Hukuk Genel Kurulu 2017/2304 E. , 2021/982 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “işçilik alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, ... İş Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 7. Hukuk Dairesi tarafından yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 2001 yılında kadroya alınması sırasında önceki hizmet süresinin derece ve kademe tespitinde dikkate alınmaması nedeni ile emsal işçilere göre eksik ücret aldığını ileri sürerek, yapılan intibakın hatalı olduğunun tespiti ile kıdem tazminatı farkının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; davanın süresinde açılmadığını, davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını, toplu iş sözleşmelerine göre yevmiye artışlarının yapıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme Kararı:
6. ... İş Mahkemesinin 03.04.2015 tarihli ve 2013/171 E., 2015/157 K. sayılı kararı ile; toplanan delillerin değerlendirilmesi neticesinde Anayasanın 10. maddesi ile 4857 sayılı İş Kanunu’nun 5. maddesinde düzenlenen eşitlik ilkesi ile 2013 yılı Kamu Toplu İş Sözleşmeleri Çerçeve Anlaşma Protokolünün 5. maddesi ile getirilen düzenlemenin dikkate alınması ve hukuki güvenilirliğin sağlanması gerektiği, Yargıtay 7. ve 22. Hukuk Dairelerinin emsal kararlarının gözetildiği gerekçesiyle davanın kabulü ile davacının intibakının 8. derecenin 24. kademesi olması gerektiğinin tespitine, brüt 210,70TL kıdem tazminatı farkı alacağının faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. ... İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay (Kapatılan) 7. Hukuk Dairesinin 23.12.2015 tarihli ve 2015/21248 E., 2015/26440 K. sayılı kararı ile; “…1-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,
2.Davacı vekili, mevsimlik işçilik döneminde geçen çalışmalarının derece ve kademesinde dikkate alınmaması nedeniyle derece-kademe tespiti ile kıdem tazimatı farkının tahsilini talep etmiştir.
Davalı davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Somut olayda, hükme esas alınan bilirkişi raporunda kıdem tazminatı farkı 210,70 TL olarak hesaplanmıştır. Davacı tarafça talep artırılmamıştır. Dava dilekçesinde talep edilen miktar ise 100,00 TL"dır. Mahkemece 6100 sayılı HMK"nın 26. maddesine aykırı şekilde 100,00 TL kıdem tazminatı farkı yerine talep aşılarak 210,70 TL alacağın hüküm altına alınması ayrıca kıdem tazminatı farkı için en yüksek banka mevduat faizi talep edildiği halde yasal faize hükmedilmiş olması hatalı olup bozma sebebidir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. ... İş Mahkemesinin 05.05.2016 tarihli ve 2016/134 E., 2016/192 K. sayılı kararı ile; ilk kararın gerekçesi tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda,
1-Dava dilekçesinde 100,00TL olarak talep edilen ve bilirkişi raporunda 210,70TL olarak hesaplanan kıdem tazminatı farkı alacağının, davacı tarafça arttırılmadığı da dikkate alındığında, mahkemece 210,70TL olarak hüküm altına alınması ile talebin aşılıp aşılmadığı,
2-Dava konusu kıdem tazminatı farkı alacağına en yüksek mevduat faizinin mi yoksa yasal faizin mi uygulanması gerektiği noktalarında toplanmaktadır.
III. ÖN SORUN
12. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında öncelikle; davacı ve davalı temyizi yönünden, davalı nezdindeki çalışması sona eren davacının derece ve kademesinin tespiti ile toplam 210,70TL fark kıdem tazminatı alacağının faizi ile birlikte davalıdan tahsiline dair verilen kararın, talep edilen ve hüküm altına alınan alacak miktarı dikkate alındığında karar tarihi olan 05.05.2016 tarihi itibari ile geçerli 2.190,00TL olan kesinlik sınırının altında kalıp kalmadığı, buradan varılacak sonuca göre taraf vekillerinin temyiz istemlerinin miktardan reddine karar verilmesinin gerekip gerekmediği hususu ön sorun olarak tartışılmıştır.
IV. GEREKÇE
13. 01.10.2011 tarihinde 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) yürürlüğe girmiş, anılan Kanun’un 450. maddesiyle de 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK) ek ve değişiklikleriyle birlikte tümüyle yürürlükten kaldırılmıştır. Bununla birlikte yasa koyucu uygulamada birtakım sorunların ortaya çıkmasını engellemek için Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda geçiş hükümlerini ayrıca düzenlemiştir.
14. HMK’nın Geçici 3. maddesi;
“(1) Bölge adliye mahkemelerinin, 26/9/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2 nci maddesi uyarınca Resmî Gazete’de ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.
(2) Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26/09/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454 üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur. (Ek cümle: 1/7/2016-6723/34 md.) Bu kararlara ilişkin dosyalar bölge adliye mahkemelerine gönderilemez.
(3) Bu Kanunda bölge adliye mahkemelerine görev verilen hallerde bu mahkemelerin göreve başlama tarihine kadar 1086 sayılı Kanunun bu Kanuna aykırı olmayan hükümleri uygulanır.” hükmünü içermekle birlikte, 28.07.2020 tarihli ve 31199 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7251 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 47. maddesi ile Geçici 3. maddenin ikinci fıkrasındaki “454” ibaresi “444” şeklinde değiştirilmiştir.
15. Yukarıdaki düzenlemelerden, bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilmiş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar HUMK’nın 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 444. madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı açıkça anlaşılmaktadır.
16. Bilindiği üzere, 21.07.2004 tarihli ve 25529 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak, öngördüğü istisnalar dışındaki hükümleri yayım tarihinde yürürlüğe giren, 14.07.2004 tarihli ve 5219 sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un yürürlük tarihinden sonra yerel mahkemelerce verilen hükümler yönünden 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 427. maddesindeki temyiz (kesinlik) sınırını bir milyar (1.000) TL; yine yürürlük tarihinden sonra Yargıtay Daireleri ve Hukuk Genel Kurulunca temyiz incelemesi sonucunda verilen kararlara karşı karar düzeltme yoluna gidilebilmesi için 440/III-1. maddesinde aranan parasal sınırı da altı milyar (6.000) TL olarak değiştirmiştir. 5219 ve 5236 sayılı Kanunlara göre katsayı artışı uygulanarak bu sınırlar arttırılmıştır.
17. Somut olayda, direnme kararının verildiği 05.05.2016 tarihinde bu miktar 2.190TL’dir.
18. 16.07.1981 tarihli ve 2494 sayılı Kanun’un geçici maddesi ile temyiz ve karar düzeltme sınırlarına ilişkin değişikliklerin, Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra verilecek nihai kararlara yönelik temyiz ve karar düzeltme istemleri hakkında uygulanacağı belirtilmiş; dolayısıyla, dava hangi tarihte açılmış olursa olsun, temyiz ve karar düzeltme sınırlarının saptanmasında, hakkında bu yollara başvurulan hükmün verildiği tarihteki yasal durumun esas alınacağı kabul edilmiştir.
19. Bir mahkeme kararının temyiz edilip edilemeyeceği belirlenirken, temyiz hakkının doğduğu (kararın verildiği) tarihteki hukuksal durum esas alınmalı; karar tarihinde yürürlükte bulunan kanun hükmü temyiz sınırı yönünden hangi düzenlemeyi içeriyor ise, ona bağlı kalınmalıdır. Buradaki “karar” teriminin, yerel mahkemenin, Özel Daire bozmasına karşı verdiği direnme kararını da kapsayacağında duraksama bulunmamaktadır.
20. Eldeki davada temyize konu alacak miktarının ne olduğunun açıklanmasında yarar bulunmakta olup, davacı vekili, müvekkilinin mevsimlik işçilikte geçen hizmet süresinin kadroya alındığı 2001 yılında dikkate alınmadığından derece ve kademesinin hatalı belirlendiğini iddia ederek, derece ve kademesinin tespiti ile 100,00TL kıdem farkı alacağının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
21. Öncelikle ifade etmek gerekir ki, Özel Dairece davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra, dava konusu kıdem tazminatı farkı alacağının talep edilen miktar 100,00TL olmasına rağmen talep aşılarak 210,70TL olarak hüküm altına alınmasının ve kıdem tazminatı farkı alacağı için en yüksek banka mevduat faizi talep edildiği hâlde yasal faize hükmedilmiş olmasının hatalı olduğu gerekçeleriyle karar bozulmuş ve mahkemece direnme kararı verilmiştir.
22. Görüldüğü üzere, mahkeme ile Özel Daire arasında davacının tespit edilen derece ve kademesi ile kıdem tazminatı farkı alacağına hak kazanıp kazanmadığı noktasında uyuşmazlık bulunmadığı açıktır.
23. Diğer taraftan, davacı vekili direnme kararını 1.800,00TL vekâlet ücretine hükmedilmesi gerekirken 210,70TL vekâlet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğu gerekçesiyle temyiz etmiştir.
24. Bu durumda, hüküm altına alınan 210,70TL ve talep edilen asıl alacak miktarı olan 100,00TL açık biçimde kararın verildiği 05.05.2016 tarihinde geçerli 2.190TL tutarındaki temyiz edilebilirlik sınırının altında olduğundan, anılan karara karşı temyiz yasa yoluna gidilmesi miktar itibariyle mümkün değildir.
25. Şu hâlde taraf vekillerinin mahkeme kararına yönelik temyiz isteminin miktar itibari ile reddine karar verilmelidir.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Taraf vekillerinin direnme kararına yönelik temyiz isteminin miktar itibariyle kesin olduğundan REDDİNE,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatıranlara geri verilmesine, 14.09.2021 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.