4. Hukuk Dairesi 2013/1383 E. , 2013/20643 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı-k.davalı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı-k.davacı ... aleyhine 29/08/2005 gününde verilen dilekçe ile tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; asıl davanın kısmen kabulüne karşı davanın reddine dair verilen 06/11/2012 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı karşı davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalı karşı davacı ..."ın karşı dava yönünden temyiz itirazları reddedilmelidir.
2-Davalı-karşı davacı ..."ın asıl dava yönünden temyiz itirazına gelince; asıl dava, haksız şikayet nedeniyle, karşı dava kişilik haklarına saldırı nedeniyle uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Yerel mahkemece, asıl davanın kısmen kabulüne, karşı davanın reddine karar verilmiş; karar, davalı karşı davacı ... tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili, asıl dava dilekçesinde, davalı ..."ın müvekkilini ...Barosuna şikayet ettiğini, müvekkilinin savunma verdiğini, davalının görevini yapan müvekkiline suç isnadında bulunduğunu, tahkir edici sözcüklerle onun şeref ve vakarına saldırdığını, belirterek manevi tazminat istemli eldeki bu davayı açmıştır.
Davalı, cevap ve karşı dava dilekçesinde, hiç bir haklı yönü ve gerekçesi bulunmayan davacı avukatın açmış olduğu manevi tazminat davasının reddine karar verilmesini, şahsına yönelik onur kırıcı suçlamalarda bulunan ve birbirine zıt taleplerde bulunmak suretiyle avukatlık görevini kötüye kullanan, mağduriyetinin sürmesi için davaların uzamasını sağlamaya çalışan davacı/karşılık davalı avukatın manevi tazminatla sorumlu tutulmasını talep etmiştir.
Mahkemece, şikayetin haksız olduğu gerekçesi ile asıl dava yönünden manevi tazminatın kısmen kabulüne, davacı- karşı davalı avukatın, davalı- karşı davacı açısından beyan ve yorumlarının iddia ve savunma hakkı kapsamında olup, kişilik haklarına saldırı niteliğinde bulunmadığından karşı davanın reddine karar verilmiştir.
Şikayet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasa’nın 36. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir”şeklinde yer almıştır. Hak arama özgürlüğü bu şekilde güvence altına alınmış olup; kişiler, gerek yargı mercileri önünde gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahiptir.
Anayasanın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasanın “Temel Haklar ve Hürriyetlerin niteliği” başlığını taşıyan 12. maddesinde herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır. 25.maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı açıklanmış, BK.nun 49. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlemiştir.
Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikayet hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul edilmelidir. Aksi halde şikayetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır.
Dosya içeriğinde bulunan ...Barosu Disiplin Kurulunun 2009/57 sayılı kararında, davalı-karşı davacı ..."ın, ...9. İdare Mahkemesinde ... aleyhine açtığı davaya ... vekili olarak davacı-karşı davalı ... tarafından verilen cevap dilekçelerinde kendisi hakkında somut delil olmadan suç isnadında bulunduğu, savunma sınırlarını aştığı gerekçesi ile şikayette bulunduğu, ...Barosu Disiplin Kurulunca eylem sabit görülerek, davacı-karşı davalı ..."a disiplin cezası(uyarma) verildiği, davacı-karşı davalının itirazı üzerine Türkiye Barolar Birliği Disiplin Kurulunca iş bu temyize konu dava dosyasının sonucu beklenmeli denilerek kararın bozulduğu, ...Barosu Disiplin Kurulunun bozmaya uyarak, zamanaşımı nedeni ile dosyayı işlemden kaldırdığı anlaşılmaktadır. Yukarıda belirtilen ilkeler ve saptanan olgular ışığında, davalının davacı hakkındaki şikayetinde az da olsa emare vardır.Bu kapsamda davalı-karşı davacının yasal şikayet hakkını kullandığı anlaşıldığından, davalı-karşı davacı yönünden hukuka uygunluk nedeninin gerçekleştiği kabul edilmelidir. Mahkemece, asıl davanın da reddine karar vermek gerekirken delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda (2) nolu bentte gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, öteki temyiz itirazlarının ilk bentteki nedenlerle reddine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 26/12/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.