3. Hukuk Dairesi 2016/3625 E. , 2017/13953 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, 23/10/2011 tarihinde deprem olduğunu, ailesi ile birlikte kiracı olarak yaşadığı konutun yıkıldığını, binanın fena yapıldığını, eşyalarının kullanılamaz hale geldiğini, çadırda kaldıklarını, yardımla geçindiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı olmak üzere 15.000.00.TL nin olay tarihinden yasal faizi ile tahsiline karar verilmesini talep etmiştir .
Davalı, maliki olduğu binanın tamamen yıkıldığını, depremin mücbir sebep olduğunu, illiyet bağının kesildiğini belirterek davanın reddini istemiştir.Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile 13.500.TL tazminatın 23/10/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiş ,hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir .1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Dava, Borçlar Kanununun 58.(TBK"nun 69.md) maddesine dayanan bina ve yapı eseri malikinin sorumluluğuna dayalı tazminat isteminden ibarettir.BK. 58. (TBK. 69.) Maddesinde; bir bina veya imal olunan herhangi bir şeyin maliki, o şeyin fena yapılmasından yahut muhafazasındaki kusurundan dolayı mes"ul olur denmektedir. Burada, yasa koyucu bozuk yapılan bir yapı eserinden zarar görenleri mümkün olduğu kadar basit ve dolaysız bir tazmin imkanı sağlayarak, onları korumaktadır. Bu anlamda sorumlu olabilecek malik, gerçek kişi veya özel hukuk tüzel kişisi olabileceği gibi, kamu hukuku tüzel kişisi de olabilir.
TBK. 69. Madde de öngörülen sorumluluğun söz konusu olması için söz konusu yapı eserinin, yapım bozukluğu veya bakım eksikliğinden bir zarar doğması gereklidir. Yapım bozukluğu, bir inşaatın kötü yapılmasını, imal ve inşaat zamanında uyulması gerekli olan teknik kurallara uyulmamış olmasını ifade eder. Bir yapı eserinin maliki, bunların hiç kimse ve hiçbir şey için tehlike taşımayacak şekilde yapılmasını ve işlemesini garanti etmekle yükümlüdür. Bakımsızlık ve koruma eksikliği ise, bir inşaatın kullanmaya uygun ve tehlikeleri önleyecek biçimde korunmamasını ifade eder. Yapının tamamlanmasından sonra kendini gösteren ek güvenlik tertibatı ihtiyacının giderilmemesi de bir bakım eksikliğidir. ( Prof. Dr. Haluk Tandoğan, Tehlike Sorumluluğu Kavramı ve Türk Hukukunda Tehlike Sorumluluklarının Düzenlenmesi Sorunu, Batı Der. 1979, Cilt X, Sayı 2 Sayfa 291 - 322 )Bakımsızlıktan veya bakım eksikliğinden söz edebilmek için bir inşa eserinin bitmiş ve kullanım amacına özgülenmiş olması gerekir. Yapım eksikliği veya bakımsızlığın varlığı araştırılırken, durumun gerekleri ve özellikle bina veya yapı eserinin özgüleme amacı, üçüncü kişiler için taşıdığı tehlike derecesi gözönünde tutulmalıdır.
Bir bina veya yapı eserinin maliki, TBK. 69."a göre sorumlu tutulabilmesi için, zararın yapım bozukluğu veya bakım eksikliğinden doğduğu ispatlanmalıdır. Buradaki ispat yükü zarar görene düşer. Bununla birlikte, illiyet bağını kesen hallerden birinin varlığı veya zarara yapım bozukluğu veya bakım eksikliği dışında ve bunların bir katkısı olmaksızın mücbir sebepten, üçüncü bir kişinin kusurundan kaynaklanan başka bir kazanın sebep olduğu kanıtlanmadığı taktirde ispat yükü yerine getirilmiş sayılır. (HGK 12.03.2003 gün 2003/4-144 E. - 161 K.) Somut olayda zarar belirlenirken, davacının davaya konu ettiği eşyaların satış bedelleri mağazalardan sorulmuş, açıklama yapılmaksızın bazı değerler tespit edilmiş, satınalındığı tarih ve değer konusu netleştirilmemiş, bilirkişi raporu bu belirsiz değerlere dayanılarak hazırlanmış ve mahkemece hükme dayanak alınmıştır. Anılan bu bilirkişi raporu hüküm vermeye yeterli değildir, mahkemece davacının davaya konu ettiği eşyaları satınaldığı tarih,kullandığı süre tereddütsüz belirlendikten sonra yıpranma payı da düşülerek davacının uğradığı gerçek zarar belirlenmelidir .
Mahkemece gerekli araştırmalar yapıldıktan sonra, yeniden uzman bilirkişilere uğranılan zararı belirleyen, Yargıtay ve taraf denetimine elverişli rapor hazırlatılması ve sonucuna uygun karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir .
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK"nun 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 16.10.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.