1. Hukuk Dairesi 2016/14598 E. , 2020/253 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil,tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...’un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tenkis isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakan babası ...’ın ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... parsel sayılı taşınmazlarını ölünceye kadar bakma akdi ile davalı eşi ve çocuklarına temlik ettiğini, yapılan işlemlerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek tapu kayıtlarının iptali ile payı oranında adına tesciline, olmadığı takdirde tenkise karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, mirasbırakanın diyaliz hastası olup 2007 yılından itibaren kendileri tarafından bakıldığını, temlik edilen taşınmazlardan bir kısmının satılarak mirasbırakanın borçlarının ödendiğini, mirasbırakanın başka taşınmazlarının da bulunduğunu belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, iddiaların ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1936 doğumlu mirasbırakan ...’ın 03.12.2012 tarihinde ölümü ile geriye mirasçı olarak davacı oğlu ... ile davalı oğulları ..., ... ve davalı eşi ...’nin kaldığı mirasbırakanın 24.01.2008 tarih ve ... yevmiye no’lu ölünceye kadar bakma akdi ile ..., ..., ..., ..., ... parsel sayılı taşınmazlardaki paylarını davalı oğlu ...’ye, ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... parsel sayılı taşınmazlardaki paylarını davalı oğlu ...’ye, ..., ... parsel sayılı taşınmazlardaki paylarını davalı eşi ...e’ye temlik ettiği, temlik edilen taşınmazlardan ..., ..., ..., ..., ... sayılı parsellerin dava tarihinden önce üçüncü şahıslara satıldığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) m. 611. maddesinde düzenlendiği üzere ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir akittir. Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer. (TBK m. 614 (BK) m. 514).
Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz.
Kural olarak, bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikin de muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır. (TBK m. 19 (BK m. 18)). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu"nun 1.4.1974 gün ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur.
Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi için de, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerekir.
Somut olaya gelince; mirasbırakan ile davacı oğlu ... arasında husumet bulunduğu, mirasbırakan ...’ın mal varlığının büyük bir kısmını oluşturan dava konusu taşınmazları aynı akitle davalı oğulları ve eşine temlikinde bakıp gözetilme koşulunu değil de davacıdan mal kaçırma düşüncesini ön planda tuttuğu ve bu iradeyle işlemleri gerçekleştirdiği, mirasbırakanın temlik dışı kalan taşınmazlarının değeri dikkate alındığında davalılara yapılan temlikler bakımından makul sınırın aşıldığı, bakım ve gözetim amacını taşınmazlarının bir kısmını vermek suretiyle de gerçekleştirebileceği sonuç ve kanaatine varılmaktadır.
Hâl böyle olunca; davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile reddedilmesi isabetsizdir.
Davacının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun geçici 3. maddesi yollamasıyla) 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 20/01/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.