12. Ceza Dairesi 2020/2616 E. , 2021/1043 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Ağır Ceza Mahkemesi
Karar Tarihi : 11/10/2019
Taksirle bir kişinin yaralanmasına neden olma suçundan sanık ..."ın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 89/1, 89/2-b, 62 ve 52/2. maddeleri gereğince 5.000,00 Türk Lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 231. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve 5 yıl denetim süresi belirlenmesine dair İstanbul Anadolu 30. Asliye Ceza Mahkemesinin 26/09/2019 tarihli ve 2018/52 esas, 2019/671 sayılı kararına karşı yapılan itirazın kabulü ile anılan kararın kaldırılmasına ilişkin mercii İstanbul Anadolu 13. Ağır Ceza Mahkemesinin 11/10/2019 tarihli ve 2019/1654 değişik iş sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
Dosya kapsamına göre, o yer Cumhuriyet Savcısının sanığın sabıkasında bulunan kasıtlı suça ilişkin mahkumiyet ilamının hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesine engel olduğundan bahisle yaptığı itiraz üzerine, Cumhuriyet Savcısının itiraz dilekçesinde ileri sürdüğü hususların yerinden görüldüğünden bahisle sanık hakkında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kaldırılmasına karar vermiş ise de; Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 03/02/2009 tarihli ve 2008/11/250 esas, 2019/13 sayılı kararında belirtildiği üzere, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununa göre verilen mahkumiyet hükümleri bakımından, infazdan sonra anılan Kanun"un 58. maddesinde öngörülen sürelerin geçmiş olması durumunda, bu hükümlerin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının objektif koşullarının değerlendirilmesinde olumsuz koşul olarak belirtilen bir engel olarak kabul edilmeyeceğinin belirtilmesi, dava konusu dosyada da, sanığın sabıkasında görünen İstanbul Anadolu 13. Ağır Ceza Mahkemesinin 28/01/2009 tarihli ve 2008/326 esas, 2009/23 sayılı kararı ile sanık hakkında kasten yaralama suçundan 4 yıl 2 ay hapis cezasına hükmedildiği, hapis cezasının 19/03/2013 tarihinde infaz edildiği ve 3 yıllık tekerrür süresi geçtikten sonra inceleme konusu olan suçun işlendiği, bu nedenle Üsküdar 1. Ağır Ceza Mahkemesinin anılan ilamının objektif olarak hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına engel olmadığı, ancak dava konusu olayda katılanın suçtan kaynaklanan zararının giderilmediği, somut bir zarar tespiti yapılarak sanıktan zararı giderip gidermediği hususunun sorulmadığı, bu nedenle zarar tespiti yaptırılarak sanıktan zararı giderip gidermeyeceği hususu belirlenmediği gerekçesiyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararın itirazen kaldırılması gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde itirazın kabulüne karar verilmesinde isabet görülmediğinden, 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü ifadeli 07/07/2020 gün ve 94660652-105-34-20715-2019-Kyb sayılı kanun yararına bozma talebine atfen, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 14/07/2020 gün ve 2020/62089 sayılı ihbarnamesi ile daireye ihbar ve dava evrakı tevdi kılınmakla;
Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Sanığın karıştığı trafik kazasında katılanın yaralanmasına sebebiyet verdiğinden bahisle yapılan yargılama sonucunda İstanbul Anadolu 30. Asliye Ceza Mahkemesinin 26/09/2019 tarihli ve 2018/52 esas, 2019/671 sayılı kararıyla sanığın TCK’nın 89/1,89/2-b,62,52 maddeleri gereğince neticeten 5.000 TL adli para cezasıyla mahkumiyeti ile verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair hüküm kurulması üzerine mahalli Cumhuriyet savcısının sanığın adli sicil kaydında kasıtlı suçtan mahkumiyeti bulunması nedeniyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının yasal şartları oluşmadığından bahisle itirazı nedeniyle itirazı inceleyen İstanbul Anadolu 13. Ağır Ceza Mahkemesince itirazın kabulüne ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararın kaldırılmasına karar verildiği, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 03/02/2009 tarihli ve 2008/11/250 esas, 2019/13 sayılı kararında belirtildiği üzere, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununa göre verilen mahkumiyet hükümleri bakımından, infazdan sonra anılan Kanunun 58. maddesinde öngörülen sürelerin geçmiş olması durumunda, bu hükümlerin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının objektif koşullarının değerlendirilmesinde olumsuz koşul olarak belirtilen bir engel olarak kabul edilmeyeceğinin belirtitildiği, somut olayda, sanığın sabıkasında görünen 19/03/2013 tarihinde infaz edilen Üsküdar 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 28/01/2009 tarihli ve 2008/326 esas, 2009/23 sayılı kararı ile kasten yaralama suçundan verilen 4 yıl 2 ay hapis cezasının üzerinden 3 yıllık tekerrür süresi geçtikten sonra inceleme konusu olan taksirle yaralama suçunu işlendiği, anılan ilamının objektif olarak hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına engel olmadığı, ancak dava konusu olayda katılanın uzlaşma görüşmeleri sırasında 70.000 TL zarar talebinde bulunduğu sanığın ise bu miktarın fazla olduğundan bahisle ödeyecek gücü olmadığını beyan ettiği ve yine yargılama sırasında da zararı gidermek istediğini söylemesi nedeniyle yukarıda anılan Yargıtay Ceza Genel Kurulunun aynı kararında da bahsedildiği gibi suçtan kaynaklanan zarar kavramından kanaat verici basit bir araştırma ile belirlenecek maddi zararın anlaşılması gerektiği, manevi zararın bu zararı kapsamadığı anlaşıldığından zarar giderme yönünde irade belirten ve kendisinden istenen yüksek miktar nedeniyle gidermesi gereken zararın miktarını bilemeyen sanığın zararı gidermesine imkan tanınacak ölçüde basit bir araştırmayla tespit edilecek zararı gidermesine fırsat verilmesi gerektiğinden bahisle itirazın kabulüne karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanmasına engel teşkil etmeyen adli sicil kaydındaki mahkumiyet nedeniyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının şartlarının oluşmadığından bahisle kabulüne karar verilmesinde isabet görülmediğinden,
Kanun yararına bozma talebine dayanılarak düzenlenen tebliğnamedeki bozma isteği incelenen dosya kapsamına nazaran yerinde görüldüğünden, Anadolu 13. Ağır Ceza Mahkemesinin 11/10/2019 tarihli ve 2019/1654 değişik iş sayılı kararının 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 309. maddesi uyarınca isteme uygun olarak BOZULMASINA, müteakip işlemlerin mahallinde yapılmasına, dosyanın gereği için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 02/02/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.