı nitelikli tehdit suçu yönünden kaldırılmasına, Yerel Mahkeme hükümlerinin, sanıklar hakkında şikâyetçi ...’e karşı nitelikli tehdit suçundan verilen kararların hüküm bölümleri ile gerekçe bölümleri arasında çelişki bulunması isabetsizliğinden sair yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle,
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 17.06.2015 tarihli ve 14527-41692 sayılı onama kararının sanıklara atılı nitelikli tehdit suçu yönünden KALDIRILMASINA,
3- Malatya (Kapatılan) 4. Ağır Ceza Mahkemesinin (TMK 10. maddesi ile görevli) 07.01.2014 tarihli ve 20-1 sayılı kararının, sanıkların şikâyetçi ...’e karşı nitelikli tehdit suçuna ilişkin kısmında, hüküm bölümleri ile gerekçe bölümleri arasında çelişki bulunması isabetsizliğinden sair yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,
4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 28.11.2019 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.