3. Hukuk Dairesi 2016/2237 E. , 2017/13890 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı dava dilekçesinde; kendisinin ... ili ... ilçesinde çalışmakta olup, ikametgâhının ... ilinde bulunduğunu, olay tarihi olan 2001 yılında ... "nın ... ilçesinde esnaf olarak çalışmakta iken kiracısı olduğu dükkânını işlettiği sırada bazı tadilat masrafları yaptığını, dükkân sahibinden de bu masrafları talep ettiğini; ancak, dükkân sahibinin yaptığı masrafları ödenen kiradan düşmeyi kabul etmediğini; devamında ise, kira sözleşmesi bittiğinde işlettiği dükkânı boşalttığını, kendi üzerine olan elektrik aboneliğini ise kapattırmadığını, söz konusu olayın gerçekleşmesi üzerinden 11 yıl geçtiğini, bir sorumluluğu bulunmadığını ileri sürerek; tüm bu nedenlerle, davalının ... İcra Müdürlüğü"nün 2010/2929 Esas sayılı dosyası ile talep etmiş olduğu 4.919,38 TL alacağın bulunmadığının tespitine, aleyhine haksız şekilde yapılan icra takibi nedeniyle davalı aleyhine %20" den az olmamak şartıyla kötüniyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı cevap dilekçesinde; kendisinin hukuki nedene bağlı olarak fiili kullanıcılarla "Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği" çerçevesinde perakende satış sözleşmesi imzaladığını ve bu suretle enerji arzını sağladığını, abonelik dosyasındaki belgelerden dava konusu aboneliğin olduğu yerde davacının abone olduğunun belli olduğunu, davacının kendisinin iddia ettiği gibi enerji tüketilen yerde dahi oturamıyorsa abone sahibi olarak borçtan sorumlu olduğunu, bu halde dahi davacının aboneliğini iptal ettirmeyerek kusurlu davrandığını, yine aynı sebeple de davacının %20 kötüniyet tazminatı talebinin de yerinde olmadığını savunarak; davanın reddini istemiştir.Mahkemece; alınan bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulü ile, davacının 68,38 TL borcunun olduğunun tespitine karar verilmiş; hüküm, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1)Elektrik abonelik sözleşmesini imzalayan ve aboneliği devam eden davacı abone, tesisatta kullanılan elektrik bakımından elektrik dağıtım şirketine karşı sözleşme gereği sorumlu olduğu gibi, elektrik sayacının muhafazası konusunda da sorumluluğu devam eder. Buna göre, fiili kullanıcıya karşı rücu hakkı mevcut olan abonenin sözleşmesi iptal
edilmediği sürece, fiili kullanıcı ile beraber elektrik dağıtım şirketine karşı kaçak elektrik kullanımı ve normal kullanım bedelinden dolayı müteselsil sorumluluğunun devam edeceği kuşkusuzdur.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun ve Dairemizin istikrar kazanmış uygulamasına göre; abonelik iptal ettirilmedikçe o abonelik üzerinden tüketilen su, elektrik ve doğalgaz bedelinden fiili kullanıcı ile birlikte abone de müteselsilen sorumludur.Bu durumda, aboneliğini iptal ettirmeyen davacı abonenin sözleşme nedeni ile sorumlu bulunduğunun kabulü gerekmektedir. Nitekim aynı ilkeler HGK 27.04.2011 tarih ve 2011/19-104 E.-239 K.sayılı kararında da benimsenmiştir.Somut olayda; davacının, davalının 8762 numaralı ticarethane abonesi olduğu, 17.01.2010-16.04.2010 tarihleri arasında kaçak elektrik tahakkukundan dolayı 4.743,98 TL borçlu olduğunun tespit edildiği, işyerini 15.07.2000 tarihinde 1 yıllık süre ile kiralamış olsa da aboneliği iptal ettirmeyen davacı, yukarıdaki alınan maddi ve hukuki olgular çerçevesinde, kiralama tarihinden sonraki tüketimlerden de sorumludur.
2)Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği’nin 13. maddesinde:
‘(1) Gerçek veya tüzel kişilerin;
a) Dağıtım sistemine veya sayaçlara veya ölçü sistemine ya da tesisata müdahale ederek, tüketimin doğru tespit edilmesini engellemek suretiyle, eksik veya hatalı ölçüm yapılması veya hiç ölçülmeden veya yasal şekilde tesis edilmiş sayaçtan geçirilmeden mevzuata aykırı bir şekilde elektrik enerjisi tüketmesi,
b) Dağıtım lisansı sahibi tüzel kişinin ilgili mevzuata uygun olarak kestiği elektrik enerjisini, yükümlülüklerini yerine getirmeden dağıtım lisansı sahibi tüzel kişinin izni dışında açması,kaçak elektrik enerjisi tüketimi olarak kabul edilir.
(2) Yapılan kontrollerde, kaçak elektrik enerjisi tüketildiğine dair bir şüpheye sebep olacak bir bulguya rastlanması halinde, 15 inci madde uyarınca belirlenen yöntemler çerçevesinde kaçak tespit süreci başlatılır. Kaçak işleminin başlatılması için bu sürecin sonunda kaçak elektrik enerjisi kullanımının tespiti gereklidir.
(3) Kaçak elektrik enerjisi tüketiminin tespit edilmesinde, ilgili tüzel kişinin tespitini doğru bulgu ve belgelere dayandırması ve tüketici haklarının ihlal edilmemesi esastır.
(4) Dağıtım lisansı sahibi tüzel kişi, kaçak tespit süreci sonucunda kaçak elektrik enerjisi tüketimi tespit edilen gerçek veya tüzel kişilerin elektrik enerjisini keserek mühür altına alır ve Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunur.
(5) Kaçak elektrik enerjisi tüketim bedeli, yapılan tespit çerçevesinde, ölçüm ve kontrol sonuçlarına göre düzenlenen belgelere dayanılarak hesaplanmak suretiyle, kullanım süresi ve bu süre içerisinde tüketilen elektrik enerjisi miktarı dikkate alınarak ilgili tüzel kişi tarafından gerçek veya tüzel kişiye 15 inci madde uyarınca belirlenen yöntemler çerçevesinde tahakkuk ettirilir.’ düzenlemesi mevcuttur.
Enerji Piyasası Düzenleme Kurulunun 29/12/2005 tarihli toplantısında; 1 Ocak 2006 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere, dağıtım lisansı sahibi tüzel kişiler tarafından uygulanacak “Kaçak ve Usulsüz Elektrik Enerjisi Kullanılması Durumunda Yapılacak İşlemlere İlişkin Usul ve Esaslar” hakkında aşağıdaki karar alınmıştır. Buna göre :
‘B) Süre Kaçak elektrik enerjisi kullandığı tespit edilen tüketiciye yapılacak kaçak tahakkukunda, aşağıda belirlenen süreler esas alınır.
1- Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğinin 13 üncü maddesinin (a) bendi çerçevesindeki tespitlerde;
a) Kullanım yerine ait bağlantı anlaşması ve perakende satış sözleşmesi yapılmış olan yerler için, kaçak elektrik enerjisi kullanımına ilişkin olarak yapılacak hesaplamada esas alınacak süre; tutanak düzenlenmiş olması kaydıyla kontrol, mühürleme, kesme-bağlama, sayaç değiştirme ve son endeks okuma işlemlerinden en son yapılanın işlem tarihi ile kaçak tespitinin yapıldığı tarihe kadar olan süredir ve bu süre 90 günü geçemez. Ancak, sayaçtan geçirilmeden ayrı bir hatla kaçak elektrik enerjisi kullanımının tespiti halinde bu süre iki kat olarak alınır.
Bu sürenin dışında müşterinin kaçak elektrik enerjisi kullanım başlangıç tarihinin doğru bulgu ve belgelerle tespit edilmesi halinde, kaçak tüketime ek olarak yukarıdaki paragraf çerçevesinde belirlenen başlangıç tarihinden itibaren, doğru bulgu ve belgelerle tespit edilmiş kaçak elektrik enerjisi kullanımı başlangıç tarihine kadar geriye dönük normal tüketim hesabı yapılır. Bu süre 12 ayı geçemez. Yapılacak hesaplamada tüketimin yapıldığı kabul edilen dönemlerdeki birim fiyatlar dikkate alınır ve gecikme zammı alınmaz.
b) Kullanım yerine ait bağlantı anlaşması ve perakende satış sözleşmesinin veya her ikisinin de yapılmadığı yerler için, kaçak elektrik enerjisi kullanımına ilişkin olarak yapılacak hesaplamada esas alınacak süre; doğru bulgu ve belgelere dayandırılması kaydıyla elektrik enerjisi kullanılmaya başlandığı tarih ile kaçak tespitinin yapıldığı tarih arasındaki süre olup bu süre 12 ayı geçemez. Doğru bulgu ve belgelerin bulunmaması halinde bu süre 90 gün alınır.’ kararı alınmıştır.
Yukarıdaki düzenlemeler uyarınca, hükme esas alınan bilirkişi raporu kaçak elektrik tespit tutanak tarihi 16.04.2010 olması nedeniyle yürürlükteki yönetmelik hükmü olan Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği ve Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunun 622 sayılı kurul kararına uygun olarak düzenlenmediği görülmektedir. Ayrıca, hükme esas alınan bilirkişi raporu taraflar arasındaki uyuşmazlığı çözecek nitelikte somut ve bilimsel veriler içermemekte; Yargıtay denetimine elverişli olacak şekilde gerekçe ihtiva etmemektedir.
Bilirkişi raporunu hazırlarken, raporun dayanağı olan somut ve özel nedenleri bilimsel verilere uygun olarak göstermek zorundadır. HMK"nun 279/2. maddesi gereğince; bilirkişi raporu Yargıtay denetimine de elverişli olacak şekilde bilgi ve belgeye dayanan gerekçe ihtiva etmelidir. Ancak, bu şekilde hazırlanmış raporun denetimi mümkün olup, hüküm kurmaya dayanak yapılabilir.Hal böyle olunca, mahkemece; yukarıda bahsedilen yönetmelik ve kurul kararı da nazara alınarak, dosyanın önceki bilirkişi dışında uzman bilirkişi heyetine verilerek Yargıtay denetimine ve hüküm kurmaya elverişli rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yetersiz ve denetime elverişli olmayan bilirkişi raporuna dayanılarak eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci ve ikinci bendde açıklanan nedenlerle hükmün HUMK"nun 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 12.10.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.