15. Hukuk Dairesi 2020/1356 E. , 2020/2842 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :...Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi
Yukarıda tarih ve numarası yazılı olan Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi’nce verilen kararın temyizen tetkiki davacı vekili tarafından duruşmalı olarak istenmiş, duruşma talebi kabul edilerek 29.09.2020 tarihinde yapılan duruşmaya davacı vekili Avukat ... ile davalı vekili Avukat ... geldi. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan taraflar avukatları dinlendikten sonra vaktin darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması başka güne bırakılmıştı. Bu kere dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü:
- K A R A R -
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklı ödenmeyen iş bedelinin tahsiline dair verilen yabancı mahkeme kararının tanınması ve tenfizine ilişkin olup, davanın reddine karar verilmiş, verilen kararın davacı temlik alan vekilince istinaf edilmesi üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi"nin 17.01.2020 tarih, 2019/1380 Esas, 2020/56 Karar sayılı kararı ile davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, verilen karar, davacı vekili tarafından yasal süresi içerisinde temyiz edilmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b bendinde “b) Aşağıdaki durumlarda davanın esasıyla ilgili olarak; 1- İncelenen mahkeme kararının usul veya esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığı takdirde başvurunun esastan reddine, 2- Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında, 3- Yargılamada bulunan eksiklikler duruşma yapılmaksızın tamamlanacak nitelikte ise bunların tamamlanmasından sonra yeniden esas hakkında, duruşma yapılmadan karar verilir.” düzenlemesine yer verilmiştir. Bu halde, esasa ilişkin olarak istinaf başvurusu hakkında duruşma yapılmaksızın karar verilebilmesi için ya yargılamada bir eksiklik bulunmaması ya da bulunan eksikliğin duruşma yapılmaksızın tamamlanmasının mümkün olması gerekir. Kanun, üç halde duruşma yapılmadan esas hakkında karar verilebilmesini mümkün kabul etmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi tarafından incelenen ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılması halinde istinaf başvurusunun esastan reddine karar verebilecektir (HMK m. 353/1-b/1). Bölge Adliye Mahkemesi tarafından duruşma yapılmaksızın istinaf başvurusunun reddine karar verilebilmesi için dosyanın tekemmül etmiş bulunması, başka bir anlatımla, ilk derece mahkemesi tarafından toplanan delillere göre, istinaf başvurusunda bulunan taraf ya da tarafların itirazının incelenip denetlenerek bir kanaate varılmasının mümkün bulunması zorunludur. Bir başka deyişle, ilk derece mahkemesi kararında hiç bir eksiklik veya yanlışlık olmadığı duruşma açılmaksızın anlaşılabilecek kadar açık ve netse, bu kapsamda bir değerlendirme yapılabilecektir. Ayrıca, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında karar verilebilecektir. Diğer taraftan, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b/3 bendi kapsamında delil olarak bir eksiklik tespit edilmesi ve bu eksikliğin duruşma yapılmadan tamamlanmasının mümkün olması halinde, bu eksikliğin giderilmesinden sonra ilk derece mahkemesi kararının hukuka uygun olduğunun anlaşılması halinde de, istinaf başvurusunun b/1 bendi kapsamında reddine karar verilebilecektir. Bu üç halde Bölge Adliye Mahkemeleri"ne duruşma yapmaksızın davanın esası hakkında karar verebilme hak ve yetkisi verilmiş bulunmaktadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi kapsamında duruşma yapılmaksızın karar verilmesi mümkün görülen haller dışında istinaf incelemesi duruşma açmak suretiyle yapılacaktır (HMK m. 356). Buna göre, ön inceleme (HMK m. 352) veya ilk incelemede dosya üzerinden karar verilmesi mümkün olan haller (HMK m. 353) dışında Bölge Adliye Mahkemesi’nce duruşma yapılması gerekmektedir. Bir başka deyişle, istinaf yargılamasında kural, duruşma yapılmasıdır. Duruşma yapılmadan karar verilebilecek haller ise, Kanun tarafından açıkça yetki verilen haller ile sınırlıdır (HMK 352 ve 353. maddeleri).
Bu açıklamalar ve yasa hükümleri ışığında somut olay incelendiğinde; dava dışı temlik eden ...Projekti D.O.O şirketi ile davalı arasında Libertas Rixos ... Otel Binası için bir takım inşaat işlerine yönelik sözleşme imzalandığı, iş bedelinin tahsili için ... Ticaret Mahkemesi’ne başvurulduğu ve 12.12.2008 tarih ve VII P. 117/08 sayılı karar ile davacının temlik edene 2.780.725,57 Kuna borçlu olduğuna karar verildiği, kararın 19.03.2009 tarihinde kesinleştiği, davacının yabancı mahkeme kararının tanınması ve tenfizini talep ettiği anlaşılmıştır. Davalı ise asliye hukuk mahkemelerinin görevli olduğunu, alacağın kime devredildiğinin ararştırılması gerektiğini, alacağın zmaanaşımına uğradığını,... Ticaret Mahkemesi’ne başvurulduğu ve 12.12.2008 tarih ve VII P. 117/08 sayılı kararında davalının “... İnşaat ... Merkez Şubesi”nin taraf olduğunu, kendilerinin farklı tüzel kişiliklerinin bulunduğunu, kararın gıyaplarında verildiğini, davacı ile aralarında herhangi bir ticari ilişki olmadığını, ... İnşaat ... Merkez Şubesi ünvanlı şirket hakkında 14.12.2011 tarihinde iflas kararı verildiği, temlik edenin herhangi bir alacak bildiriminde bulunmadığını, Hırvatistan yasaları gereğince alacak bildiriminde bulunmayan alacaklıların talep haklarının ortadan kalktığını, Hırvatistan Kanunları gereği dava konusu alacağın talep edilemeyeceği, icra edilemeyecek bir kararın tanınmasının ve tenfizinin istenemeyceği belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk derece mahkemesince; Hırvatistan Yasaları uyarınca Hırvatistan"da tüzel kişiliği olmayan borçlular aleyhine özel iflas takibi yapılabileceği, dava konusu ilamda, ilam borçlusu ... İnşaat Merkez Şubesi hakkında Hırvatistan Yasaları uyarınca tüzel kişiliği bulunmayan şube yönünden iflas kararı verildiği ve iflas kararı uyarınca tüm alacaklıların ilanen davet edildiği, davacının süresinden sonra müracaat ettiği gerekçesi ile alacak talebinin reddedildiği, şube yönünden son paylaşma listesi yapılıp iflasın kapatıldığı, Hırvatistan Mahkemesi tarafından alacağa ilişkin verilen ilamın, Hırvatistan Yasalarına göre Hırvatistan" da infaz edilemeyeceği, infazı mümkün olmayan yabancı mahkeme ilamının Türkiye" de de infazının talep edilemeyeceği, tenfizi istenen ilamda da muhatabın bizzat şube olduğu, davacının bildirdiği gibi davalı ile Hırvatistan"daki şube arasındaki ilişkinin banka-şubesi gibi kabul edilmesi halinde Türk Kamu Düzeni nazara alındığında şube yönünden iflas kararı verilmesinin olanaklı bulunmadığından davanın reddine karar verilmiş, verilen kararın istinaf edilmesi üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi"nce "...tenfize konu ilamda davalının şirketin merkez şubesi olarak gösterildiği ve yabancı mahkeme ilamının merkez şube adresinde yetkili temsilcisine tebligat yapılmak suretiyle kesinleştirildiği görülmüştür. Dolayısıyla tenfize konu ilamda borçlu olduğuna karar verilen tüzel kişilik davalı şirketin merkez şubesidir. Oysa iş bu dava yabancı mahkeme ilamında davalı olarak gösterilmeyen ve söz konusu alacaktan sorumluluğu bulunmayan davalı şirkete karşı açılmıştır. Tenfizi istenen ilamdaki davalı ile iş bu dava dosyasının davalısının aynı olmadığı anlaşıldığından yerel mahkemece davanın reddine karar verilmesi yerinde olmuştur." gerekçesi ile başvuru esastan reddedilmiştir.
HGK’nın 24.02.2010 tarihli 2010/1-86 Esas ve 2010/108 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere; “ ..Yasa’nın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çekişmesiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir...” Kararın gerekçesi ile hüküm sonucu çelişkili ise tarafları, adalete uygun karar verildiği ve yargılamanın adil yapıldığına ikna edebilecek, mantıksal tutarlılık taşıyan kanuna uygun verilip, yazılmış yasa yolu denetimine elverişli bir hüküm bulunduğundan söz edilemez.
Kararın gerekçesi ile hüküm fıkrası arasında çelişki yaratılması; Anayasa ile teminat altına alınan yargılamanın açıklığı, adil yargılanma hakkı prensibine ve kararların gerekçeli olması gerektiğine dair Anayasa ve yasa hükümlerine aykırılık teşkil eder (Örnek Yargıtay 15. Hukuk Dairesi 11.01.2017 tarih 2016/4164 Esas 2017/118 Karar). Belirtilen nedenlerle gerekçesi ile sonucu arasında çelişki yaratılmaksızın hüküm kurulmalıdır.
Bölge Adliye Mahkemesince ilk derece mahkemesi kararının gerekçesinin değiştirildiği halde HMK 353/1-b/2 bendine göre hüküm verildiği gerekçede belirtilerek HMK 353/1-b/1 bendine göre hüküm verilmesi gerekçe ile hükmün çelişkisini ortaya çıkarmıştır. Gerekçe ile hüküm arasında çelişki yaratılarak HMK 353/1-b/1 maddesine göre ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu sonucunu doğuracak şekilde karar verilmesi doğru olmamış, hükmün bozulması gerekmiştir.
Kabule göre de; açıkça vekalet ücretine yönelik istinaf talebi bulunmasına rağmen bu itiraz hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemesi de usul ve yasaya aykırı olmuştur.
O halde mahkemece yapılacak iş; gerekçe ile hüküm çelişkisi yaratılmadan ve istinaf dilekçesindeki tüm itirazları karşılayacak şekilde Yargıtay denetimine elverişli hüküm kurmaktan ibarettir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, bozma sebebine göre davacının sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, 2.540,00 TL duruşma vekâlet ücretinin davalıdan alınarak Yargıtay"daki duruşmada vekille temsil olunan davacıya verilmesine, ödenenden 5766 sayılı Kanun"un 11. maddesi ile yapılan değişiklik gereğince Harçlar Kanunu 42/2-d maddesi uyarınca alınması gereken 267,80 TL Yargıtay başvurma harcının mahsup edilerek, varsa fazla alınan temyiz harcının temyiz eden davacıya iadesine, 6100 sayılı HMK 373. madde hükümleri gözetilerek dosyanın ilk derece mahkemesine, karardan bir örneğin ise Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi’ne gönderilmesine, 22.10.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.