21. Hukuk Dairesi 2015/13533 E. , 2015/22574 K.
"İçtihat Metni"
Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; bozmaya uyarak ilamda yazılı nedenlerle, 411.529.00TL maddi ve manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesi davalılardan Tic. A.Ş. vekilince süresinde, A Ç İml. İnş. San.Tic. Ltd. Şti. vekilince de süresi dışında duruşma talep edilmesi üzerine, dosya incelenerek, işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 15/12/2015 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalılardan Tic. A.Ş. vekili Avukat c c ile davacı İ.. Y.. ve Avukatı Ş S geldiler. Diğer davalı adına gelen olmadı. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan davacı asil ile Avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek aynı gün Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü ve aşağıda karar tesbit edildi.
K A R A R
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, kararın bozmaya uygun olmasına, temyiz edenin sıfatına, temyizin kapsamına ve temyiz nedenlerine göre davalılar vekillerinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava 02.07.2009 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu yardıma muhtaç % 63 oranında sürekli iş göremezliğe uğrayan sigortalının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece; Dairemizin davacının sürekli iş göremezlik oranındaki kontrol kaydının sonucu beklenerek sürekli iş göremezlik oranı kesinleştikten sonra çıkacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiğine ilişkin bozma ilamına uyulmasına karar verilerek yapılan yargılama sonunda maddi tazminat isteminin kabulüne, manevi tazminat isteminin ise kısmen kabulüne karar verilmiş ve karar süresinde davalılar vekillerince temyiz edilmiştir.
Dava konusu kazada davalılardan Tic. AŞ’nin kusurun bulunmadığı uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık kusuru bulunmasa bile zarardan sorumlu tutulup tutulmayacağına ilişkindir. Mahkemece gerekçesi yazılmadan anılan davalının tazminattan sorumlu olacağı sonucuna varılmışsa da varılan bu sonuç hatalı olmuştur.
Gerçekten, bir iş kazası sonucu, zarara uğrayan işçi veya hak sahiplerinin maddi veya manevi tazminat talepleri, ancak işveren veya kusurlu üçüncü kişilere karşı yöneltilebilir. Bunun dışında, aracı olarak tabir edilen kişiler aracılığı ile işe alınan işçilerin uğrayacakları zararlardan dolayı, asıl işveren de aracılarla birlikte 4857 sayılı Yasanın 2/6. maddesi uyarınca sorumlu olur.
Gerek 4857 sayılı Yasanın 2/6 ve gerekse 5510 sayılı yasanın 12/son maddeleri ile yürürlükten kalkan Kanununun 87/2. maddesinde; aracının hukuksal açıdan tarifi yapılmış kimlerin aracı veya halk arasındaki deyimi ile "Taşeron" sayılacağı belirlenmiştir. Buna göre; aracıdan bahsedilebilmek için; öncelikle üst işveren ve bunun tarafından ortaya konulan bir iş olmalı ve görülmekte olan bu işin bölüm ve eklentilerinden bir iş alt işverene devredilmelidir. Buna karşın bir işin bütünüyle bir işverene devri durumunda veya anahtar teslimi denilen biçimde işin verilmesi durumunda artık üst-alt işveren ilişkisi söz konusu olamaz. Asıl işveren-alt işveren ilişkisinin doğabilmesinin ilk koşulu; işyerinde işçi çalıştıran bir asıl işverenin, bulunması, diğer unsurda, işin asıl işverene ait işyerinde görülüyor olmasıdır. Çoğu kez bina inşaat işlerinde görüldüğü gibi, ana binayı veya asıl işi bitirmekle yükümlü bir işveren, bu işin doğrama, döşeme, su tesisatı gibi bölümlerini aracılara devretmektedir. Bu gibi durumlarda üst-alt işveren ilişkisinden söz edilebilir. Buna karşı, bir işin bütünüyle bir işverene devri durumunda veya anahtar teslimi denilen biçimde işin verilmesi durumunda, artık üst-alt işveren ilişkisi ortada bulunmamaktadır. Arsanın veya binanın salt maliki olmak ve ihale makamı olarak işi bütünüyle devretme durumlarında, ortada aracı denilen kurumdan söz edilemez. Çünkü burada iş tamamıyla ve bütün olarak bağımsız bir işverene devredilmektedir. Dava konusu olayda, davalı Tic. AŞ’ne ait fabrikanın çatı ve cephe kaplamasının yenilenmesi işinin anahtar teslimi suretiyle verildiği, anılan davalının yapılan işe müdahalesinin söz konusu olmadığı, çatı ve cephe kaplama işinin AŞ’nin asıl yada yardımcı işi niteliğinde olmadığı, çatı ve cephe kaplama işine bu davalının işçilerinin de katılımı suretiyle bir çalışmanın söz konusu olmadığı dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden açıkça anlaşılmaktadır. Bu duruma göre davalılardan San. Tic AŞ bakımından işverenlik sıfatının ortadan kalktığı açıktır. Hal böyle olunca davalı Tic AŞ’nin kusuru bulunmadığı ve asıl işveren olarak da kabulü mümkün olmadığı halde (Gerekçesi açıklanmadan) tazminattan sorumlu tutulması usul ve yasaya aykırı olmuştur.
Davacının iş kazası sonucu yardıma muhtaç % 63,00 oranında sürekli iş göremezliğe uğradığı olayda davacının % 30, davalı işveren A Ç İmalat İnş. San. Tic Ltd Şti.’nin ise %70 oranında kusurlu olduğu dosya içeriğinden anlaşılmaktadır.
Gerek mülga B.K"nun 47 ve gerekse yürürlükteki 6098 sayılı T.B.K’nun 56. maddesinde hakimin bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi zarar adı ile ödenmesine karar verebileceği öngörülmüştür. Hakimin olayın özelliklerini göz önünde tutarak manevi zarar adı ile zarar görene verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 26.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları tarafların sosyal ve ekonomik durumları paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu olayın ağırlığı davacının sürekli iş göremezlik oranı, işçinin yaşı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, hükmedilecek tutarın manevi tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda olması gerektiği de söz götürmez.
Bu ilkeler gözetildiğinde davacı yararına hüküm altına alınan 150.000,00-TL manevi tazminatın çok fazla olduğu açıkça belli olmaktadır.
Davacı maddi tazminata yönelik talebini ıslah yoluyla artırdığında, ıslah dilekçesinde dava ve ıslah dilekçesinde talep edilen maddi tazminatlara dava tarihinden faiz işletilmesini talep etmiştir.
Öte yandan taleple bağlı olarak karar verilmesi gerektiği HUMK’nun 74 ve HMK ’nun 26. Maddelerinin emredici kuralıdır. Hal böyle olunca, davacı yararına hüküm altına alınan maddi tazminata 12.10.2010 dava tarihi yerine 02.07.2009 olay tarihinden itibaren faiz işletilmesine karar verilmesi taleple bağlılık ilkesine aykırı olmuştur.
Maddi tazminatın belirlenmesi sırasında, mükerrer ödeme ve sebepsiz zenginleşmeye engel olmak bakımından, hesaplanan zarardan rücu edilebilir Kurum ödemelerinin indirilmesi gerektiği Dairemizin yerleşmiş uygulamalarındandır. Somut olayda davacıya geçici iş göremezlik döneminde 2.851,00-TL geçici iş göremezlik ödeneği ödendiği dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden belli bulunduğu halde rücu edilebilir bölümünün indirilmesinin göz ardı edilerek maddi tazminatın fazla çıkarılması da isabetsiz olmuştur.
Mahkemece yukarıda açıklanan maddi ve hukuksal olgular dikkate alınmadan, yazılı şekilde hüküm kurması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalılar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul olunmalı ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenle BOZULMASINA, davalılardan Dış Tic. Ltd. Şti. yararına takdir edilen 1.100.00TL. duruşma Avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine, temyiz harcının istek halinde davalılara iadesine
15/12/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi. 15.12.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.