Ceza Genel Kurulu 2017/147 E. , 2019/676 K.
"İçtihat Metni"
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 3. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza
Sayısı : 356-417
Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan sanık ...’un TCK’nın 109/2, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin Denizli 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 07.11.2013 tarihli ve 210-307 sayılı hükmün sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 3. Ceza Dairesince 02.11.2015 tarih ve 4220-30576 sayı ile;
“Oluşa ve tüm dosya kapsamına, sanığın mağduru zorla alıkoymadığı yönündeki savunmalarına, mağdurun aşamalardaki beyanlarında sanığın kendini zorla alıkoyduğu yönünde beyanının bulunmaması, tanıklar ... ve ..."nın mahkemedeki beyanlarında "sanığın mağduru zorla götürmediği" yönündeki beyanları karşısında sanığın kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan beraatı yerine mahkûmiyetine karar verilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Denizli 2. Ağır Ceza Mahkemesi ise 29.12.2015 tarih ve 356-417 sayı ile;
"İddia, savunma, tanık anlatımları, mağdureye ait raporlar ve tüm dosya kapsamından; sanık ile katılanın daha önce evli oldukları ve boşandıkları, sanık ..."ın katılanla tekrar bir araya gelmek istediği, bu anlamda katılanın üzerinde baskı kurduğu, katılanın sanıkla bir araya gelmeyeceği hususunu tekrarladığı, buna rağmen sanıkla katılanın zaman zaman görüştükleri, birbirlerine telefon edip mesajlaştıkları, olay tarihinde katılanın sanıktan kendisine ev bulması konusunda yardımcı olmasını istediği ve geceleyin sanıkla katılanın ev bakmak için buluştukları, bu arada birkaç eve baktıkları, birlikte yürüyerek Sevindik Mahallesine kadar geldikleri, katılanın eve gitmek istediğini söylediği, sanığın katılanın kolundan tutarak konuşacağız diye nikâh salonu arkasında bulunan parka zorla götürdüğü, burada sanığın katılana yönelik "Hayatında başkası mı var niye barışmıyorsun?" gibi sorular sormaya başladığı, katılanın istemiyorum diyerek arkadaşını araması üzerine sanığın üzerinde taşıdığı bıçağı çıkararak katılanın karın bölgesine bir kez vurup yaraladığı ve oradan uzaklaştığı anlaşılmış, sanık hakkında yaralama suçundan verilen hükmün onanarak kesinleştiği, sanığın mağduru isteği dışında zorla bir yerden başka bir yere götürüp burada tuttuğu ve yaraladığı anlaşıldığından kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan cezalandırılması gerektiği" gerekçesiyle bozmaya direnerek önceki hüküm gibi sanığın mahkûmiyetine karar vermiştir.
Direnmeye konu bu hükmün de sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 19.02.2016 tarihli ve 37402 sayılı "Düzeltilerek onama" istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gelen dosya, Ceza Genel Kurulunca 07.12.2016 tarih ve 297-720 sayı ile; 6763 sayılı Kanun"un 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanun"a eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 3. Ceza Dairesince 13.02.2017 tarih ve 27-1205 sayı ile; direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık hakkında kasten yaralama suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü Özel Dairece onanmak suretiyle kesinleşmiş olup direnme kararının kapsamına göre inceleme, sanık hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Yargıtay 3. Ceza Dairesi ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ise de Yargıtay İç Yönetmeliği’nin 27. maddesi uyarınca öncelikle, bozmadan sonra yapılan yargılamada, sanığa duruşma günü davetiyesinin usulüne uygun olarak çıkarılıp çıkarılmadığı, çıkarılmadığının kabulü hâlinde, bozma kararından haberdar olmayan sanığın yokluğunda direnme kararı verilmesinin olanaklı olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
Sanığın Savcılıkta ve Mahkemede bildirdiği en son adresin “Siteler Mahallesi, ...Merkez/Denizli” olduğu,
Yerel Mahkeme hükmünün Özel Dairece sanığın lehine olacak şekilde bozulmasından sonra “Yargıtay bozma ilâmını ve duruşma gününü” içerir davetiyenin sanığın MERNİS"te kayıtlı “Atalar Mahallesi, ... Merkez/Denizli” adresine çıkarıldığı,
Sanığın MERNİS adresine çıkarılan tebligatın 22.12.2015 tarihinde “adreste tanınmadığından bahisle” iade edildiği, bu hususun 29.12.2015 tarihinde yapılan duruşmada, duruşma zaptına geçirildiği ve sanığın yokluğunda lehine olan bozma ilâmına karşı direnme kararı verildiği, bu kararın da sanık müdafisi tarafından yasal süresi içinde temyiz edildiği,
Anlaşılmaktadır.
1412 sayılı CMUK"un 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 326. maddesinin 1 ve 2. fıkralarında,
"(1) Yargıtaydan verilen bozma kararı üzerine davaya yeniden bakacak mahkeme, ilgililere bozmaya karşı diyeceklerini sorar.
(2) Sanık veya müdahil ve vekillerine davetiye tebliğ olunamaması veya davetiye tebliğ olunmasına rağmen duruşmaya gelmemeleri nedeniyle bozmaya karşı beyanları tespit edilmemiş olsa dahi duruşmaya devam edilerek dava gıyapta bitirilebilir. Ancak sanık hakkında verilecek ceza, bozmaya konu olan cezadan daha ağır ise herhalde dinlenilmesi gerekir.” hükümleri yer almaktadır.
Bu hükümler gereğince, bozma kararı sanık lehine olsa dahi bozmadan sonra yapılan yargılamada Yerel Mahkemece sanık ve varsa müdafisi ile katılan ve varsa vekiline duruşma gününü bildirir davetiye tebliğ olunmalı, duruşma gününden haberdar edilmelidirler.
Yerleşmiş yargısal kararlarda da vurgulandığı üzere, tebligat yapılamaması veya davetiye tebliğ olunmasına rağmen sanığın duruşmaya gelmemesi hâlinde, verilecek cezanın bozmaya konu olan cezadan daha ağır olmaması hâlinde yargılamaya devam olunarak bir karar verilmelidir. Karar; lehine de bozulmuş olsa, sanığa duruşma gününü bildiren davetiye tebliğ olunmalı, buna rağmen duruşmaya gelmediği takdirde, bozmanın lehe olduğu dikkate alınarak, bir karar verilmelidir.
Bu aşamada ön sorunun sağlıklı bir çözüme kavuşturulabilmesi için Tebligat Kanunu"nun ilgili hükümleri üzerinde durulmasında fayda bulunmaktadır.
7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 10. maddesi;
"Tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılır.
Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır...” şeklinde düzenlenmiştir.
Buna göre tebligat, tebliğ edilecek şahsın bilinen en son adresinde yapılacak, bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde ise, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi (MERNİS) bilinen en son adresi olarak kabul edilecek ve tebligat bu adrese yapılacaktır.
Nitekim Ceza Genel Kurulunun 19.09.2006 tarihli ve 163-189 sayılı kararı da "Tebligatın yapılamaması veya davetiye tebliğine rağmen sanığın duruşmaya gelmemesi hâlinde verilecek ceza bozmaya konu olan cezadan daha hafif ise yargılamaya devam olunarak bir karar verilmelidir."şeklindedir.
Bu açıklamalar ışığında ön soruna ilişkin uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Yerel Mahkeme hükmünün Özel Dairece sanığın lehine olacak şekilde bozulmasından sonra yapılan yargılamada, sanığın Cumhuriyet Başsavcılığında ve Mahkemede bildirdiği en son adresi olan “Siteler Mahallesi, Ulus Caddesi, 6235. sokak No: 1/2 Merkez/Denizli” adresi yerine MERNİS"te kayıtlı “Atalar Mahallesi, ... Merkez/Denizli” adresine “Yargıtay bozma ilâmını ve duruşma gününü” içerir davetiye çıkarıldığı fakat tebligatın “adreste tanınmadığından bahisle” iade edildiği anlaşılan dosyada; 1412 sayılı CMUK"nın 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 326. maddesinin 1 ve 2. fıkralarındaki açık düzenlemeye karşın bozma ilâmı ve duruşma gününü bildirir davetiyenin sanığın dosyaya bildirdiği adres yerine MERNİS’te kayıtlı olan başka bir adrese tebliğe çıkarılmış olması ve bu şekilde yapılan tebligatın 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 10. maddesine uygun olmadığı göz önüne alındığında; sanığın bildirdiği en son adrese usulüne uygun tebligat yapılıp bozma ilâmından haberdar edilmesi ve sanığa diyeceklerini bildirme olanağının sağlanması gerekirken, bu usulî zorunluluğa uyulmadan, yargılamaya devam edilerek yokluğunda karar verilmesi savunma hakkının kısıtlanması niteliğindedir.
Bu itibarla, Yerel Mahkeme direnme hükmünün, saptanan bu usuli nedenden dolayı sair yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Denizli 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 29.12.2015 gün ve 356-417 sayılı direnme hükmünün, duruşma günü ve Yargıtay bozma ilâmını içeren davetiyenin sanığın bildirdiği en son adrese tebliğe çıkarılmadan ve buna bağlı olarak bozma kararından haberdar edilmeden, yokluğunda yargılamaya devam edilip hüküm kurulması isabetsizliğinden sair yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline iadesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 28.11.2019 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.