1. Hukuk Dairesi 2016/14676 E. , 2020/244 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescili isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakan babaları ...’in ..., ..., ... ve ... parsel sayılı taşınmazları satış suretiyle davalı gelini ... ile torunu ...’e mal kaçırma amacıyla muvazaalı olarak temlik ettiğini, davalılardan ...’ın ev hanımı olduğunu ve hiçbir gelirinin bulunmadığını, ...’in de işlemlerin yapıldığı sırada 4-5 yaşlarında olduğunu, mirasbırakanın taşınmazları satmaya ihtiyacı olmadığını ileri sürerek tapu kayıtlarının iptali ile payları oranında adlarına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalılar, taşınmazları ailece yaptıkları birikimler ile aldıklarını, mirasbırakanın mal kaçırma kastı olmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, temliklerin diğer mirasçılardan mal kaçırma amacıyla yapıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan ...’in 29.12.2005 tarihinde ... ve ... parsel sayılı taşınmazları gelini olan davalı ...’a (... eşi), ... ve ... parsel sayılı taşınmazları da torunu olan ...’e (... oğlu) satış suretiyle temlik ettiği, mirasbırakanın 24.08.2013 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak çocukları ..., ..., ..., ..., ... ve ...’un kaldığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237., (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ile durumun aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı davalarda mirasbırakanın kastının açık bir şekilde saptanması gerekmektedir. Bu kapsamda, temlikin mirasçılardan mal kaçırma amacıyla yapıldığını ispat külfeti 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 190. maddesi ile TMK"nin 6. maddesi gereği davacı tarafa aittir.
Somut olayda, davacılar mahkemece verilen kesin süreye rağmen tanık listesi bildirmedikleri gibi mirasbırakanın kendilerinden mal kaçırmasını gerektiren somut bir neden de ortaya koyamamışlardır. Dolayısıyla, davacılar temliklerin muvazaalı olduğu iddiasını kanıtlayamamışlardır. Öte yandan, bedeller arasındaki fark da tek başına muvazaanın kanıtı değildir.
Hal böyle olunca, davacıların iddialarını HMK’nın 190. ve TMK’nın 6. maddeleri uyarınca kanıtlayamadıkları gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru değildir.
Kabule göre de; muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı davalarda dava değerinin, taşınmazın tümünün değeri üzerinden davayı açan mirasçı ya da mirasçıların payına isabet eden değer olduğu gözetilmeden fazla harca hükmedilmesi doğru olmadığı gibi çekişme konusu taşınmazların 22/A çalışmaları kapsamında parsel numaralarının değişmesine rağmen güncel tapu kayıtları getirtilmeksizin eski parsel numaraları üzerinden hüküm kurulması da isabetsizdir.
Davalıların yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 20.01.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.