Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2016/543
Karar No: 2019/668

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2016/543 Esas 2019/668 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2016/543 E.  ,  2019/668 K.

    "İçtihat Metni"

    Kararı Veren
    Yargıtay Dairesi : 10. Ceza Dairesi
    Mahkemesi :Ağır Ceza
    Sayısı : 36-178

    Uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan sanık ..."un, TCK"nın 188/3-4, 62, 52/2-4, 53, 54 ve 63. maddeleri uyarınca 18 yıl 9 ay hapis ve 300.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, taksitlendirmeye, hak yoksunluğuna, müsadereye, mahsuba ve... plaka sayılı aracın ruhsat sahibine iadesine ilişkin Van 3. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 18.06.2015 tarihli ve 36-178 sayılı, resen de temyize tabi olan hükmün sanık ve müdafisi tarafından da temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 10. Ceza Dairesince 18.12.2015 tarih ve 5131-33370 sayı ile;
    "A) ...plakalı aracın iadesine ilişkin hükümle ilgili inceleme:
    Aracın kayıt maliki olan üçüncü kişiye iadesine ilişkin hükme yönelik temyiz bulunmadığından, iade hükmünün İNCELENMESİNE YER OLMADIĞINA, üye..."nun karşı oyu ve oyçokluğuyla,
    B) Sanık hakkındaki mahkûmiyet hükmünün incelenmesi:
    Yargılama sürecindeki işlemlerin yasaya uygun olarak yapıldığı, delillerin gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, eyleme uyan suç tipi ile aşağıda belirtilen dışındaki yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından, yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;
    Hükümden sonra 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi"nin 08.10.2015 tarihli 2014/140 esas ve 2015/85 karar sayılı kararı ile 5237 sayılı TCK"nın 53. maddesinin bazı hükümlerinin iptal edilmesi nedeniyle, bu maddenin uygulanması açısından, sanığın durumunun yeniden belirlenmesinde zorunluluk bulunması,
    Bozmayı gerektirmiş, sanık ve müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, resen de temyize tabi olan hükmün BOZULMASINA; ancak bu durumun yeniden yargılama yapılmaksızın CMUK"nın 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, TCK"nın 53. maddesinin uygulanması ile ilgili bölümün hüküm fıkrasından çıkarılması ve yerine "Anayasa Mahkemesi"nin 08.10.2015 tarihli iptal kararından sonra oluşan durumuna göre, sanık hakkında, TCK"nın 53. maddesinin 1 ve 2. fıkraları ile 3. fıkrasının birinci cümlesinin uygulanmasına" ibaresinin yazılması suretiyle, hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA... oybirliğiyle" karar verilmiş,
    Daire Üyesi H. Uğurlu, sanığın tasarrufunda olup iade edilen ...plaka sayılı araç hakkında; "Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 05.07.2011 tarih ve 119-162 sayılı kararında da belirttiği üzere, müsadere 5237 sayılı TCK"nın birinci kitabının, üçüncü kısmının, ikinci bölümünde bir "güvenlik tedbiri" olarak düzenlenmiş olduğundan, gerek CMUK"nın 326. maddesinin son fıkrasında, gerekse 5271 sayılı CMK"nın 307/4. maddesinde öngörülen "hükmün sanık lehine temyizi üzerine bozulmasından sonra yeniden verilen hükmün, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamaz" şeklindeki kuralın kapsamı dışındadır. Güvenlik tedbirlerinin uygulanması gerekirken uygulanmaması veya yanlış uygulanması kazanılmış hak olarak değerlendirilemeyeceğinden, temyizin sanık lehine olup olmadığına bakılmaksızın hükmün bozulması gerekir.
    Aleyhe değiştirme yasağı münhasıran "cezalar" ile ilgili olup cezalar da 5237 sayılı TCK"nın 45. maddesinde hapis ve adli para cezaları olarak sayıldığından, cezalar arasında sayılmayan güvenlik tedbirlerinin bu kapsamda değerlendirelemeyeceği açıktır.
    Hüküm sanık ve müdafii tarafından temyiz edilmiş olduğundan tüm yönleriyle incelenmelidir. Ayrıca hüküm ceza süresi itibarıyla resen temyize tabidir. Resen temyiz halinde de karar bütün yönleriyle incelenir, varsa hukuka aykırılıklar düzeltilir. Müsadere veya iade hükmünün incelenmesi de temyizin kapsamı içindedir.
    Sanık suçta kullanılan... plaka sayılı aracın kendisine ait olduğunu, ancak trafikte amcasının oğlu... adına kayıtlı olduğunu, aracı ondan satın aldığını, üzerine kaydını yaptırmadığını belirtmiştir.
    Aracın kayıt maliki..., İzmir 7. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından talimatla alınan 04.05.2015 tarihli ifadesinde; sanığın amcasının oğlu olduğunu, ...plakalı aracı yaklaşık 1 yıl kadar önce harici olarak sanık ..."a sattığını, aracın parasını da aldığını, sanığın "aracın devrini sonra alırım" dediğini, ancak İzmir"e geldiği için aracın devrini kendisine veremediğini, aracın kaydının üzerinde kaldığını, sanığın böyle bir şey yapacağını aklına getirmediğini, dava konusu olay hakkında bilgisi olmadığını, aracı sanığa sattığı için müsadere talebi konusunda da bir diyeceği olmadığını beyan ederek satış işlemini doğrulamıştır.
    Söz konusu aracın zula tabir edilen özel yapılmış gizli bölmesinde 130 paket hâlinde, brütü 68 kg. 868 gram, neti de 40 kg. 505 gram eroin ele geçirilmiştir.
    Sanık aracı harici satışla teslim alarak malik sıfatıyla tasarruf etmiş, araca zula tabir edilen özel bölmeler dahi yaptırarak, aracı uyuşturucu maddenin taşınmasına tahsis etmiştir. Kayıt maliki aracı satıp devrettiği için olayda iyi niyet araştırmasına gerek yoktur. Gerek sanık gerekse kayıt maliki mahkeme önünde satışı doğrulamışlardır. Sadece trafik kaydı alınmadı diye aracın kayıt sahibine iadesi dolaylı yoldan sanığa iadesi anlamına gelir. Zira, kayıt maliki araç bedelini de aldığı için, kendisine iade edilen aracı tekrar sanığa teslim edecektir. Bu takdirde uyuşturucu madde ticareti yapan kişiler, nakilde kullandıkları özel bölme yapılmış araçları dahi "haricen satın aldık" demek suretiyle aracı müsadere edilmekten, aracın kayıt malikini de suça karışmış olmaktan kolayca kurtarabileceklerdir. Böyle bir durumun hukuken korunması mümkün değildir. Araç mevcut hâliyle bile suçta kullanılmak üzere özel bir şekilde hazırlanmış gizli bölmeli bir araçtır.
    Dolayısıyla, bu araçla ilgili iade kararı da temyizin kapsamı içinde olup, güvenlik tedbirinin yanlış uygulanması kazanılmış hak olarak değerlendirilemeyeceğinden, uyuşturucu maddenin taşınmasına tahsis edildiği ve suçta kullanıldığı anlaşılan, sanığın malik sıfatıyla tasarruf ettiği... plakalı orjinalinde olmayan sonradan yapılmış özel gizli bölmeleri bulunan aracın, 5237 sayılı TCK"nın 54/1 inci maddesi uyarınca müsaderesi yerine, uygun olmayan gerekçe ile iadesi yönünde hüküm kurulması nedeniyle, hükmün 5320 sayılı Yasanın 8/1 ve 1412 sayılı CMUK"nın 321 inci maddeleri gereğince bozulması, ancak; bu aykırılık yeniden duruşma yapılmaksızın CMUK"nın 322 inci maddesi gereğince düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hükmün 12 inci parağrafındaki "Suçta kullanılan... Plaka sayılı aracın" ibaresi dışında kalan bölümlerin metinden çıkarılması ve yerine "5237 sayılı TCK"nın 54/1 inci maddesi uyarınca müsaderesine" ibaresinin eklenmesi suretiyle, hükmün düzeltilerek onanması gerektiği kanısını taşıdığımdan, çoğunluğun iade hükmünün incelenmesine yer olmadığına ilişkin kararına katılmıyorum" düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 14.01.2016 tarih ve 315772 sayı ile;
    "...Muhalif üye..."nun muhalefet şerhinde ayrıntılı şekilde belirtiği üzere; sanık ... suçta kullanılan... plaka sayılı aracın kendisine ait olduğunu, ancak trafikte amcasının oğlu... adına kayıtlı olduğunu, aracı ondan satın aldığını, üzerine kaydını yaptırmadığını belirtmiştir.
    Aracın kayıt maliki..., İzmir 7. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından talimatla alınan 04.05.2015 tarihli ifadesinde; sanığın amcasının oğlu olduğunu, ...plakalı aracı yaklaşık 1 yıl kadar önce harici olarak sanık ..."a sattığını, aracın parasını da aldığını, sanığın "aracın devrini sonra alırım" dediğini, ancak İzmir"e geldiği için aracın devrini kendisine veremediğini, aracın kaydının üzerinde kaldığını, sanığın böyle bir şey yapacağını aklına getirmediğini, dava konusu olay hakkında bilgisi olmadığını, aracı sanığa sattığı için müsadere talebi konusunda da bir diyeceği olmadığını beyan ederek satış işlemini doğrulamıştır.
    Söz konusu aracın zula tabir edilen özel yapılmış gizli bölmesinde 130 paket halinde, brütü 68 kg. 868 gram, neti de 40 kg. 505 gram eroin ele geçirilmiştir.
    Sanık aracı harici satışla teslim alarak malik sıfatıyla tasarruf etmiş, araca zula tabir edilen özel bölmeler dahi yaptırarak, aracı uyuşturucu maddenin taşınmasına tahsis etmiştir. Kayıt maliki aracı satıp devrettiği için olayda iyi niyet araştırmasına gerek yoktur. Gerek sanık gerekse kayıt maliki mahkeme önünde satışı doğrulamışlardır. Sadece trafik kaydı alınmadı diye aracın kayıt sahibine iadesi dolaylı yoldan sanığa iadesi anlamına gelir. Zira, kayıt maliki araç bedelini de aldığı için, kendisine iade edilen aracı tekrar sanığa teslim edecektir. Bu takdirde uyuşturucu madde ticareti yapan kişiler, nakilde kullandıkları özel bölme yapılmış araçları dahi "haricen satın aldık" demek suretiyle aracı müsadere edilmekten, aracın kayıt malikini de suça karışmış olmaktan kolayca kurtarabileceklerdir. Böyle bir durumun hukuken korunması mümkün değildir. Araç mevcut haliyle bile suçta kullanılmak üzere özel bir şekilde hazırlanmış gizli bölmeli bir araçtır.
    Dolayısıyla, bu araçla ilgili iade kararı da temyizin kapsamı içinde olup güvenlik tedbirinin yanlış uygulanması kazanılmış hak olarak değerlendirilemeyeceğinden, uyuşturucu maddenin taşınmasına tahsis edildiği ve suçta kullanıldığı anlaşılan, sanığın malik sıfatıyla tasarruf ettiği... plakalı orjinalinde olmayan sonradan yapılmış özel gizli bölmeleri bulunan aracın 5237 sayılı TCK"nın 54/1 inci maddesi uyarınca müsaderesi yerine, uygun olmayan gerekçe ile iadesi yönünde hüküm kurulması nedeniyle, hükmün 5320 sayılı Yasanın 8/1 ve 1412 sayılı CMUK"nın 321 inci maddeleri gereğince bozulması, ancak; bu aykırılık yeniden duruşma yapılmaksızın CMUK"nın 322 inci maddesi gereğince düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, Özel Daire ilamındaki "...plakalı aracın kayıt maliki olan üçüncü kişiye iadesine ilişkin hükme yönelik temyiz bulunmadığından, iade hükmünün incelenmesine yer olmadığına" ibaresinin çıkarılması ve hükmün 12 inci paragrafındaki "Suçta kullanılan... Plaka sayılı aracın" ibaresi dışında kalan bölümlerin metinden çıkarılması ve yerine "5237 sayılı TCK"nın 54/1 inci maddesi uyarınca müsaderesine" ibaresinin eklenmesi suretiyle, hükmün düzeltilerek onanması gerektiği" görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
    CMK"nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 10. Ceza Dairesince 04.03.2016 tarih, 158-651 sayı ve oy çokluğuyla; itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Sanık ... hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü Özel Dairece düzeltilerek onanmasına karar verilmek suretiyle kesinleşmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme... plaka sayılı aracın iadesine ilişkin hükme yönelik olarak yapılmıştır.
    Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; suçta kullanılan... plaka sayılı aracın kayıt maliki olan üçüncü kişiye iadesine ilişkin hükmün, bu hususta bir talep olmasa dahi sadece mahkûmiyetine karar verilen sanık ve müdafisinin temyiz istemi üzerine incelemeye konu edilip edilemeyeceğinin belirlenmesine ilişkindir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    13.12.2014 tarihli olay, arama, rızaen teslim, muhafaza altına alma ve yakalama tutanağına göre; uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti, nakli ve depolanması faaliyetlerini yürüten şahıs veya organizasyonların tespiti ve faillerin yakalanmalarına yönelik risk analizine dayalı olarak Başkale KOM Grup Amirliği görevlilerince yapılan çalışmalar kapsamında;
    13.12.2014 tarihinde saat 05.15 sıralarında Başkale ilçesi Bölge Trafik İstasyon Amirliği önünde gerekli emniyet tedbirleri alınarak uygulama noktası oluşturulduğu, Başkale Sulh Ceza Mahkemesinin 01.12.2014 tarihli ve 123 değişik iş sayılı kararına istinaden şüpheli görülen araçlar üzerinde çalışmalara başlanıldığı, saat 07.45’de Hakkari istikametinden Van’a seyir hâlinde olduğu görülen Peugeot Tepe marka, ...plaka sayılı aracın uygulama noktasında görevlilerce durdurulduğu, yapılan kimlik tespitinde araç sürücüsünün sanık ... olduğunun tespit edildiği, yapılan mülakat sırasında adı geçenin tedirgin hâl ve tavırlar sergileyip sorulan sorulara çelişkili cevaplar vermesi üzerine, görevlilerce araçta yapılan ön incelemede sürücü ile ön yolcu koltuklarının paspasları altında kaynak izleri bulunduğunun görülmesi ve riskli araçlardan olabileceğinin değerlendirilmesi üzerine Cumhuriyet savcısının bilgisi dâhilinde aracın detaylı incelemesinin yapılması için KOM Grup Amirliği yerleşkesine götürüldüğü, burada yapılan inceleme sırasında sürücü ile ön yolcu koltukları altında bulunan kaynak yapılmış gizli bölmelerin boş olduklarının, yakıt deposunun yüksekliğinin ise yere normalden yakın olduğunun tespit edilmesi üzerine uyuşturucu madde arama köpeği ile devam edilen inceleme sırasında köpeğin yolcu koltuğunun altına aşırı tepki verdiğini fark eden görevlilerin yolcu koltuğunu kaldırdıklarında döşemenin altında kapaklı gizli bir bölme bulunduğunu görüp kapağı söktükleri, söz konusu gizli bölme içerisinde koyu gri renkli koli bandına sarılı vaziyette toplam 130 paket içerisinde suç konusu eroinin ele geçirildiği,
    Erzurum Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğü tarafından düzenlenen 29.08.2014 tarihli uzmanlık raporuna göre; inceleme için gönderilen krem renkli ve toz hâlindeki toplam 16 gram numune maddenin % 60 oranında eroin ihtiva ettiği ve miktar olarak toplam 9,6 grama karşılık geldiği, buna göre uzmanlık raporu içeriğinden suç konusu net 67509 gram gelen krem renkli toz maddenin 40505,4 gram eroin ihtiva ettiğinin değerlendirildiği,
    Başkale Sulh Ceza Mahkemesinin 14.12.2014 tarihli ve 153 değişik iş sayılı kararıyla... plaka sayılı aracın trafik sicil kaydına CMK"nın 128/1-b maddesi uyarınca, “satılamaz, devredilemez” şerhi düşülmek suretiyle el konulmasına karar verildiği,
    ...plaka sayılı aracın ruhsat bilgilerine göre; 2009 model, Peugeot marka, Partner Tepe Premium 1.6 tipi ve... adına kayıtlı kamyonet (panelvan) olduğu,
    Yürütülen soruşturma sonucunda sanık ...’un uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan TCK"nın 188. maddesinin 3 ve 4. fıkraları ile aynı Kanun"un 53, 54 ve 63. maddeleri uyarınca cezalandırılması, ...plaka sayılı aracın ise TCK"nın 54. maddesi gereğince müsadere edilmesi istemiyle kamu davası açıldığı,
    Yapılan yargılama neticesinde Van 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 18.06.2015 tarihli ve 36-178 sayılı kararı ile sanık ..."un uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan, TCK"nın 188/3-4, 62, 52/2-4, 53, 54 ve 63. maddeleri uyarınca 18 yıl 9 ay hapis ve 300.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, taksitlendirmeye, hak yoksunluğuna, suç konusu uyuşturucu maddenin müsaderesine ve mahsuba, ...plaka sayılı aracın ise ruhsat sahibi...’un bilgisi ve rızasıyla suçta kullanıldığına dair delil bulunmadığından iyiniyetli araç sahibi olduğunun kabulü ile ruhsat sahibine iadesine karar verildiği, hükmün sanık ve müdafisi tarafından temyiz edildiği,
    Anlaşılmıştır.
    Aracın kayıt maliki... talimat mahkemesince alınan ifadesinde; sanık ...’ın amcasının oğlu olduğunu, adına kayıtlı bulunan... plaka sayılı aracı yaklaşık bir yıl kadar önce haricen sanık ..."a sattığını ve parasını da aldığını, sanık ...’ın aracın devrini sonra alırım dediğini ancak kendisinin İzmir"e gelmesi nedeniyle aracın devrini veremediğini, dava konusu olay hakkında bilgisinin olmadığını, aracı sanık ...’a sattığı için müsadere talebi konusunda da bir diyeceğim bulunmadığını beyan etmiştir.
    Sanık ... aşamalarda; suça konu eroini Yüksekova’dan Van’a götürmek üzere aldığını, atılı suçlamayı kabul ettiğini, Husret Delikurt adına kayıtlı bulunan... plaka sayılı aracı adı geçenden satın aldığını, ancak kaydını henüz üzerine yaptırmadığını, aracın kendisine ait olduğunu savunmuştur.
    Uyuşmazlık konusunda sağlıklı bir hukuki sonuca ulaşılabilmesi bakımından 765 ve 5237 sayılı Kanun’larda müsadere hükmünün ne şekilde düzenlendiği ile 5237 sayılı TCK’daki müsadere hükmünün niteliğine değinilmesi yararlı olacaktır.
    765 sayılı Türk Ceza Kanunu"nda yaptırımların tümü "ceza" olarak öngörülmüş olup, 11. maddede cürümlere mahsus cezalar; "ağır hapis, hapis, ağır para, kamu hizmetlerinden yasaklılık" kabahat fiillerinin karşılığı olarak da; "hafif hapis, hafif para, muayyen bir meslek ve sanatın tatili icrası" düzenlenmiştir. Bu Kanun"un yürürlükte bulunduğu dönemde, öğretide yaptırımlar; "asıl ve feri cezalar ile tamamlayıcı cezalar" olarak üçe ayrılmış, tamamlayıcı cezalar; "eylemin karşılığında ve ceza hükümlülüğüne bağlı olarak kanundaki açıklama doğrultusunda ve asıl ceza yanında hükümde gösterilmesi gereken cezalardır" biçiminde tanımlanmıştır.
    01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK"da ise yaptırımlar, "ceza" ve "güvenlik tedbirleri" adı altında yeniden düzenlenmiş; ceza olarak yalnızca hapis ve adli para cezasına yer verilmişken, güvenlik tedbirleri; "Belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma, eşya ve kazanç müsaderesi, sınır dışı edilme, çocuklara, akıl hastalarına, mükerrirlere ve tüzel kişilere özgü güvenlik tedbirleri" şeklinde sayılmıştır.
    Kanunda "yaptırım" terimine yer verilmek suretiyle, konusu suç teşkil eden eylemler için yalnızca "ceza" değil, cezalarla birlikte veya ayrıca ceza niteliği taşımayan başkaca sonuçların yani "güvenlik tedbirlerinin" de uygulanabileceği belirtilmiş bulunmaktadır. Bu düzenlemeye göre güvenlik tedbirleri; kusurlu olmadıklarından ceza verilmeyenler açısından uygulanabilen bir yaptırım olmanın yanı sıra, ceza sorumluluğu bulunan kişiler bakımından cezanın yanında, tehlikelilik hâliyle bağlantılı ve orantılı olarak uygulanabilen, ceza sistemini tamamlamaya yönelik bir nitelik arz etmektedir.
    Öğretide de güvenlik tedbirleri; "Suç işleyen kişiye, suç işlemesi dolayısıyla ve suçun tekrarlanması ihtimali karşısında, gösterdiği tehlikelilik durumu göz önünde bulundurulmak suretiyle uygulanan, kendisini ve toplumu koruyucu nitelikteki ceza hukuku yaptırımlarıdır" şeklinde tanımlanmıştır.
    Ceza hukukunda özgürlüğe yönelik yaptırımlar dışında, suçlulukla mücadelede etkin diğer bir yöntem de yaptırımlarla birlikte veya ayrıca hükmolunabilen mal varlığına yönelik müeyyidelerdir. Bu yaptırımlardan birisi de eşya ve kazanç müsaderesidir.
    Uyuşmazlığın esasını oluşturan eşya müsaderesi; 5237 sayılı TCK"nın 54. maddesinde bir güvenlik tedbiri olarak düzenlenmiş olup, maddenin birinci fıkrasında; "İyiniyetli üçüncü kişilere ait olmamak koşuluyla, kasıtlı bir suçun işlenmesinde kullanılan veya suçun işlenmesine tahsis edilen ya da suçtan meydana gelen eşyanın müsaderesine hükmolunur. Suçun işlenmesinde kullanılmak üzere hazırlanan eşya, kamu güvenliği, kamu sağlığı veya genel ahlâk açısından tehlikeli olması durumunda müsadere edilir..." hükmü yer almaktadır.
    Bu düzenleme ile iyi niyetli üçüncü kişilere ait olmamak şartıyla, kasıtlı bir suçun işlenmesinde kullanılan veya suçun işlenmesine özgülenen ya da suçtan meydana gelen eşyanın müsadere edileceği hüküm altına alınmıştır.
    TCK"nın 54. maddesinde düzenlenen eşya müsaderesinin hukuksal niteliği itibarıyla bir ceza değil güvenlik tedbiri olduğu hususunda kuşku bulunmamaktadır.
    Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 20.12.2011 tarihli ve 219-280 ile 25.04.1983 tarihli ve 92-191 sayılı kararlarında; "Ceza Kanununda zoralımı meşru kılan başlıca sebep, zoralınacak maddenin bizatihi memnu olmasa bile suçta kullanılmış olması delaletiyle, suçlu tarafından başka suçlarda da aynı veçhile kullanılabilmesi ihtimali karşısında, fail elinde zararlı ve tehlikeli bir mahiyet almış olmasıdır. Kanundaki "başkasına ait olmadıkça" kaydının tazammun edeceği maksat ve mana budur" açıklamalarına yer verilmiştir.
    Niteliği itibarıyla zor alıma tabi bulunmayan bir eşyanın müsadere edilebilmesi için, kasten işlenen suçun varlığı zorunlu olmakla birlikte, bu suçtan dolayı failin cezalandırılması şart değildir. Suçun işlenmesinde kullanılan eşya, yaş küçüklüğü veya akıl hastalığı gibi nedenlerle failin cezalandırılamadığı durumlarda da müsadere edilebilecektir. Yine sanığın ölümü hâlinde kamu davasının düşürülmesine karar verilecek olup suçta kullanıldığı anlaşılan ya da niteliği itibarıyla müsadereye tabi eşya ve maddi menfaatler hakkında davaya devam olunarak bunların müsaderesine hükmolunacaktır.
    Bunun yanında, zor alım kararı verilmesi gereken hâllerde bir kamu davası açılmamış veya açılmakla birlikte müsadere isteminde bulunulmamış ya da istemde bulunulmasına karşın bu konuda bir karar verilmemiş ise ayrı bir müsadere yargılamasına ihtiyaç duyulacağı açıktır. Bu nedenle kanun koyucu, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nda güvenlik tedbirlerinden yalnızca eşya müsaderesine ilişkin bir yargılama usulü düzenlemiş ve 256. maddesinde; "Müsadere kararı verilmesi gereken hâllerde, kamu davası açılmamış veya kamu davası açılmış olup da esasla beraber bir karar verilmemiş ise; karar verilmesi için, Cumhuriyet savcısı veya katılan, davayı görmeye yetkili mahkemeye başvurabilir" hükmüne yer vermiştir. Buna göre; eşyanın müsaderesine veya iadesine esas davadan sonra da karar verilebilecektir.
    Diğer taraftan, bir kararın temyiz edilebilmesi için, o kararın “hüküm” niteliğini taşıması gerekmektedir. Hangi kararların hüküm sayılacağı ise 5271 sayılı Kanun"un 223. maddesinde düzenlenmiş olup beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkûmiyet, güvenlik tedbirlerine hükmedilmesi, davanın reddi ve davanın düşmesi kararlarının hüküm oldukları belirtildikten sonra, maddenin son fıkrasında “Adlî yargı dışındaki bir yargı merciine yönelik görevsizlik kararı”nın yasa yolu bakımından hüküm sayılacağı vurgulanmıştır. Sayılan hükümlerin verilme koşulları da maddede ayrıntılı olarak düzenlenmiş, 6. fıkrada; “Yüklenen suçu işlediğinin sabit olması halinde, belli bir cezaya mahkûmiyet yerine veya mahkûmiyetin yanı sıra güvenlik tedbirine” hükmolunacağı belirtilmiştir.
    Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere 5237 sayılı TCK’da bir güvenlik tedbiri olarak düzenlenen müsadere kararının hüküm sayılacağı ve temyiz kanun yoluna konu olacağı açıktır.
    Bu kapsamda, müsaderesi istenen eşyayı iki gruba ayırmak mümkündür.
    Birinci grup eşya; suçun maddî konusunu oluşturan, bulundurulması, kullanılması veya taşınması başlı başına suç oluşturan uyuşturucu madde ve tabanca gibi şeylerdir. Bu grupta yer alan eşyanın müsaderesi "mahkûmiyet" hükmünün bir parçasıdır ve kural olarak mahkûmiyet hükmü ile birlikte incelenir.
    İkinci grup eşya ise; suçun işlenmesinde kullanılan veya kullanılmak üzere hazırlanan, bulundurulması, kullanılması veya taşınması başlı başına suç oluşturmayan şeylerdir. Bu grubu da kendi içinde "sanığa ait eşya" ve "üçüncü kişiye ait eşya" olarak ikiye ayırmak mümkündür.
    Sanığın cezalandırılmasına ve üçüncü kişiye ait eşyanın müsaderesine karar verildiği durumlarda birisi mahkûmiyet, diğeri ise müsadere olmak üzere iki ayrı hüküm bulunmaktadır. Mahkûmiyet hükmünün sanık tarafından, müsadere hükmünün ise üçüncü kişi konumundaki eşya sahibi tarafından temyiz edilmesi durumunda, bu iki hüküm kural olarak birbirinden bağımsız şekilde incelenecektir. Ancak, eşyanın suçta kullanıldığının kabul edilebilmesi için, öncelikle suçun işlendiğinin sabit olmasında zorunluluk bulunduğundan, eşyanın müsaderesi veya iadesi hususu suçla ilgili hükmün sonucuna bağlı olabilir. Bu nedenlerle, sanık hakkındaki "mahkûmiyet hükmünün onanması" ve üçüncü kişiyle ilgili "müsadere hükmünün ise bozulması" mümkün olup bu durumda mahkûmiyet ve müsadere hükümlerine yönelik ayrı ayrı inceleme yapılmasının hukuka aykırı olduğu ileri sürülemeyecektir.
    Bu aşamada "cezayı aleyhe değiştirememe ilkesi"ne değinilmesinde fayda bulunmaktadır.
    Cezayı aleyhe değiştirememe ilkesi; temyiz davasının yalnızca sanık veya müdafii ya da sanık lehine Cumhuriyet savcısı tarafından açıldığı durumlarda, temyiz davası sonucunda sanığın durumunun ağırlaştırılamayacağı, sanığın aleyhine sonuç doğuracak şekilde düzeltmelerin yapılamayacağını veya kurulacak yeni hükümdeki cezanın sanığın aleyhine olarak önceki hükümden daha ağır olamayacağı anlamına gelmektedir.
    Latince “reformatio in pejus” olarak adlandırılan, öğreti ve uygulamada “lehe yasa yolu davası üzerine aleyhe değiştirememe zorunluluğu, aleyhe düzeltme yasağı, aleyhe bozma yasağı, aleyhe bozmama zorunluluğu, aleyhe kötüleştirememe, yaptırımı ve sonuçlarını ağırlaştıramama kuralı” olarak ifade edilen ilkenin amacı; hükmün aleyhine de bozulabileceğini düşünen sanığın, bazı olaylarda istinaf ya da temyiz yasa yoluna başvurmaktan çekinmesinin önüne geçmek, yasa yoluna başvurma hakkını daha özgürce kullanabilmesini sağlamaktır.
    Bu kural, 5252 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca hâlen yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK’nın 326. maddesinin 4. fıkrasında; “hüküm yalnız sanık tarafından veya onun lehine Cumhuriyet savcısı veya 291. maddede gösterilen kimseler tarafından temyiz edilmişse, yeniden verilen hüküm, evvelki hükümle tayin edilmiş olan cezadan daha ağır olamaz” şeklinde yasal düzenlemeye kavuşturulmuş olup 5271 sayılı CMK"nın 307. maddesinin 4. fıkrasında da "Hüküm yalnız sanık tarafından veya onun lehine Cumhuriyet savcısı veya 262 nci maddede gösterilen kimselerce temyiz edilmişse, yeniden verilen hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamaz" şeklinde ifade edilmiştir. Ceza muhakemesi hukukumuzda bu maddeler dışında cezayı aleyhe değiştirmeme yasağını düzenleyen başka bir hüküm de bulunmamaktadır. Buna göre; ceza hukukunda genel anlamda kazanılmış hak kavramından bahsedilemeyeceği, ancak gerek 1412 sayılı CMUK"nın 326. maddesinin son fıkrası gerekse 5271 sayılı CMK"nın 307. maddesinin son fıkrası uyarınca sınırlı biçimde uygulanabilecek bir “cezayı aleyhe değiştirememe ilkesi” veya “aleyhte düzeltme yasağı”nın söz konusu olduğunun kabulü gerekmektedir.
    “Cezayı aleyhe değiştirememe ilkesi” gerek 1412 CMUK gerekse 5271 sayılı CMK"da yalnızca hükmolunan ceza yönünden söz konusudur. Cezalar da 5237 sayılı TCK’nın 45. maddesinde hapis ve adli para cezaları olarak sayıldığından, cezalar arasında gösterilmeyen güvenlik tedbirleri ile diğer kurumların ve bu arada müsadere kararlarının bu kapsamda değerlendirilemeyeceği ve hükümde yaptırım olarak güvenlik tedbiri uygulamasına yer verilmemesinin sanık açısından “cezayı aleyhe değiştirememe ilkesine” konu oluşturmayacağı Ceza Genel Kurulunca duraksamasız olarak kabul edilegelmiştir.
    Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    Başkale Sulh Ceza Mahkemesinin 01.12.2014 tarihli ve 123 değişik iş sayılı kararına istinaden oluşturulan uygulama noktasına gelen şüpheli araçlar üzerinde yapılan çalışmalar sırasında, Hakkari istikametinden Van’a seyir hâlinde olduğu görülerek durdurulan sanığın kullandığı aracın yakıt deposunun yüksekliğinin yere normalden yakın olduğunun tespiti üzerine, görevlilerce uyuşturucu madde arama köpeği ile yapılan kontrol sonucunda yolcu koltuğu döşemesinin altındaki kapaklı gizli bölme içerisinde paketler hâlinde suç konusu eroinin ele geçirildiği, araç sürücüsü olan sanık ..."un uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan TCK"nın 188. maddesinin 3 ve 4. fıkraları ile aynı Kanun"un 53, 54 ve 63. maddeleri uyarınca cezalandırılması, ...plaka sayılı aracın ise TCK"nın 54. maddesi gereğince müsadere edilmesi istemiyle kamu davasının açıldığı, yapılan yargılama neticesinde Van 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 18.06.2015 tarihli ve 36-178 sayılı kararı ile sanık ..."un uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan mahkûmiyetine, ...plaka sayılı aracın ise ruhsat sahibi...’a iadesine karar verildiği, hükmün sanık ve müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece yapılan inceleme sonucunda mahkûmiyet hükmünün düzeltilerek onanmasına, aracın iadesine ilişkin hükmün ise incelenmesine yer olmadığına karar verildiği anlaşılan olayda;
    5237 sayılı TCK"da yaptırımların "ceza" ve "güvenlik tedbirleri" adı altında ayrı ayrı düzenlenmesi, TCK"nın 54. maddesinde hüküm altına alınan eşya müsaderesinin bir güvenlik tedbiri olarak öngörülmesi, 5271 sayılı CMK"nın 223. maddesinin 1. fıkrasında güvenlik tedbirine ilişkin kararların hüküm olduğunun belirtilmesi, 1412 sayılı CMUK"nın 5320 sayılı Kanun"un 8. maddesi gereğince karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 305. maddesinin 1. fıkrası uyarınca ceza mahkemelerinden verilen ve hüküm niteliğinde olan güvenlik tedbirleri hakkında temyiz kanun yolunun açık olması, iadesine hükmolunan aracın malikinin kayden sanık olmamasına rağmen sanığın harici satışla aracı satın alıp zilyetliğini de devraldığının sanık ile aracın kayıt malikinin beyanlarından anlaşılması, araç kayıt maliki olarak görülen tanık..."un aracın müsaderesi hakkındaki talebe karşı bir diyeceği olmadığını beyan etmesi, aracın sanığa ait olduğu hususunda bir tereddüt de bulunmaması karşısında; gizli bölmesi olduğu tespit edilen aracın bu hâliyle iadesinin, tekrardan başka bir suçta kullanılması ihtimalinden kaynaklanan tehlikelilik durumu sebebiyle mümkün olmadığının, iyi niyetli üçüncü bir kişiye değil sanığa ait olduğu anlaşılan, kasıtlı bir suçun işlenmesinde kullanılan, ele geçirilen suç konusu uyuşturucu maddenin niteliği, miktarı ve değeri itibarıyla müsadere edilmesinin işlenen suça nazaran daha ağır sonuçlar doğurmayacağı ve hakkaniyete uygun olduğu anlaşıldığından aracın, müsaderesi yerine ruhsat sahibine iadesine karar verilmesinin kanuna açık bir şekilde aykırılık teşkil ettiğinin, bir güvenlik tedbirinin uygulanmaması niteliğinde olan aracın iadesine dair verilen hükmün “cezayı aleyhe değiştirememe ilkesi” kapsamında değerlendirilemeyeceğinin, bu bağlamda sanık bakımından kazanılmış bir hakkın varlığından da söz edilemeyeceğinin kabulü gerekmektedir.
    Sonuç olarak; sanığa ait olup gizli bölmesi bulunan ve suçta kullanıldığı açık olan aracın müsadere edilmeyip ruhsat sahibine iadesine dair verilen hükmün, cezayı aleyhe değiştirememe ilkesi kapsamında da değerlendirilemeyeceği dikkate alındığında, mahkûmiyet hükmünden bağımsız bir hüküm de olsa işlenen suça bağlı ve suçtan ayrılamayan, sanık hakkında verilen mahkûmiyet hükmünün sonucu doğrultusunda değerlendirilmesi gereken bir hüküm olduğunun, bu nedenle de mahkûmiyet hükmünün yalnızca sanık ve/veya müdafisi ile sanık lehine Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edildiği durumlarda da temyiz incelemesine konu edilebileceğinin, bu nedenle sanık hakkındaki mahkûmiyet hükmünün temyizi kapsamında aracın iadesine ilişkin hükmün de incelenebileceğinin kabulü zorunludur.
    Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
    2- ...plaka sayılı aracın iadesine ilişkin hükmün incelenmesine yer olmadığına dair Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 18.12.2015 tarihli ve 5131-33370 sayılı kararının KALDIRILMASINA,
    3- Dosyanın, ...plaka sayılı aracın iadesine ilişkin hükmün incelenmesi için Yargıtay 10. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 26.11.2019 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.







    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi